Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '12

 
Kategori
Tarih
 

Osmanlı Tokatı - Nedir?

TOKAT:

Aşk etmek ((nesne almayan fiil))

Atmak ((-i durum ekiyle kullanılan fiil, -e durum ekiyle kullanılan fiil))

Beşkardeş (isim, şaka yollu)

Dövmek ((-i durum ekiyle kullanılan fiil))

Dövüş (isim)

Ekleştirmek ((nesne almayan fiil))(alıntı)

Osmanlı tokadı, Osmanlı Ordusu askerlerinin silahsız savunma ya da saldırı durumunda kullandıkları, elin her iki yanıyla yapılabilen düşmanı sersemletmek amacıyla uygulanan bir vuruştur.

El ve kolun açısız ve omuzdan hızla hareketiyle hedeflenen noktaya el ile temasla yapılır.

En çok yüzün her iki yanına ve enseye yapılır.

Vuruşun şiddetine göre öldürücü olabilir.(alıntı)

İşte böyle anlatıyor resmi yazılar, tokat-ı ve Osmanlı Tokat-ını…

Araştırınca değişik şeylerde buluyorsunuz. Bakın şunları da okumadan geçmeyelim.

Osmanlı Tokatı’nın asıl amacı kulağa vurarak kulak zarını patlatmakmış. İç kulakta yarım daire kanalları vücudun dengesini sağlar. Yarım daire kanalları zedelenmesi sonucunda insan hayatına veda eder yani ölürmüş.

Bu da ikincisi;

Osmanlı’nın güçlü zamanlarında orduda  tokatçılar varmış. Bu tokatçılar tüm gün ellerini ıslak mermere vururmuş. Bu vurmaya bağlı olarak, tokatçıların elleri nasır tutar sertleşirmiş.

Daha sonra post vb. kamufle edici kıyafetler giyip düşmanı gizlice takip eder ve orduya haber verirmiş. Daha sonra tokatçılar, düşmanın boş anını kollayarak düşmana silahsız bir şekilde saldırırlarmış.

Bir başka yazıda da şöyle bir şey okudum.

Osmanlı’da acemi ere, kendi boyunda bir kaya ya da mermer veriyorlarmış. Bunu ona zimmetliyorlarmış da! Tokatla diyorlarmış. Ne zamana kadar tokatlayacağına gelince, burada şaşıracaksınız çünkü tokatladığı yer kopana kadar tokatlaması gerekiyormuş…

Düşünün bu ne kadar sürer ve o el ne olur! Bence ciddi zamanı alır. Haliyle mermeri tokatlayarak bölene kadar talim yapan Osmanlı’nın tokadı da dünyada böyle isim yapar.

Bunun neden yapıldığını şöyle yazıyor tarihçiler.

Savaş sırasında olaki silahını, kılıcını düşürdü asker, işte o zaman asıl silahını tokatını kullanıyormuş.

Bu eziyetli talimde o nedenle yaptırılıyormuş.

Hani bazen şöyle şeyler deriz.

‘Bu sözler kavgada bile söylenmez!

Ya da:

Her şeyin bir raconu vardır’

Aynen böyle. Osmanlı’da savaş sırasındaki kuralları okuyunca anlıyorsunuz.

Osmanlı kültüründe bir kavgada taraflar asla birbirlerine yumrukla müdahale etmezlermiş.

Yüze kalıcı zararlar verme ihtimalinden dolayı birine yumrukla saldırmak son merhalede yer alır ve yumrukla ilk saldıran ayıplanırmış.

Tıpkı yatağan kılıcı olanların dövüşlerde karşılarındakini aşağılamak için kılıcın kesmez yanı ile saldırmaları gibi, tokat ancak yeri zamanı, kavgadaki taraflarca bilinen kurallarla kullanılırmış.

Kavgada büyük olan karşısındakini sesi etraflıca duyulan şiddetli bir tokatla uyarır ve bu durum genellikle yeterli olurmuş.

Osmanlı Ordusunda meydan savaşlarında en ön safta yer alan, azab askerlerinin, esas amaçları olan karşıdaki düşmanın seçkin birliklerini yorma görevleri sırasında hafif silahların kısa zamanda kullanılmaz duruma gelmesi ve ağır silahların kuşanmalarının aldığı zaman çoğu kez bulunamadığında tokat atmaya başlamaları ile askerler arasında yiğitliğin eriştiği son nokta olarak görülmeye başlanmış ve bunun üzerinde popülarite kazanmış.

Sesi ile düşmanın üzerinde yarattığı psikolojik etki sebebiyle zamanla geliştirilmiş.

Bu askerler daha eğitim safasında mermer döverek yetiştirildikleri için, çok kuvvetli ellere ve kol yapısına sahip olurlarmış.(alıntı)

Gerçekten her yapılacak işin bir usulü bir kaidesi olmalı…

Bunun bir çok şartları olduğu da malum.

İri yarı, güçlü kuvvetli gençler seçiliyormuş.

Savaş için hazırlanacakları için, onlar böyle savaşlardan sağ salim döneceklerinden ziyade savaşta şehitlik mertebesine erişmek için çalışırlarmış.

Mermeri dövmek, inceltmek, koparmak!

O elin hali ne olur diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Biraz daha detaylı anlatmak istiyorum sizlere…

Bu mermerlere kızgın yağlar dökülürmüş.

Sabahtan akşama kadar durmadan tokatlatılmış.

Eller yara, bere içinde kalır, hatta patlarmış.

Acıya alışması için ondan sonra yaralı elleri tuzlu suların içine sokarlarmış ki acıya – acıya acı hisleri yok olsun.

Elleri birer mermer olsun!

Osmanlı ile ilgili bilmediğimiz o kadar çok şey varki, her gün bir yenisini öğreniyoruz.

 

Nazan Şara Şatana

 

http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

 

https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....