Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '10

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Osmanlı ordusu Nato benzerliği bağlamında Türkiye ve kapitalizmin yürüyüşü

Osmanlı ordusu Nato benzerliği bağlamında Türkiye ve kapitalizmin yürüyüşü
 

ABD ve Batılıların Osmanlı üzerinden Türkiye’yi sıkıştırarak yeni politikalarının zemini yapma oyunları devam ediyor. Özellikle bugünlerde çok gündeme gelen, Osmanlı ve yaptıklarını temcit pilavı gibi Türkiye’nin önüne getirip duruyorlar.

Birinci Dünya savaşı imparatorluklarla kapital beylerinin son savaşıydı. Ve bu savaş kapital beylerinin zaferleriyle bitmişti. Bundan sonraki tüm süreç imparatorlukların kalıntıları üzerine yeni ulusal devletlerin kurulması ile sonuçlanmıştı.

Kapitalizmin batıda güç kazanması ile ulusal devletlerin ortaya çıkması aynı döneme denk gelmektedir. Bu fenomen rastlantı değildir.

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Alman(Prusya) İmparatorluğu gibi Osmanlı da son bulmuştu. Bu diyalektik olarak feodal üretim biçiminin var ettiği devlet yapılarının yerini kapitalist üretim biçiminin doğurduğu ulusal devletlere bırakma hikayesidir.

Kendi içinde devletlere bölünmüş bu imparatorluların veliahtları olarak bazı ulus devletler de oluşmuştur. Kapitalizm Alman İmparatorluğu’nun veliahtı olarak Almanya’yı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun veliahtları Avusturya ve Macaristan, Osmanlı’nın veliahtı olarak da Türkiye’yi seçmiştir.

Bu imparatorluklardan dünyaya en uzun süre hüküm sürmüş olan ve en geniş alana sahip olmuş ve çok farklı bir devlet kültürü olan Osmanlı batının ana hedefi olmaktan kurtulamamıştır. Değişen üretim ilişkileri de imparatorluğun yapısını çatırdatmaya başlamıştır. ABD bu imparatorlukların tekrar palazlanmasının önlemlerini de almış bu veliaht ülkeler üzerinde tazminat vs ile güçlenmesinin önünü kapatmaya çalışmıştır.

İkinci Dünya Savaşı da zaten bunlara başkaldırının bir sonucudur. Kapital beyler ” Milliyetçi ol ama ırkçı olma” demişti. Ve biz de “ Tamam patron” demiştik. Bu savaş imparatorlukların kalıntılarını da silip atmış yine yenilgiye uğratmış yapı tekrar daha küçük ulus devletleri doğurmuştu.

Bunlardan Türkiye, bütün zorlamalara rağmen savaşa müdahil olmamakla birlikte savaşın sonlarına doğru zafer kazananların yanında olduğunu deklare etmiştir. Bu ise savaşsız uzun vadede teslim oluşla bir fark oluşturmamıştır .

Savaşa girmiş olsa zaten Türkiye kaybeden taraf olacaktı ki bu Türkiye’nin siyasi tarihini daha farklı kılacaktı. Almanya/Japonya gibi ordusu lav edilmiş olarak yola devam edecekti. Sadece birkaç parça halinde olabilirdik ama sonuç olarak her birimiz bu beylerin bekçisi olmak zorundaydık.

Zaten batıya savaş sonrası her alanda teslim olmuş olan Türkiye’nin askersiz olması belki de Türkiye’yi Almanya ve Japonya gibi bir ülke yapacaktı. Çünkü zaten yoksul olan Türkiye bir de ordunun ağır yükünü kendisi üstlenmiş olmasına rağmen, bu ordu NATO’ya dahil olarak bağımsızlığını kaybetmiştir. Özgür iradesi olmayan bu ordunun Türkiye’yi savunma açısından bir fonksiyonu da kalmamıştır. O dönemden sonra Alman/Japon ordusu yoktu da işgal mi edildi sanki. İşgal edilince zaten kapital beyleri gelip haritayı nasılsa düzeltmektedirler. İşte bugünlerde yaşananlar Türk ordusunun bu parçalanmaya direniş gösteren kanadının alt etme ve sindirme işlemleridir.

Sonuçlarının ne olacağı konusunda öngörü yapmak zordur. Çünkü yaşanmamış bir olayın da sonuçlarını tahmin etmeye çalışmak saçma olur. Ama bu ordu Atatürkçülük adına Faşizm/Komünizm/din devleti olasılıklarına karşı kapitalizmin bekçisi gibi kullanılarak, darbeler yapmaktan da başka bir işe yaramaz hale getirilmiştir.

Atatürkçü olan ordu emperyalizmin emrine/kumandasına girer miydi? Ama girmişti. Savaş verdiği güçlerine kendi ordusunu katarak onların ordusunu daha da güçlendirmiştir. Bu ordunun değil o dönemin politikacılarının suçudur.Siyasi dengeler bunu dayatmıştır da denilebilir. Kimseyi suçlamak da doğru bir yol değildir. Bu bir süreçtir ve yaşanmıştır. Önümüze bakmalıyız artık. Zaten fikirlerimizi de önümüzdeki manzarayı net anlamak için paylaşmıyor muyuz?

Yine kapital beylerinin 30 yıl önce yarattığı örgüt PKK’ya karşı bu orduyu savaştırarak hem Türkiye’nin potansiyel gelişme gücünü kırmış, hem de Türkiye’yi bu alandaki gerilla savaşı onların mühimmat ve silahlarının potansiyel müşterisi haline getirmiştir.

Türkiye’nin 1950’den bu dönemden itibaren kendi iradesiyle yaptığı askeri operasyonlar başarılı bir sonuç doğurmamıştır. Türkiye’nin maruz kaldığı hiçbir tecavüzlere kendi iradesiyle müdahil olamamıştır. NATO ordusunun bir uzantısı niteliğinde olan ordumuz Kıbrıs harekatını yapmış olmasına rağmen bunun faturasını çok ağır ödemiştir. Hem dönemin başbakanı ve ordu, hem de vatandaşlar. Bu süreç darbeye kadar uzanmıştır. Sonuç itibarıyla Kıbrıs’ta bugünkü edinimler göreceli olarak bir sıfırdır. Diplomasi konusunda da sarılmış olan Türkiye kendisine çok şeye mal olan Kıbrıs’ı kendi eliyle resmen iade etmek zorunda kalmıştır. Şimdilerde” Orada işgalcisin ordunu çek!” söylemi de bunun son adımıdır.

Osmanlı yapı itibarıyla bölgesinde devletler birliği niteliğindedir. Bunun idare merkezi de İstanbul’du. Bir nevi özerk olan bu devletlerin çoğu İstanbul’a asker sağlamakta idi. Osmanlı Ordusu da bugünkü NATO’dan farksızdı. Herhangi bir devlete yapılan saldırı Osmanlı’ya yapılmış sayılır, bu ortak güç bu saldırıları bertaraf ederdi. Ve gerektiğinde sisteme bu ordu ile sürekli alanlar dahil edilirdi. Dolayısıyla Osmanlı ordusunun ve devletinin yaptıkları bu çatı altında olan bütün ülkeleri bağlamaktadır.

Yunan bağımsızlık savaşı ve diğer balkanların verdiği ulusal bağımsızlık savaşları, K.Afrika, Irak, Suriye, Yemen ve daha sonra Ermenistan gibi Ortadoğu ülkelerinin ülkelerini kazanmaları çok da zorlu geçmemiştir. Çünkü kapital beyleri bu ülkeleri Osmanlı’nın bitmesi adına direk olarak desteklemişlerdir. Osmanlı’nın dağılmasından sonra kurulan devletlerden biri de Türkiye’dir.

Türkiye’nin bu bağlamda Suriye, Yunanistan, Libya, Irak’tan bir farkı yoktur. Ama İstanbul ve Anadolu’nun Türkiye’de kalması bizi otomatik olarak Osmanlı’nın veliahtı gibi göstermiştir. Oysa Türkiye Osmanlı devlet geleneğini kökten değiştirmişti ve yepyeni bir vizyona sahip bir devletti. Osmanlı’ya karşı bu devletleri isyan ettirenler sonuçta Osmanlı’nın karşısına bizzat kendileri geçmiştir ve kozlar paylaşılmıştır. Ve bir efsane böyle son bulmuştur.

Bugünlerde Ermeni soykırım iddialarının da Türkiye’ye mal edilmesi tamamen bir mantık hatasıdır. Eğer böyle bir uygulama yapılmışsa bile bu Osmanlı’nın bu ortak ordusu tarafından gerçekleştirilmiştir. Eğer bundan Türkiye sorumlu ise aynı şekilde Osmanlı’nın ordusuna ortak olan bütün Osmanlıya bağlı devletler de sorumludur.

Yine güncel olarak bazı batı gazeteleri Osmanlı’ya çeşitli yakıştırmalar yapmakta ve biz de bundan rahatsız olmaktayız. Neden olalım ki? Biz de bunu tartışmak zorunda bırakılıyoruz.

Neymiş? Ermeni soykırım iddiaları tanınacakmış, Türkiye kanlı tarihiyle yüzleşmeliymiş, Yunanlıların kocaman Osmanlı ordusu’na karşı onurlu savaşı ve yapılan katliamlar varmış, hadi ordan!

Herkes ülkesini kurmuş kapital beylerinin emrine vermiş daha ne istiyorsunuz?

“Siz sisteme dahil olmayan ülkelerle uğraşın”.

Dünyayı adım adım ihtiyaç duydukça sisteminize ne güzel dahil ediyorsunuz işte. Yoksa bütün bunlar bu yoldaki engeller midir de bu konulara takılıyorsunuz? Anlıyorum, o konuda da yardımcı olacağız size.

Biz sizinleyiz hatta stratejik ortağız ve mutluyuz işte. Bizi rahat bırakın da size yeni köleler yetiştirelim. Kendimizi yeniden üretmemize izin verin ki sistem yürüsün. Gurur duyduğumuz, her türlü fedakarlıklarla eğittiğimiz çocuklarımızı sınavlarla kategorize edin, en akıllılarını da alın, faydalanın. Biz de çocuklarımızı sizin emrinize hizmet vermekten onur ve gurur duyalım.

Çocuklarımızı tasnif edip sırasıyla: En zekileri ve donanımlılar şirketlerinize, orta sınıfa, siyaset dünyasına, esnaflara, emekçilere ve işsizler ordusuna göre derecelendirip sunuyoruz.

Keyfini sürün! Ne mutlu aç kalmıyoruz diyene.

AYHAN ÖZTÜRK – 10.03.2010

 
Toplam blog
: 105
: 3914
Kayıt tarihi
: 05.11.08
 
 

İ. Ü. İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler 1989 mezunuyum. 1993'ten beri uluslararası fındık ..