Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '10

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Otel Genel Müdürü tökezlediğinde suç kimin?

Otel Genel Müdürü tökezlediğinde suç kimin?
 

Yukarıdaki soruyu objektif bir yaklaşımla ele almak ve cevaplarını bulmak istiyorum. Cevaplar belki de Akdeniz’deki yüksek personel devir hızına bir açıklama getirir.

Şu senaryoyu bir okuyun dostlarım;

*

İşsizdim. Tanıdığım Bakanlık Bürokratlarına, Tur Operatörlerine, Genel Müdürlere, Medya Yöneticilerine, Otel Yatırımcılarına, Tedarikçilere iş aradığım haberini iletmiştim.

Bir gün bir Otel Genel Müdürü arkadaşım X Otelin Genel Müdür aradığı haberini verdi. Internetten kısa bir araştırma yaptım. X Otelinin yatırımcısını tanıdığını tahmin ettiğim Y Ağabey’e bu Otele Genel Müdür olmak istediğimi söyledim.

İşsizdim. Moralim bozuktu. Birkaç ay işsiz kalmamı karşılayabilecek moral, fiziksel ve maddi donanımdan yoksundum. Otelin sahibi olan grup, Otel, Çalışanlar, Önceki yılların performansı ve bir önceki Genel Müdür’ün ayrılma nedeni hakkında uzun uzadıya araştırma yapacak ne zamanım, ne gücüm vardı.

Bir hafta sonra Y Ağabey randevuyu aldı. Otelin sahibi olan grubun Z Kentindeki genel merkezine davet edildim. Yönetim Asistanını aradım, yardımcısı çıktı. Bana adres, randevu saati gibi detayları verdi, telefonu kapattı. Eve sevinçle uçtum. Akşam eşimle bir şarap açıp gelişmeleri kutladık. Bana şans diledi. Gece gözüme uyku girmedi. Seyahat masraflarımla ilgili bir not iletilmemiş olmasına da kafamı takmadım.

Birkaç gün sonra X Otelin sahibi olan grubun genel merkezinde idim. Yönetim Asistanının odasında birkaç saat bekledim. Randevu saati biraz aşılmıştı ama önemsemedim. Sabrımı deniyor olabileceklerini düşündüm.

Akşama doğru Yönetim Kurulu Başkanı’nın ofisine alındım. Başkan epeyce yorgun ve gergin görünüyordu. Sakinliğimi bozmadım, gülümsedim, elimi uzatıp saygılı bir selam verdim. Belli belirsiz bir cevap geldi. İşaret ettiği koltuğa oturdum.

Görüşme yarım saat sürdü. Önceki işyerimden ayrılış sebebim, kaç otelde Genel Müdürlük yaptığım, kendi Otelleri için neler düşündüğüm ve Genel Müdür olmam halinde neler yapabileceğim başlıkları altında, genelde Başkan konuştu, ben onayladım. Görüşme bitti, ofisten ayrıldım. Yönetim Asistanı ‘ Biz sizi mutlaka arayıp gelişmeleri haber veririz’ dedi.

Yaşadığım Kente döndüm. Gergin bir bekleyiş başladı. Umutlu, yimser bir bekleyiş. İlk çocuğumun doğumunda, doğum odasının kapısındaki bekleyişe benziyordu. Ne ile karşılaşacağını bilmeden ama zihinde hep olumlu bir senaryo kurgulayarak.

Birkaç hafta sonra Şirket Merkezine yeniden davet edildim. O akşam da, eşimle bir kırmızı şarap açtık, işe alınmamı kutladık. Randevuyu almış ve hemen biletimi almıştım. Ertesi sabah ilk uçakla Z Kentine uçtum.

Yine akşama doğru Yönetim Kurulu Başkanının ofisine buyur edildim. Randevu saatini 2 saat aşmış olmalarının hiç önemi yoktu.

Aramızda üç konu geçti.

" K Bey, hayırlı olsun. Otelimize Genel Müdür olmak için yüzden fazla başvuru oldu. Sizi tercih ettik. Özellikleriniz ve deneyiminiz ilgimizi çekti."

Dakika bir gol bir… Klasik baskı altına alma girişi. Henüz detayları bile konuşmamıştık.

"Gelelim maaşa… Nedir düşünceniz?"

"Efendim sizin takdirinize bırakıyorum"

Bu da kendi kaleme bir gol… Fenerbahçeli Edu ile yarışıyorum.

"Teşekkür ederim. Bizim bu pozisyon için uygun gördüğümüz miktar XXXX TL’dir."

İyi bir takım dizilişi ile sahaya çıkmadığımı, doğru taktikleri uygulayamadığımı çözdü. Bir gol daha… Ama olsun. Hiç yoktan iyidir. Ben çok çalışır, kendimi kanıtlarım. Onlar da mutlaka bunu takdir eder, zamanla maaşımda iyileştirme yaparlar.

"Teşekkür ederim efendim."

"K Bey, bizim Şirkette mesai kavramı biraz esnektir. Klasik sınırlamalara pek uymayız. Bakın akşamın bu saati olmuş, ben hala işimin başındayım."

Ofis Anfield Road gibi görünmeye başladı gözüme. Başkan Liverpool, ben de Beşiktaş. Kötüye gidiyoruz. İnşallah hezimet olmaz.

"Efendim turizm bir fedakarlık mesleğidir. Turizmcinin evi Otelidir. Ben 24 saat Otelde kalmaya alışkınım. Çalışma anlayışım budur."

"Teşekkür ederim K Bey. Geçen yıl doluluklarda sorun yaşadık. Bu yıl siz Otelimizi dolduracaksınız mutlaka. Acentelerle ilişkilerinizin iyi olduğunu öğrendik."

Genel Müdürün görev tanımı ‘Oteli doldurmak’ la sınırlandı artık. Gerisini onlar halleder. Oteli dolu Genel Müdür başarılı, boş bırakan Genel Müdür başarısız.

"Efendim, en kısa zamanda size bir bütçe hazırlayıp takdim ederim. Ama sizi mahcup etmeyeceğime inanıyorum. Bu sezonu 70% doluluk ortalaması ile bitirmeyi umut ediyorum"

"K Bey, umut etmeyin. Yapın. Oteli doldurun. Biz bu Oteli kredi ile yaptık ve oradan sağlayacağımız gelirler mutlaka kredi taksitlerini karşılamalı"

Goller yağmur oldu, yağıyor. Anfield Road tepeme çökmek üzere. ‘ Eloğlu yakaladı mı altıda falan bırakmıyor, ha babam atıyor.’

"Peki efendim. Bir kaç husus vardı sormak istediğim, izin verirseniz…"

"K Bey, bizim şirkette soru sormak Başkan’a özgü bir yetkidir. Biz çalışanlarımızdan sadece cevap bekleriz. Bir de oteli doldurmasını."

"Baş üstüne efendim. Şimdi izninizle…"

"K Bey, hemen yarın başlayın. Otelde durmak yok. Doğru acentelere. Hemen görüşmelere başlayın. Oteli satın. İyi haberler bekliyorum."

"Hay hay! Müsadenizle."

Anfield Road’dan çıktım. Skor tabelası meslek hayatımın vardığı en aciz durumu yansıtıyordu. Gerildim. Üzüldüm. Ama işsizlik göze alabileceğim bir risk değildi. İNŞALLAH kısa zamanda göze girecek ve yerimi daha güzel koşullarla sağlamlaştıracaktım.

Yönetim ekibi, finansal politikalar, personel, harcama yetkim, mesai sürelerim, bütçe, haklarım, sene sonunda prim, sözleşme gibi konuları konuşmamıştık. Olsun. Zaten Akdeniz’de de bunlar rafa kalkalı çok olmuştu.

Akşam uçağına bindim. Yolculuk içimin bir yansıması gibi türbülans içinde geçti. Epey sarsıldık. Eve vardım. Eşime olan biteni anlattım. Zor ve yoğun bir sezon yaşayacaktık. Çoğu geceler bir arada olamamak sıradan bir akıbet olmuştu. Yutkundu ve kabullendi.

Ne demişler, her başarılı erkeğin arkasında mutlaka kadını vardır.

İşe kavuşmuştum. Bu her şeyden önemli idi. Eşime ve kendime bu işin son olacağı, burada kalıcı olacağım sözünü verdim.

*

Bu senaryoyu devam ettireceğiz. Sezon sonuna doğru Genel Müdürümüzün esir kampından kaçarcasına işyeri ile yolları ayırmasına kadar gideceğiz. Bu çalışma birkaç yazının konusu olacak. Kim bilir, belki de alanında bir ilktir.

Birilerinin bu muammaya el atması gerekiyordu. Umarım Akdeniz’in, anlamakta zorlandığım bu sorununa bir ışık tutmuş olurum.

Bir zamanların Fenerbahçe’si bile bu kadar sık Teknik Direktör değiştirmiyordu. Kaldı ki, yeni anlayış ile orada bile, istikrar önemsenen bir ilke haline geldi. Başarının en önemli bileşeninin istikrarlı bir kadro yapısı ve teknik yönetim olduğu kabul edildi.

Turizmde farklı bir yapı yok. Otellerin ve diğer işyerlerinin başarısı istikrardan geçer. Bu noktada bir parantez açmam gerekiyor; başarıdan ne anladığımız da çok önemli.

Ben, kurumsallaşmayı, pazarda artan rekabet gücünü, sosyal sorumluluk anlamında kazanılan olumlu imajı, keyifli ve işini severek yapan personeli ve elbette övünülecek bir yılsonu kapanışını kastediyorum. Yani gerçekleştirilmiş bir bütçeyi.

Senaryomuzun ve yazı dizimizin sonunda kafalarda bir soru işareti yaratabilmiş olmayı çok isterim. Türkiye turizminin gelişim sürecinde bu siteye yazdığım tüm yazılarda olduğu gibi, aynı hissi taşıyorum, en azından teorik olarak üstüme düşeni yapmak.

 
Toplam blog
: 34
: 682
Kayıt tarihi
: 01.07.06
 
 

Hiç bir şey göründüğü gibi değildir. Olmamalı da. Biraz beynimizi yormalıyız. Dayatılan hiç bir dogm..