Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '13

 
Kategori
Tarih
 

Osmanlı’ya damat olmak… Ateşten bir gömlek miydi?

Osmanlı’ya damat olmak denilince insanın aklına;

“Oh be Osmanlı’ya damat olursan yaşadın demektir”

Demek geliyor değil mi?

Pargalı’da sonra bu damatlar nasıl oluyor, Osmanlı’ya damat olununca neler oluyor, hayır mı şer mi diye bir incelemeye kaltım!

En iyisi ben yazayım siz karar verin.

İyi mi kötümü?

 

Damat olmanın da esasları varmış, ilkinde bunu bilmek gerekiyor. Öyle ya çeşitli adlandırılmış damatlıklar var. Kızkardeşten dolayı saraya damat olunabilinir, abladan dolayı olunabilinir. En önemlisi kız evlattan dolayı damat olmak sanıyorum…

 

Her ne şekilde olursa olsun hanedanlığa damat olanlara; Damat Paşa deniliyormuş. Bu oldukça iyi…

Tabi hepmi Damat Paşa denilmiş, yok öyle olmamış. Önceleri güvey deniliyormuş.

Daha sonraları damat denilmiş, dahasında da Damad-ı Hazreti Şehriyari denilmiş.

 

Tabi bir ayrıcalık da şöyle oluyormuş. Padişahın ablası ile evlenen damat ya da güvey beylere enişte denilirmiş. Bu da iyi…

 

Şimdi saraya damat nasıl seçiliyormuş onu öğrenelim. Bu herhalde öyle kolay olmuyordur. Hanedanlığa dışarıdan bir yabancının girmesi, üstelik hanedan mensubu biri ilev evlenmesi, en önemlisi ise Padişah’la yakın akraba olması öyle hemen olunacak bir şey değil elbette…

Damat seçilirken, o andaki durumundan ziyade ileride ne olunura daha dikkat ediliyormuş. Şaşırtıcı mı? Bence değil…

 

İlk başlarda damatlar Anadolu Selçuklu ailelerinden seçilirlermiş.

Sonrasında Padişahlar kendilerine bağlı sancak beylerini tercih etmeye başlamışlar.

 

Gelelim damatlara…

İlk damatlar;

1. Murat’ın kızı nefise Hatun’la 1381 yılında evlenen Karamanoğlu Alaaddin Bey,

1.Mehmet’in kızlarıyla evlenen Candaroğulları’ndan İbrahim ve Kasım,

Karamanoğulları’ndan İbrahim, Ali ve İsa Beyler.

Yıldırım Beyaz’ın Kızı ile evlenen Emir sultan…

Fatih Sultan Mehmet’in kızı, eski Türk ailelerinden Uzun Hasan’ın oğlu Uğurlu Mehmed Mirza…

 

16. Yüzyıldan sonra damatlar, Osmanlı memurları arasından seçilmeye başlanmış.

Padişah doğrudan seçermiş. Seçilene haber verilirmiş…

 

Tabi bu tür evlilikleri kabul etmek kolay değil. Paşa olabilirsin, hanedanlığa girebilirsin ama evlendikleri hanımlarında bir dediklerini iki edemezlermiş. Bu nasıl mümkün olabilsinki. Düşünebiliyormusunuz; eşiniz Padişahın kızı, yâda kız kardeşi veya ablası… Gelinde hanımı bir şey söylediğinde itiraz edecek bir Osmanlı Paşası olduğunu söyleyin…

Mesela eşlerini boşayabilme hakları da yokmuş.

Sadece sultanlar boşayabilirlermiş. Onlarda Padişah’tan izin alırlarmış.

 

Gerçi tarihte bir iki böyle olay olmuş olmasına da hemen icabına bakılmış. Ya sürülmüş ya da başka bir şekilde neticelenmiş.

Bütün bunların yanı sıra aşk evliliği yapanlarda varmıymış diye incelediğimizde çok ama çok nadir bir iki kişiye rastlanmış.

Tabi istemeden evlenenler olduğu gibi, çok genç yaşta dul kalan sultanlarda çokmuş.

Bunun en büyük nedenlerinden biride evlendikleri adamların yaşları büyük sultanların ise bir hayli küçük olmasından kaynaklanıyormuş.

 

 Boşanan sultanlar konusuna biraz daha değinmek gerekiyor burada…

Yukarıda demiştik, damatlar değil, sultanlar boşayabilirlermiş. Bunun bir çok örnekleri var.

 

Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Şah Sultan’a tokat attığı için damat Lütfi Paşanın damatlığına ve vezirazamlığına son verilmiş.

 

IV. Murat’ın kız kardeşi Fatma Sultan’la evli olan Kaptanıderya Çatalcalı Hasan Paşa’da damatlıktan azledilenlerdenmiş.

 

 II. Abdülhamit’in kızı Naima Sultan’la evli olan Kemalettin Paşa’nın IV. Murat’ın kızıyla buluştuğu için damatlıktan çıkartılmış ve Bursa’ya sürülmüş.

 

Damatların bir başka kader şekilleri de şöyle olurmuş.

Diyelim ki damat taşrada görevli, orada kalamaz merkeze alınırmış.

 

Tabiki damatların bir çok ayrıcalıkla imkânları varmış.

Memurluk maaşlarının yanında, günde 1.000 ile 1.5000 akçe arasında ödenekleri varmış. Yine ayrıca Sultan Paşmaklıkları varmış.

 

Bu damatlar arasında çok önemli devlet adamları da varmış.

Herzeksade Ahmet Paşa,

Makbul İbrahim Paşa,

Çorlulu Ali Paşa,

Sokullu Mehmet Paşa,

Kanijeli İbrahim Paşa,

Silahtar Ali Paşa,

Nevşehirli İbrahim Paşa,

Koca Ragıp Paşa,

Muhsinzade Mehmet Paşa

 

O zamanlarda yaşamak bence bir hayli zormuş.

Düşünün saraya yakın olmak, sarayda olmak, padişah ve yakınları ile akraba olmak ne kadar önemli ise bir o kadarda zormuş.

Her an hayatından endişe ederek yaşıyormuşsun.

İnsan ve hata yapmamak! Bir hayli zor. Bunu başaranlar olmuşlar tabi. Başaramayanların vay haline…

 

Ben yaşadığım zamandan memnunum…

 

 

 

Nazan Şara Şatana

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....