Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '14

 
Kategori
Tarih
 

Osmanlı tarihinden uzak durması gereken kişiler

Osmanlı tarihinden uzak durması gereken kişiler
 

Osmanlı İmparatorluğu... Dünya da tam 3 kıtaya yayılmış 600 yılı aşkın zamanda varlığını sürdürmüş. Orta Asya'yı, Ortadoğuyu, Arap Yardımadasını, Kuzey Afrika'yı ve daha bir çok coğrafyayı sanatı, bilimi, ilimi, yönetim şekli ve savaşlarıyla etkilemiş bir devlet.

Dünya da Büyük İskender ve Roma'dan sonra üçüncü en büyük ve en güçlü imparatorluk olarak evrensel tarih yazımında tarihçiler tarafından kabul edilmiş bir uygarlık.

Biz Türkler'in en büyük sıkıntısı tarih yazamamız ve tarihi okuyamamızdır. Bunda eğitim sisteminden tutun, siyasi iktidarlara ve özellikle bizim tembelliğimize kadar sorunlar uzayıp gider. Dünya tarih araştırmalarında esas olan objektif tarih okuyuculuğu bize çok uzaktır. Biz tarihi dergilerden okuyup, romanları gerçek kabul eden sıradışı bir milletiz. Oysa tarihte önemli olan belgedir. Romanların tarihi belge olarak kabul edilmeyeceği sadece otobiyografik ya da belgelere dayandırılarak yazılmış romanların belge sayılabileceği tarih yazımında belirtilir.

Ben tarih okumacılığını şuna benzetirim. Tarihi okumak aslında basittir. Tarih, domates suyuna bu domates suyu demek kadar basittir ama bizim ülkemizde domates suyuyla limon sirkesi elde etmeye çalışanların sayısı çok fazla.

Bir kere Osmanlı İmparatorluğunun Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundan olduğunu bilmeyen Osmanlılar hakkında herhangi bir cümle dahi kurmamalıdır. Osmanlılar bunu 16 yy.da kullandıkları parada da Kayı boyunun simgesini kullanarak göstermişlerdir.

Bir ikincisi de Osmanlı 3 kıta yayılmadı efendim diyenlere gelsin. Neymiş Osmanlı aslında o kadar da büyük değilmiş. E doğru Osmanlıdan büyük bir Allah vardı. Osmanlı çöküş dönemine girdiğinde bile elinde modern günümüzdeki Fransa'nın 1.5 katı kadar toprağa sahipti.  

Osmanlı'nın ne kadar geniş bir imparatorluk olduğunu Osmanlı devletinin 15, 16 ve 17. yüzyıllarda yaptığı bütün anlaşmalarda ve padişah yazışmalarında görebilirsiniz. 

Tabi Osmanlı tarihi gelince akla büyük tarihçiler Halil İnalcık ve İlber Ortaylı gibi evrensel olarakta tarihçiliğini kanıtlamış, ünvana sahip isimler gelir. Bunlar kendilerini Osmanlı tarihine adamış çok değerli hocalarımızdır. Onların yazdığı eserleri okumadan Osmanlı hakkında herhangi bir yorum yapmak atıp, tutmaktan öte bir şey değildir. Bunu yandaş 'derin tarih' dergisi çok yapıyor. Çamur at izi kalsın mantığıyla tarih olmaz.

Sonra başka kimler uzak durmalıdır Osmanlıdan tabi ki saray dilinin Farsça olduğunu bilmeyen, Harem'i genel ev zanneden zihinler uzak durmalıdır. 

 

Gelelim çok merak edilen Osmanlı'nın çöküşüne. Kimi diyor ki cehalet ve yobazlık kimi diyor ki Batılılaşma. 

Hayır! 

Osmanlı'yı yıkan iki unsur vardır. Bunlardan birincisi hukuk birliğinin olmayışıdır. Osmanlı da ortak hukuk yoktu. Gayrimüslimleri gayrimüslimler, müslümanları ise Kadılar yargılardı. Müslüman tebaa Şeriat kanunlarıyla yargılanırdı. Tabi ki gayrimüslim tebaa adam kayırmacılıktan öteye gitmiyor suçlular adil bir şekilde cezalandırılmıyordu. Kanun-i Esasi gibi yapılarsa yine Osmanlı da hukuksal birliği sağlayamamıştır. Hukuk birliği olmayan bir ülke çökmeye mahkumdur. 

İkinci sebep ise ekonomik birliğin olmayışıdır. Gayrimüslim tebaa bilindiği üzere askerlik vazifesi yapmıyor daha az vergi ödüyor ve kapitülasyonlardan faydalanıyordu. Türk Tarih Enstitüsünün 80 tarihli belgelere bakarsak ekmeğin gram fiyatından tutunda, Osmanlı akçesinin diğer devletlerin paralarıyla arasında olan farkı görürüz. Fark bir uçurumdur. Gayrimüslim tebaa kendi parasını kullanarak ucuza Osmanlıdan mal alıyor ve bunu dışarıya satıyordu. Kendi ülkesinden ucuza aldığı malıda Osmanlı da pahalıya satıp Osmanlı da tabiri caizse kral gibi hayat yaşıyorlardı. Üretimi olmayan, maliyesi yabancıların elinde olan ve denetlenen, halkı fakir, tarımı ölü olan bir Osmanlı çökmeyecekti de ne olacaktı? Osmanlı'ya neden hasta adam diyorlardı. İşte bu yüzden hasta diyorlardı. Çünkü fakirleşiyordu. Fakirleştiği içinde topraklarını koruyamaz hale geliyordu. Dışardan panslavizm, Vahabizm, milliyetçilik ve özgürlüçülük gibi akımların azınlıkları kışkırtmasına karşı pasifist tutum sergiliyordu. Ordusunu yenileyecek, askerini donatacak bir güç yoktu. Yani ekonomi olmadan devlet ayakta durur mu? Bu domates suyundan limon sirkesi çıkar mı? 

Son olarak Neo-Osmanlıcılığa da deyinelim. Bu ara pek moda oldu. Prof İlber Ortaylı katıldığı programda neo-osmanlıcılık için 'içi boş söylem' demişti. Ben de bu dediğine aynen katılıyorum. Neo-Osmanlıdan kasıt nedir? Önce bunun tam anlamıyla belirlenmesi lazım. İlimiyle, bilimiyle, sanatıyla, mimarisiyle Osmanlıyı taklit edip feyz almaksa bu maya tutar ama yok amaç 3 kıtaya yayılmak, fetihler yapmaksa bu maya bu gölde tutmaz. Kendi kanınızda boğulmaktan öteye gidemezsiniz. Buyrun Hitlerin hali ortada. Modern Hitlerlerin Suriye ve ortadoğu çukurundaki hali de ortada.

 

Emre Erden  

 

Not: Tarihi, dergilerden, saçma romanlardan, kulaktan dolma bilgilerle öğrenenler bana yorum atmasın. Osmanlıca bilmeyenler hiç yorum atmasın. Çünkü komik duruma düşersiniz. İlber Ortaylı'yı, Halil İnalcığın kitaplarının kapağına bile dokunmamış olanlar hele hiç parmak kaslarını yormasın.   

 

 

 
Toplam blog
: 203
: 322
Kayıt tarihi
: 16.11.13
 
 

1991 İskenderun doğumlu. EMU Mütercim Tercümanlık, Amasya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği mezun..