Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '14

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Osmanlıca yapay, ölü bir dildir; öğretilmeye çalışılması, eğitim sistemini çıkmaza sokar

Osmanlıca yapay, ölü bir dildir; öğretilmeye çalışılması, eğitim sistemini çıkmaza sokar
 

Atatürk,Latin harflerini öğretiyor.


Osmanlıca yapay ölü bir dildir; öğretilmeye çalışılması eğitim sistemini çıkmaza sokar.

Osmanlıca yapay bir dildir; çünkü özgün bir dil değildir. Toplumun gereksinmelerinden doğmamış; saray, seçkinler çevresinde benimsenen, kullanılan Türkçe, Arapça, Farsça karışımı bir dildir. Okunması, yazması zor olduğu için Osmanlıda okuma-yazma düzeyi de çok düşüktü.19. yüzyıl başlarına kadar okuryazarlık oranı %2 ila %3 arasındaydı ve bu oran 19. yüzyılın sonunda ancak %9’a gelebilmişti. Bu düşük okuryazarlık oranı nedeniyle halktan bir kişi hükümet ile resmî işlerini çözebilmek için arzuhâlcilere başvurmak zorunda kalıyordu. Müslüman olmayan halk, kendi ailesiyle ve mahallesinde kendi dilini konuşmaktaydı. Farklı iki cemaatin bulunduğu köylerde ise genellikle birlikte yaşayan topluluklar birbirlerinin dilini konuşabilmekteydi. Eğitimli Osmanlılar ise genellikle Arapça ve Farsçakonuşmaktaydı.(15 Ağustos 2014,Vikipedi)

Bu nedenle, bilim, fen, teknoloji alanında çağının gelişmelerini izleyememiş; geri kalmış; Sevr Antlaşması’yla(10 Ağustos 1920) da tarih sahnesinden silinmiştir.(Gerçi, emperyalistler Sevr’i geri getirmek çabası içindedirler. Bu nedenle ,”çözüm süreci “adı altında Türkiye Cumhuriyeti’nin bütüncül yapısı tartışılmaktadır). Çocuklarımızın Osmanlıca öğrenmesiyle –öğrenmeleri çok zor- Osmanlı İmparatorluğu dirilecek mi? Yoksa Cumhuriyet çocuklarına Osmanlı düşüncesi, yaşam tarzı mı dayatılmak istenmektedir? Cumhurbaşkanı Erdoğan, kaçak sarayında özlemini çektiği Osmanlı yaşamını, başka bir deyişle saltanatını sürdürebilirse, sürdürsün. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet’in aydınlık çocuklarının kafalarını, Arapçayla, Farsçayla doldurup Ortaçağ karanlığına sürüklemenin ortamını yaratmamalı.

O dili konuşan ulus ya da topluluklar, yaşamlarını sürdürdükleri sürece dilleri de işlevseldir. Oysa Osmanlıca,. Sümer, Hunca, Elam, Hatti, Hitit, Trakça ve Ubıhçagibi ölü bir dildir; çünkü güncel yaşamda konuşulup yazılmamaktadır. Diyeceksiniz, hiç mi öğretilmesin? Üniversitelerin ilgili alanlarında-salt mezar taşlarını okumak için değil- Osmanlıca metinleri okumak için uzman yetiştirilmesi gerekli olabilir. Bu da yapılıyor. Bildiğim kadar hiçbir zaman da yasaklanmadı. Diğer ölü dilerle yazılmış metinlerin çözülmesi, okunması için de üniversitelerimizin ilgili alanlarında uzman yetiştiriliyor.

Osmanlıca,Arapça ve Farsçanın etkisinde, Türkçe sözdizimini zorlayan yapay bir cümle örgüsüyle sürdürülmüştür.Osmanlıca derslerinde, öğrenciye eski ve yabancı bir dil değil, yüzyıllar boyunca konuşulan ve bugün dek konuştuğumuz Türkçenin yazımında daha önce kullanılmış olan Arap alfabesi öğretilmektedir. Dersin temelinde “yabancı bir dil” değil, “başka bir yazı” vardır. Osmanlıcanın zorunlu olması durumunda, İlk, orta ve lise öğrencileri, Latin Alfabesi yanında bir de Arap Alfabesi’ni öğrenmek zorunda kalacakları için ikileme düşecekler; eğitim-öğretim içinden çıkılamayacak bir durum alacaktır. Dünyada uygulanmış, uygulanacak böyle bir durum yoktur. Olamaz da. Nedeni, genç dimağların kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramaz.

Denebilir ki Latince de ölü bir dil; ama Avrupa’nın birçok ülkesinde öğretiliyor. Doğru, Latince felsefe ve bilim dilidir. Latincenin öğretilmesinde ikinci bir alfabe yoktur. Arapça alfabesi, bir “ucubedir.”İşte öreği, öğrencilerin nasıl öğreneceklerine siz okurlar karar verin.

(Zel) harfine peltek (Ze) de denir. Fakat Osmanlıcada okunurken normal (Ze) olarak okunur.

(Je) harfi (Ze) harfinin üç noktalı halidir ve bize bu harf Fars alfabesinden geçmiştir. Türkçe kelimelerde kullanılmayan bu harf ya Fars kökenli kelimelerde veya dilimize Batı dillerinden geçmiG kelimelerde kullanılır.

(Dad) ve (Zı) harfleri Arapçada kullanıldığı gibi Farsçada da kullanılmıştır. Fakat Farslar (Dad) harfini mahreçten dolayı (Zad) olarak isimlendirmiGler ve kalın (Za) olarak seslendirmiGlerdir. Bundan dolayı Osmanlıcada (Dad) harfiyle yazılmış kelimelerin bir kısmı (Da) sesiyle okunurken, bir kısmı da (Za) sesiyle okunmuştur.

Türkçe kelimelerin yazımında ze ve za seslerini sadece (Ze) harfi karşılar.

(TUDİAT)

Dünya üzerinde okuryazarlık oranlarının en düşük olduğu bölgeler Güney Asya, Arap ülkeleri ve iç Afrika ülkeleridir. Bu bölgelerde okuryazar olmayan nüfus %40-50'lere kadar varmaktadır. (Vikipedi).

Kasım 1928 tarihinde Atatürk ve arkadaşlarının çalışmaları sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Latin kökenli Yeni Türk Alfabesikabul edildi. Halk bir gece de okuma yazma bilmez hâle gelmişti fakat en geç altı ay içinde yeni alfabenin, eskisinin yerini tamamen alması hedefleniyordu. Yeni harflerin kabulü ile Türk ülkesinde %0'9dan başlayan okuryazarlık oranı hızla artmış ve hâlâ artmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nde 2013 yılı itibarı ile okuryazarlık oranı %95.78'dir.  Ülke genelinde düzenlenen pek çok kampanya, belediye kurslarının açılması, kırsal kesimde kızların okula gönderme çalışmaları sayesinde bu oran her geçen yıl artmaktadır.

Latin Alfabesi’ne geçilmeseydi; okuryazarlık oranımız, Güney Asya, Arap, Afrika ülkelerinden farklı olmazdık. Her alanda olduğu gibi bu alanda da Atatürk’e ve Atatürk Devrimleri’ne borçluyuz. Türk toplumu, Osmanlıya dönmek istemiyorsa Atatürk Devrimleri’ne sarılmalıdır.

Son söz: 4+4+4 uygulaması;öğretmeni, öğrenciyi, veliyi perişan etmiştir. Buna bir de Osmanlıca eklenirse eğitim-öğretim felç olur.

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..