Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '07

 
Kategori
Tarih
 

Osmanlı tarihinden bir yaprak: Sultana "Maria Gülbahar"

Osmanlı tarihinden bir yaprak: Sultana "Maria Gülbahar"
 

Sultan Murat III


“Kendi tarihini bilen ve tealim iden millet, terakkisi şeraitine eyice vakıf olur ve istikbalini teemin ider. “ (Gkizo)

Cennetmekan Sultan Murat Han Salis 1578 senesinde Bağdat üzerine sefer etmişdir. Şehri mezkur senelerce Acemlerin yedi zabtında idi. Sultan Murat külliyetli asker ile gemilere rakip olarak Trapezuna çıkmış ve oradan Matsuka köylerinin merkezi bulunan Cevizlik (Dikaiosimon i Karias) kasabasına vasıl olmuşdır. Burada askerini üç kol yaparak birini Zigana dağlarına, diğerini Kulat ve üçüncisini Sumela Monastırı terikine (yoluna - f.d.) sevk etmişdir. Kendisi dahi biraz gezmek ve heva almak içun Cevizliğin bir saat mesafesinde ve oldukça yüksek bir mevkide olan Livera yahud Duvera karyesine çıkmışdır.

Cevizlik Kasabası Trapezundan 6 saat mesafede olup, Erzerum’a (Erzurum) müntehi olan şose yolunun üzerindedir.

Buralar ve umum Trapezon gayet eskiden beri Ellinoslar (Helenler-f.d.) tarafından meskun idi. Ksenofonın Mirioi seferlerinde Trapezonun zikri geçmekte olup, Yunan askeri seferden sonra Trapezonun yüksek dağlarına gelmiş ve ancak denizi gördüğünde sevinerek Thalatta Thalatta (yani Deniz) deye bağırmışdır. Ehalisinin dahi Yonan (Yunan - f.d.) lisanı ile mütekellim oldığını gördükde “Ellas zi“ yani “Yonanistan yaşayor“ deyi meşrur olmuşdır. Rivayete göre, Trapezon Vilayetinin ehalisine verilen Lazoi (Lazlar - Lazistan) ünvanı işbu "Ellas zi" kelimelerinden meydana gelmiş imiş.

Livera karyesi evvelce bitun Matsuka karyelerinin merkezi olup, gayet güzel bir mevkidedir. Etrafı ağaçlar ve çamlıklar ile mahdud, oldukça yüksek bir dağın yamacında olduğından suları gayet leziz ve berrak ve soğukdır. Vakti ile Trapezon Komninos İmperatorlarının teferrüç (gezinti - f.d.) ve sayfiye mahali oldığı gibi elan dahi Trapezon ehalisinden ekseri yazın berayı tebdili heva buraya gelirler ve 3-4 ay otururlar.

Ehalisinden erkekleri umumiyetle İstanbola gelup bakırcılık ve yorgancılık gibi işlerde bulundığı gibi, kadınlarıda mecburen tarlalarını ekerler ve biçerler ve hayvanatını ray (otlatma-f.d.) ederler ve ormandan ağaç ve odın daşırlar. Burada eski zemanlardan kalma parekklisiyonlar pek çokdır. Denilebilirki 160-200 haneden ibaret olan bu köyde 50’den fazla ekklisiya ve ibadethane vardır. Bunlardan bir kısmı harab ve bir kısmı da gayet muntazam ve eskiliğini ve ehemmiyetini hala muhafaza etmişdir. Bu pareklisiyonlardan (küçük kilise - f.d.) bir Agios Konstantinos namına mevkufdır ki, yanında yine bu nam ile birde soğuk ve berrak su vardır.

İşte bu pareklisiyon önünde Livera köyünün papazı olan Papa Hristomasın 16-18 yaşlarında gayet güzel olan kızı Maria evlerinin koyunlarını ray (otlatma - f.d.) etmekde idi. Ara seyrada adeti belde üzere gayet hoş olan sesi ile kendi yerli şarkılarını terennüm etmekte idi.

Sultan Murat Han, bu sesin ilcaatı (zorlaması - f.d.) ile ta Maria’nın yanına kadar gelmiş ve kızın sesine ve güzelliğine hayran olarak, terkisinden çıkardığı altın tas ile punardan su vermesini reca (rica-f.d.) etmişdir.

Maria her ne kadar evvelden korkmuş ise de, muhatabının kim olduğunu heman anlamış ve kemali nezaket ve edepleri ile altun tası alarak su doldurmuş ve baş parmağı tasın içinde olarak Padişaha takdim etmiş ise de, Padişah hiddetle suyu yere dökmüş ve bir daha getirmesini emr etmişdir. Tekrar tası doldırdığında ya rast gele ve yahud mahsusen suda bir iki yaprak ve çöp bulunduğundan, Padişahın şiddeti daha ziyade artmış ve ne içun dikkat etmediğini sual etdikte, Maria kemali vekar ile;

- “Efendim, su bu gayet soğukdır, ve siz de çok terssiniz. Eğer ilk defa suyu içse idiniz tokanacak idi. Mahsusdan, biraz vakit geçsin deyi, evvelce parmağımı koydum ve sonrada yaprak ve çöp koydum, şimdi ise biraz vakit geçdiğünden su tokanmayacak ve heman takdime hazırım.”

deyerek tekrar gitdi ve tası doldurarak Padişaha takdim etdi.

Sultan Murat kızın zekavetinden dolayıda fevk-al-ade memnun olarak “İşte dünyevi cennetde bir Bahar Gülü buldum.” deye Maria’ya Gül-Bahar lekabını vererek pederi papa Hristomos’dan meşru zevcesi olmak üzere kızı talep etmişdir.[1] Tabi pederi buna memnuniyetle muvefekkat ederek, o günü gelinlik hazırlığı görülmüş ve karyenin yarım saat kadar yüksekliğinde Anapantiru denilen ufak bir ovada Sultan Murat çadırlarını kurarak tezevücinin bir nişanesi olmak üzere üç dane gayet büyük daşları bu mevkiye dikmişdir ki, bunlar elyevm o taraflara gidenler tarafından görülmektedir ve acizleri dahi zikri geçen mevkileri kaffeten görmüşimdir.

Sultan Murat, bu Livera karyesine bir çok imtiyazlar bahş etmişdirki son senelere kadar bunlar meri-ül ahkam iken bilahire kaffesi iptal edilmişdir.

Livera karyesinde üç gün kaldıktan sonra Sultan Murat yoluna devam ile 4-5 saat mesafede olan Panagia Sumela Manastırının karşısındaki ovaya vasıl olmuşdır. Rivayete göre ovadan görülen manastır bir düşmen kalesi deye farz ederek, heman topa dutılmasını emr etmiş ve iki defa ateşlenme istenilen top ateş almadığından, heman Panagia Manastırı oldığını haber almış ve giderek ziyaret eylediği gibi Manastıra bir çok imtiyazlar ve vakıflar bahş etmişdir. Bu vakaayı Sultan Murat’a isnat etmek isteyorlar isede, daha doğrusu Yavuz Sultan Selim tarafından icra edildiğidir.

Sultan Murat ise doğrudan manastıra girmiş ve pateresler tarafından fevk-el-ade izzet ve ikramlara mazhar olarak bir gice orada kalmış ve monastırın dahilindeki ve haricindeki intizam ve usulden ziyadesi ile memnun olarak İgomenosına nasıl böyle intizama muveffak olduğını sual etdikde, İgomenos: “Padişahım burada akşamdan yapılacak işleri asla sabaha bırakmayız.” dediğinde, bu fıkrayı hakimaneden memnun olmuş ve iktiza-ı halde buna riayet etmek üzere kendi yeykandığı (yıkandığı - f.d.) ley(ğ)enin üzerine yazılmasını emr etmişdi. Acemler üzerine etdiği seferden salimen avdet eylerse monastıra bir çok eyilikler yapacağını ve ekklisiyanın kubbesini bakır yerine gümüş ile kaplayacağını vad ederek, oradan azimet ve kromni yaylasına muvaselet etmişdir.

Elan ”Sultan Pınarı” teabir olunan bir suyun yanında çadırlarını kurup, otuz gün kadar burada istirahat ve askeri toplayıp saydırmış ve tealim etdirmişdir. Kendisi dahi Maria ile tezevvücünün bal ayını burada geçirmişdir.

Buradan hareketle 7-8 saat mesafede olan Gümüşhane’ye (Argyropolis) vasıl olmuş ve madenler hakkında hakkında pek usul ve imtiyazlar bahs etmişdir.

Gümüşhane’den dahi hareketle Sordais ve Sotonos ve Bayburt ve Tercan tariki ile Bağdat’dan 15 gün mesafede olan Diarbekir’e (Amidi) vasıl olmuşdır. Burada askerini istirahat etdirerek muharebe hazırlığı ile bir kaç gün meşgul olmış.

Sultana Maria ise oraların iklimine alışmamış iduğinden ısıtma hastalığına dutılmış ve sefere devam etmeyerek Sultan Murat’ın avdetine kadar Diarbekir’de (Diyarbakır - f.d.) kalmasını arzu eylemekle buna memnunen Sultan muveffakat etmişdir.

Dearbekir’de (Diyarbakır - f.d.) Maria’nın hastalığı geçerek orada bulunan ve evvelce Aikaterini Ioannu Komninu tarafından inşa edilmekle küçük ve harab bir halde olan Agioi Anargyroi Kosmos kai Damianos ekklisiyasını temelinden endirerek Sultan Murat’ın izni ile mükemmel bir ekklisiya yaptırmış ve bunu bir çok varidat ile tezyin ve idaresini teemin etdirerek, Sivas’dan dahi Agioi Tessarokonta martireslerin leipsanonlarını getirerek bu ekklisiyaya vaz etmişdir.

Burada durduğu müddet zarfında tavla oyununada merak ederek, Maria kendisi tavlanın bir başka oyunını ihdas etmişdirki, şimdiye kadar oynanıyor ve ismine Gül-Bahar deniliyor.

Sultan Murat, Bağdat’a vasıl oldukda şehrin Acemler Tarafından kemali metanetle müdafaa edildiğini ve etrafındaki su hendeğinden askerin geçmesi kolay olmadığını görmüşdir. Heman Bağdat’a hücum etmek için akd eylediği askeri meclisinde bir çok fikirler dermeyan edilererek tereddütde kalınmış iken, Sultan Murat abdest almak ve ibadet etmek isteyerek, leğen üzerine Sümela Manastırının igomenosı tarafından verilen nasihatı okumakle, o ande (anda) hücum emrini vermiş ve ağaçlar ile yapılan köprülerden geçilerek, iki saat kadar devam iden şiddetli muharebe üzerine Bağdat zapt-üteşhir edilmişdir. Osmanlı müverihlerinin beyanına göre 30.000 kadar düşmen ehali ve askeri bıçakdan geçirmişdir. Sultan Murat bir kaç ay Bağdat’da kalup, şehrin idaresini teemin etdikten sonra o senenin kışında Amidiye (Diarbekir) gelmişdir.

Maria Gül-Bahar Bağtan’ın zabtını en evvel hareb olmakla Diarbekir ehalisine külliyetli para dağıdarak şenlik etmiş ve badehu Padişah avdet etdiğinde “kendisi bulunmadığı zemanlarda nasıl vakit geçirdiğini” sual etdikde, zeki Maria şu cevabı vermişdir: "Muzaferiyetin içun doa (dua) ediyordum". Bu cevapdan dolayı Padişah ziyadesi ile memnun olmuş ve fil-hakika bu dindar ve afife kadının doası ile muzaffer olduğuna kani olmuşdır. Hususi ile İgomenos’ın nasihatıda kendisine pek ziyade yaramış oldığından, Maria’nın inşa etdiği ekklisiya ve binaların kaffesini kabul etmiş ve fermanlar ile bunları tasdik buyurmışdır.

Sultan Murat, 1585 senesine kadar hem Diarbekir’de ve hemde Bağdat’da kalarak mülkinin hududını tanzim etmiş ve o sene İstambol’a avdet etmek üzere yine Trapezon tarikini tutmışdır.

Sümela Manastırına muvaselet etdiğinde bir çok hediyeler ile beraber iki adet gayet cesim ve yaldızlı yazılar ile müzeyen lambada (mum) vakf etmişdirki, bu mumlar hala muntazam bir camekan içinde muhafaza edilmekdedir. Keza ekklisiyanın kubbesi üzerine bir az gümüş kablamış ve manastıra, Tur-ı Sina Monastırına Peygamber Moameth (Muhammed - f.d.)) canibinden ihda edilen Ahdnamenin bir aynını bahs etmişdirki, bu Ahdıname (ahitname - f.d.) hala monastırda mevcuddır.

Sultan Murat, badehu Maria’nın memleketi Livera’ya gelmiş ve orada pederi Papaz Hrisostomos’un tevasudı (aracılığı-f.d.) ile bütün köylerde 365 kadar ekklisiya ve parekklisiyon inşasına ruhsat almışdırki bunların kaffesi elan mevcuddır ve Matsuka köylerinin en yüksek mevkilerini beyaz renkleri ile tezyin etmekde ve o tarafları gezenlerin nazarı hayret ve tahsinlerini celb etmektedir.

1586 senesinin Maios’u (Mayıs) zarfında Sultan Murat Trapezon’a gelup oradanda İstanbol’a hareket ve muvaselet etmekle zevcesi Maria’yı Validesi Kali’ye ve diğer haremlere baş kadın ve Sultan olmak üzere tavsiye etmişdir. Maria’dan mütevelid oğlu Sultan Mohammeot (Mehmet) Han Salis’dir.

Seray-ı Humayun’da Maria Gül-Bahar ile kain Validesi Kali pek ziyade nüfuz sahibi olup, hristiyanlar içun bir çok musaadat bahs edilmiş ve en büyük memuriyetler Hristiyanlara verilmişdir. Ancak 1592 senesinde Kali vefat ederek kendi şeref ve tantana ile zevci Sultan Selim Hanın (II.Selim) kabri yanına ve Aya Sofyaya defn edilmekle, Maria’da nüfuzını gayb etmiş ve Haremde bulınan diğer kadınların kin ve buğzunı celb eylemişdir.

Maria Gül-Bahar Trapezon’da Sultanlara mahsus ayıdat (aidat) ve şan-ü şerefle imrar-ı evkat ederek kendisine tahsis olunan ve Hatuniye namı verilen varidatla hala İmaret tebir olunan cesim bir cami ve dar-üt-tealim inşa etdirmişdir. Oradaki Hristiyan ehaliye dahi bir çok faydeler bahs etdirmişdir. Mesela kalenin içinde oturmaları ve İslam mahallerinden geçerek ekklisiya ve parekklisiyonlarına getmek, ölülerini gündüz defn etmek içun Kadı tarafından maalum olan kağıdın alınmaması gibi bir çok eyiliklerde bulunmişdır.

Maria Gül-Bahar, kendine mahsus gayet mükemmel birde türbe yaptırup, 1595 yahot 1610 senesinde bu dar-ı faniyi terk eylemişdir.

Elyevm bu türbenin kapusı üzerinde bu levha okunmaktadır:

Tercümesi:

“Bu Rum kadının bu dünyadan obir dünyaya yüzünü çevirdiği vakit kendisine cennet tahtı ve ebedi bir padişahlık verildi. Bu fani dünyanın şanından dahi sarf-ı nazar etdiği vakit Allah tarafından kendisine ana (ona) şan verildi. Zira Allah tarafından kendisine ebedi saadet nazil oldu. Ebedi saadet kendi üzerinde olsun.”

Trabezon , Martios 1913.

I.IOANNIDIS

Fehmi DİNÇER

Ankara 2007

[1] Elyevm terki meşgale ederek Smirni’de istirahat etmekde olan meşhur muallim ve müverrih K. Matthaios Paranikas, Maria’nın adeta bir köy papazının kızı olduğunu Kabul etmeyerek, bunun Trapezon’ın fethinden sonar etraflara kaçarak iskan etmiş olan Komnihoslara mensup familyalardan birinin ahvadından ve asilzadelerden oldığını defatle bendenize demiş ve bu fakir pek muvafık bulunmışdır.

Esasen Cennetmekan Sultan Murat Han Hristiyanlara fevk-el-ade rağbet eder idi. Zira Validesi, Kerkyra’nın (Korfu Adası) Asumeti karyesinden Kali Nikç Kartanu namında bir kadın idi. Müverrihi meşhur Andreas Mustoksidis ve Morozino Bailo’nın eserlerinde görülüyorki Sultan Muradd’ın ceddi (pappos) meşhur Sultan Süleyman Han I, Alamanya kıralı Kardos üzerine icra ettiği seferde, serdaranı azam Latif ve Hayreddin Barbarosı o zeman Venet(d)iklilerin zaptında olan Kerkyra üzerine göndermişdir. Bunlar Venet(d)iklileri mahv-ı perişan ederek 20.000 esir almışlar ve bunları İstanbol’a getirup Galatanın kalesinde satmışlardır. Bu esirlerin içinde 7 yaşında gayet hüsna ve dilber bir kızda olduğından, bunu satmayup, Harem-i Humayuna idhal etmişler ve teallim-i terbiyesine dikkat eylemişler. İşte bu kız Kali N. Kartanu olup, 16 yaşına vasıl oldıkda, serayda bulunan kızların cümlesine tercihen Sultan Süleyman oğlu ve Veli-i ahdı Sultan Selim Han Saniye verilmiş ve müşarın ileyhin en birinci ve en sevdiği kadını olmuşdır. İşte Sultan Murad’ın validesi bu Kali olup, doğduğunda gizlice vaptiz dahi olmuşturki, o zemanlar çocukları vaptiz etmek bazı ehemmiyetli hastalıkların önünü almaya yardım eder fikrinde idiler. Sultan Murad validesi tarafından Hristiyanca terbiye görmüş ve bu hususda amucası (dayısı-ç.n.) ve Sipahiler Kumandanı olan Antonios Kartanos dahi oldukça tardım etmişdir. Rumcayı pek güzel bildiği gibi anlere (onlara-f.d.) olan teveccühini dahi daima ibrazdan çekinmez idi. Evvelce Hristiyandan olan vukela ve saire azl ve katl edilir iken müşarın ileyh bunları yalınız azl etmekle iktifa ederdi.

Bu yazı, Nevşehir Salnamesi 1914 adlı Karamanlıca eserden tarafımdan tercüme edilmiştir.
Fehmi Dinçer

Fotoğraf:
http://tr.wikipedia.org/wiki/III._Murat

 
Toplam blog
: 109
: 5832
Kayıt tarihi
: 23.03.07
 
 

1959 yılında Fertek - Niğde'de doğdum. Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültes..