Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '10

 
Kategori
Öykü
 

Otobüsler ve insanlar

Otobüsler ve insanlar
 

Kentin yorgun yüzü kendini akşam karanlığının kollarına bırakmak üzereydi, ılık kasım güneşi artık vedaya hazırdı.

Durakta bekleyen yolcular, az sonra gürültüyle kapılarını açan otobüse telaşla ve birbirilerini ite-kalka bindiler, herkes bulduğu boş koltuğa adeta piyangodan kendisine büyük ikramiye çıkmış sevinciyle bindi, ben ise en sevdiğim yere en arka koltuğun sol köşedekine oturdum, koltuklar yolculara yetmedi, üç kişi ayakta kaldı, ikisi üzerlerindeki okul formalarından da anlaşıldığı gibi öğrenci, diğeri de yirmili yaşlara yeni merdiven dayamış oldukça abartılı bir makyajla yüzünün çehresini değiştiren ince belli, saçları küt kesilmiş genç bir kız.

Otobüsün ön camında güneşlik niyetine kullanılan eskimiş, kirli perdenin üzerine gelişi güzel iliştirilmiş tarihi Mardin resimlerinden direksiyondaki adamın memleketi hakkında yeterli bilgiyi veriyordu, zaten az sonra kırık bir Türkçe ile ”parayı veren kalmasın” deyince bu konudaki tüm şüpheler kendiliğinden dağılmış oluyordu.

Resimlerden birinde Mardin’in muhteşem gece manzarası ve kaleyi, ötekinde bir tarihi kilise resmi, başka birinde Mardin mutfağından birkaç örneğin tek kartta toplandığı bir resim, en üst köşede ise oldukça acemice çekilmiş bir çocuk resmi.

Kırklı yaşlarda, geniş omuzlu, kavruk benizli şoför toplu taşıma araçlarında sigara içilmemesi yönündeki yasağı dinlemek ve bu yasağa uymak niyetinde değildi gibi, ama yolculardan gelecek tepkilerden bir parça çekiniyor olmalı ki vites kutusunun yanındaki gözde duran sigara paketinden bir tane alıp dudaklarına ilştirdi, çakmağı ateşledi ve ağız dolusu dumanı solundaki açık camdan dışarı savurdu, duman rüzgara çarpıp kayboldu. Otobüs durağı terk edeli birkaç dakika olmuştu, az ileride önümüzdeki minibüsü sertçe solladı, yolda bekleyen yaşlı adamla yaşlı kadının önünde durdu, yolcuları kaptıran öteki otobüsün şoförü uzun uzun kornaya basıp camdan el kol hareketleri yaparak öfkeyle bizi solladı, az sonra yaşlı adam ve yaşlı kadın koridora doğru ilerledi, sol sıranın üçüncü koltuğunda oturan gençten iki çocuk istemeye istemeye yerlerini yaşlı çifte bıraktı.

İçeride ekşi bir koku vardı, ter ve nefes kokusuna ön koltukta oturan orta yaşlının elindeki poşetten muhtemelen “hamsi” olduğu anlaşılan balığın kokusu da karışınca içerisi dayanılmaz bir hal almıştı.

Otobüs her durduğu durakta adeta doldur-boşlat yapıyordu, inenlerin yerini öbür durakta binenler dolduruyordu, ayaktaki genç kızın telefonu kulakları tırmalayan bir melodi ile ötmeye başladı, genç kız bir eliyle tepedeki askıyı tuttu, öte eliyle çantasında ısrarla ötmeye devam eden telefonu bulmaya çalıştı, nihayet telefon kızın kulaklarındaydı, belikli karşıdaki ses genç kızın beklediği bir sesti, kızın pervasız kahkahaları otobüsün içinde yankılandı, yolcuların kimisi ayıplarcasına, kimisi alaya alan bakışlarla genç kızı süzdü.

Orta koltukta oturan tombul kadının kucağında gürültüyle ağlayan küçük cocuğun sesi otobüsün uğultusuna karıştı, durmaksızın telefonla konuşan genç kız çocuğa sevimsiz bir bakış fırlattıi

Ayaktaki iki öğrenci kendi aralarında birşeyler fısıldayıp gülüşüyordular, çocuğun birinin sol bileğindeki sarı-kırmızı plastik bant tuttuğu takımın renklerini sembolize ediyordu.

Uzaklardan ezan sesleri bir bir yükselmeye başladı, sesin şiddetti arttıkça bir camiye yaklaştığımızı anlamak zor değildi, akşam kentin üzerine düşmüştü şimdi.

Az önce binen yaşlı kadın ile yaşlı adam kulaklarının ağır işitiyor olmasından olmalı ki yüksek sesle birbirilerine birşeyler anlatıyordu, kadın adama evdeki öte-beriye dair birşeyler dillendirirken adam itirazssız"evet" diyordu.

Şoför biten sigarasını baş parmağı ile işaret parmağının arasına sıkıştırıp camdan dışarı fırlattı, akıp giden yolda akşam yorgunluğunun ağırlığı omuzlarına çöken insanlar seyir halindeki otobüslerden, otomobillerden birbirilerine meraklı gözlerle bakarken akşam artık iyice kentin üzerine çökmüş, sokak lambalarının hüzünlü aydınlığı karanlık kaldırımların üzerine düşmeye başlamıştı.

Otobüs, yorgun düşmüş bedenleri bir akşam vakti bir bir inecekleri yerlere teslim ediyordu, otobüsler kentlerin kederlerine, sevinçlerine, yoksulluklarına en yakından tanıklık eden şahitlerdir aslında.
 
Toplam blog
: 166
: 540
Kayıt tarihi
: 02.09.09
 
 

Batmanın Beşiri ilçesinde doğdum, Mersinde yaşıyorum, edebiyata ilgi duyuyorum, yerel ve ulusal d..