Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ağustos '12

 
Kategori
Siyaset
 

Osmanlı topraklarında faşizmin yıkılışa etkisi

Osmanlı topraklarında faşizmin yıkılışa etkisi
 

Gerek Yeni Ahit ( Dört İncil) gerekse Kuran'ı Kerim evrensel mesajlar vererek ırkçılık ve milliyetçilik söylemlerinden uzak bir yapı içindedirler. Hatta Kuran bize ateşten yaratıldığı için övünen yeryüzünün ilk FAŞİSTİ Şeytan'ı lanetlediğini göstermekte. Ayrıca Allah, insanları renk renk, ırk ırk, dil dil yaratmakla çeşitliliğin zenginlik olduğunu vurgulamakta. Bununla beraber faşizmin yeryüzünde yayılacağını bilen Allah, bunun önüne set çekmek içinde HAC gibi bir ibadeti koyarak, yeryüzünün her yerinden gelen insanlara aynı elbiseyi giydirip üstüne birde sosyal statülerini yok eden traşta yaptırınce Hacılar ister istemez evrenselleşmenin ne manaya geldiğini anlayarak Kabe'de kendilerini bulmaktalar.

Peki hal böyleyken gerek İslam coğrafyasında gerekse Hristiyan coğrafyasında ırkçı, milliyetçi, bölgeci, mezhepçi meşrepçi FAŞİZM nasıl açıklanabilir?

Bunu açıklamamız için her iki inanca sokulan hurafe ve batıl şeyleri irdelememiz gerekmekte.

Mesela Yeni Ahit dediğimiz dört incil'e Hristiyanlığı bozan Petrus'un takipçisi Pavlus'un mektuplarının işi ne? Madem İncil Allah sözü öyleyse Pavlusun mektuplarının burada olmaması gerekir. Fakat var.

Pavlus ve onun düşüncesinin Hocası Petrus İsevi inancını mahvetmişler ve Alexsandr Duma'nın üç silahşörler adlı eserinde edebiyata da yansıyan "Birimiz hepimiz hepimiz birimiz için" diyen Athos Porthos ve Aramis aslında Baba Oğul ve Kutsal Ruh üçlemesinden esinlenmiştir, üçününde üzerinde kocaman bir haç vardır ve saçma teslisçi Hıristiyan Petrusyen inancı hiç bir eser kafalara onun kadar zekice oturtmamıştır. 

Tevhidi İseviliğin talihsizliği Pavlusun mektupları ve Eski Ahit denilen Tevratında Hıristiyanlıkça kabul edilmesi olmuştur ve Yahudiliğin sapmaları Petrus ve halefi Pavlus sayesinde İseviliği mahvetmiştir.

Bununla beraber dört incille açıklanan temel ilkeler Yohanna (John) incilinin diğerlerinden daha farklı üslübu yüzünden yorum farkları ortaya çıkmış ve sonunda öncelikle Katoliklik ve Ortodoksluk akabindede katolikliğin İstanbulun alınması sonucunda Protestanlığa yenilmesiyle Protestan mezhebi Kuzey Avrupa ve oradan Amerika ve dünyaya yayılmıştır. Protestanlık kendi içinde ulusal kiliselere tıpkı Orthodoksluk gibi bölünmüştür. Ayrışan mezhepler stratejileri, siyasal tercihleri belirlemiş ve sonuçta ulus devlet anlayışı İmparatorluklardan çok daha fazla inancı kullanarak bölmüş ve ulusal kiliseler ortaya çıkmıştır.

Peki ya İslam?

En şaşırtıcı olan şey, Müslümanların önlerinde nasıl dejenere olduıkları Bakara ile anlatılan yahudiler varken, ve İsevilerin nasıl dejenere olduklarını anlatan Al'i İmran varkenokudukları kitabı gerçek mana okumadıkları için anlamayan milyonlarca yığınlar türemiş ve aynı hatalara tek tek düşmüşlerdir. Oysa Allah Bakara'yı Yahudileşme tehlikesine karşı uyarmış ve Fatihada 7. Ayette özeti geçen Gazaba uğrayanların Bakarada açılımı yapılmıştır. İkinci en büyük tehlikenin Hıristiyanlaşmak ve "kendine Müslüman olmak" olduğunu bilen Allah Kuran'a inananları Hıristiyanlaşma ve Petrusçulaşmaya karşı Al'i İmranla ve onun fatihadaki özeti sapanlar olarak ikaz ettiği halde, Müslümanlar, Hıritiyanlarca Allah'ın oğlu diye inanılan Hz. İsa ile Hz. Muhammed'in asıl kimliğini yarıştırmaya kalkmış ve sonunda bazı cemaat ve topluluklar bilmeden Hz. Muhammed'i yarı ilah konumuna getirmiştir. Bu sapma sadece Hz. Muhammedle kalmamış, Hz. Ali ve kendi cemaat liderlerinide Allah veya yarı Allah konumuna getirmişlerdir, ki bunun çok fazla örneği var, detaylandırmaya gerek bile yok.

Sonuçta ikdidar hırsının ve Bizansı örnek almanın akabinde islam devleti, Medine İslam devletini değil Bizansı örnek almış yavaş yavaş köklerden kopuş yaşanmıştır. Mesela ilk mescit Medinedeki kare planlı sade mescitken Antik Yunan ve Bizansın hayranlığını Medineden daha fazla taşıyan Muaviye Şam'da yaptırdığı Emeviye Camiini tıpkı Bizans Kiliseleri gibi yaptırmıştır, camimi yoksa klisemi olduğu belli olmayan bu yapıyı taklit burada kalmamış ve devlet idare sistemi bizanslaşmıştır. Osmanlı imparatorluğuda Mekke veya Medine'yi değil Ayasofyayı köpürterek tüm camileri Ayasofyanın kopyası haline getirmiştir. 

Ne tuhaf tüm o devasa camiler ve minarelerin yöneldiği ibadet hanelerin kıblesindeki Kabe'nın sadeliğine ve mütevaziliğine bakın birde bizim yaptığımız süslü ibadethanelere bakın.

İşte sıkıntı burada bitmiyor ve burada başlıyor, kendi atalarımızın göremediği buydu, atalarımız görememiştir, onca samimiyetlerine ve çabalarına rağmen asla İslamın sadeliğini ve tevazu anlayışını devlet idare etmedeki adalet, ahlak ve samimi ihlaslı çizgiyi terk etmiştir yavaş yavaş, bugün gelinen noktada biz artık ayrışma ve islami çizgiyi parti sanarak birbirimizi eskiden mezhep yüzünden şimdi ise partileşme, hizipçileşme cemaatleşme yüzünden bölmüşüz, Kuran bizi toplamaya çalışıp hizipçiliğe karşı açıkça uyarırken biz kendimize Muhammedi olmak yetmiyor gibi Sünni, Şii, Hanefi, Şafi, Caferi, Zeydiye, Alevi, Nurcu, Süleymancı, menzilci, İkenderpaşacı vb değişik isimlerde eklemişiz . Çünkü bize Kuran'a bakıp yaşamak ve anlama çabası fazla gelmiş, kendimize yapıştırılan aptal koyun gibi güdülme kültürü ve sözlerimizede yansıyan "İki koyunu güdemeyen devletmi yönetecek" gibisinden halkı aslında bilinç altında koyun gibi görmek hususu nereden geliyor düşündük mü? Yok.

Biz kiimmm düşünmek kim. Biz düşünme ve tefekkür ederek anlama çabasını çoktan terk ettiğimiz için zaten bu mezhepçi meşrepçi fitnelere kolayca gelebilmekteyiz. Kuran'ın ilkelerini anlayıp benimsemediğimiz ,için bugün oluk oluk kardeş kanı Suriyede ve Türkiyenin güney doğusununda akmakta. 

Ya kendimize Darul erkamlar Kurup vahiyle inşa olarak ve yetimlere yardım ederek aydınlanıp tıpkı İlk müslümanlar gibi Kuranın surelerini sıratı müstakim caddesinde sokak lambası yaparak ilerleyeceğiz yada sahte aydınlatıcıların bozuk çamurlu yolunda karanlıkta birbirimize ırkçılık ve vatancılık adına düşman diye dalacağız, tıpkı şimdi olduğu gibi.

Şeytana attığımız taş şeytanı kahretmez, onu niçin attığımızı bilmek şeytanı kahreder. Lütfen okuyunuz  

http://blog.milliyet.com.tr/mekke-de-seytan-neden-taslanir--neden-yedi-kez-tas-atilir-/Blog/?BlogNo=366066

 
Toplam blog
: 722
: 3755
Kayıt tarihi
: 23.01.09
 
 

A.Ü İktisat Fakültesi mezunuyum, daha önce Kazakistan ve Hollanda'da eğitmenlik ve tercümanlık iş..