Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '13

 
Kategori
İnançlar
 

Otizm ve ateizm arasındaki hayali köprü

Geçtiğimiz günlerde, Adana Otistik Çocuklar Sağlık ve Eğitim Derneği Başkanı Sosyolog Fehmi Kaya, otizmi ateizmin başka bir versiyonu olarak yorumlayarak çok tartışılacak bir benzetmede bulundu. Kaya'nın iddialarına göre bu durumun temelinde yatan en önemli sebepler: otizmli çocukların empati ve iletişimle alakalı yeteneklerden yoksun olması, çevrelerinde gerçekleşen olayları yorumlayamamaları ve Allah'ın varlığını kavrayamamaktan ötürü zihinlerinde oluşan inanç boşluğudur.

Ortada olan her ne kadar üstünkörü seçilmiş argümanlarla desteklenmiş bir hipotez olsa da, ben konuya ateizm ve otizmin anahatlarıyla giriş yapmak istiyorum.

Ateizm, Tanrı inancını reddetmektir. Bu reddediş: bireyin günlük hayattaki, tarihteki ve diğer farklı alanlardaki gözlem ve bilgi birikiminin ışında, dini verilerin mantık süzgecinden geçirilmesi sonucu verilen bir karardır. Yani Ateizm bir seçimdir. Tanrı fikrine dayanan "Teist" dünya görüşüne karşı çıkan bu fikir "Tanrı inancının yokluğu" anlamına geldiği söylenebilir. Tanrisal varliklarin ve metafizik temellerin gecerliligini inkar eden bu felsefe var olan gercekligi akil yoluyla aciklamayi kabul eder. Dogustan gelen bir ozellik olmayip, bireyin yasadigi zaman icinde aldigi bir karar sonucu destekledigi bir gorustur. Zihinsel ve fiziksel aksaklıklar veya farklılıklara yol açmayacağı gibi, bu görüşü destekleyenlerin çoğu ateizmin zihni özgürleştirici bir etkisi olduğunu söyler.

Otizm, her seyden once, bir secim degildir. Otizm, genetik bir aksaklik sonucu dogustan gelen, etkisini kucuk yastan itibaren gostermeye baslayan ve bireyi ilerki hayati boyunca takip eden bir rahatsizliktir. Bu rahatsizlik bireyin sosyal etkilesim ve iletisim kapasitesini negatif sekilde etkiler, davranislarini sinirlar ve bunlara bagli olarak zihnin gelisimine zarar verir. Ne yazik ki, otizmin bir caresi veya kesin bir cozumu yoktur. Ama bu demek degildir ki, erken davranissal ve kavrayissal mudaheleler cocuklarin kendilerine bakabilme yetisi ile sosyal ve iletisimsel yetiler kazanmalarina yardimci olamazlar. Ayrica otizmli bireylerin empati yoksunu oldugunu ima etmek yanlistir cunku onlar cevrelerinde gerceklesen durum ve olaylar zincirine her ne kadar disa donuk tepkiler veremeseler de, sahip olduklari algi ve yorumlama mekanizmasiyla bu olaylara cesitli anlamlar yuklerler. Sadece bizden daha farkli bakis acilarina sahip olduklari icin  bazen kendilerini iletisimsel cikmazlara surukleniyor gibi hissedebilirler. Iste bu noktada yakinlarin ve uzmanlarin destegi devreye giriyor.  Otizmli cocuklar, uzmanlarin ve yakinlarin yardimiyla, imkanlarin mumkun kildigi sekilde, saglikli bir ic ve dis dunya kurabilirler. Buradaki temel nokta onlari farkliliklariyla kabul edebilmek ve onlarin dilini anlamaya calismaktir. Bu tarz bir yaklasimin getirisi olarak da cevrelerine olabildigince uyum saglayip toplumun isleyen parcalari haline gelebilirler.

 Acikcasi, neden otizmli cocuklarin Allah ve bir ibadet sistemiyle tanistirilmalarinin gerekli oldugunu ve bunun icin isbirligi icinde olmamizin istendigine anlam veremedim. Inanc, belki de dunya uzerindeki en karmasik sistemlerden biridir.  Bu tarz bir sistemin gerekliliklerini zaten tek basina cok buyuk bir kavram olan "Yaratici Guc" ile birlikte, degisik yorumlama mekanizmalarina sahip bireylere asilanmasi bana kalirsa verimli sonuclar dogurmaz. Bu gereklilikler zihinde bir gorev, sorumluluk, angarya imaji cizme potansiyeline sahip oldugunu dusunuyorum. Sonuclarinin net bir bicimde kestirelemeyecek oldugunu dusundugum bu proje icin yatirim yapilmasinin ve zaman harcanmasinin saglikli olmadigi kanisindayim. 

 
Toplam blog
: 2
: 78
Kayıt tarihi
: 23.04.13
 
 

Serbest yazarım.  ..