Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '09

 
Kategori
Siyaset
 

Otoriter rejimle gönül bağı olanlara

Otoriter rejimle gönül bağı olanlara
 

Yurdum siyasetçilerinin keyfili yasakçılıklarına her daim tanık oluyoruz ya, kalibresi yüksek mizah üretimleri dahi bu hadiselerde ortaya çıkan mizahsal yaklaşımların yanına yaklaşamaz.

Ben her ne kadar mizah desem de, muhteremler, mizah eksenine oturan ama kendi zihinlerinde ciddi bir şeyler söylüyorlarmış gibi bir algı düzeyi ile mizaha bezedikleri düşüncelerinin ciddiyetinden bahis edebiliyorlar.

“Bu gün parlemento grubunda Kürtçe konuşur, yarın ise meclis genel kurulunda Kürtçe konuşur” diyor çok değerli! ve kerameti kendinden menkul nadide siyasetçimiz.
Ve aynı siyasetçimiz, türban mevzuunda, kızlarımızın üniversitelere türbanla girebilmesi için kendisini parçalamıştı.
Olmadık provagatif konuşmalar yapmıştı.
Şöyle düşünsek evla değil midir?
“Bu gün üniversitelere, yarın ilkokullara türbanla girilir”.

Neyse efendim, fani mevzuular bunlar ve bu mevzuular üzerine celallenmektir komik olan.

TRT Şeş’i açıp, “Bakın biz açtık TRT Şeş’i ve Kürt vatandaşlarımızın ruhunu okşayıverdik” de, sonrasında bir celallenme ve panikle, o otoriter ve yasakçı zihniyetin, zihinsel arka planına gizlenmiş kısmını ortalığa döküp saçıverdiler.

Kenan Evren’in bir lafı vardı.
“Bu ülkeye komünizm gelecekse, onu da biz getiririz” diye.
Veciz bir laftı ve bu laf ekseninden hareketle, anladık ki, bu ülkede otoriteyi ele geçirmiş olanların istemediği hiçbir şey hayata geçmez.
Sadece birazcık yemleme yaparlar.
Yani “Sus payı”.

Örneğin bu yasakların ve bu anlayışın Kürt Milliyetçiliğini sekteye uğratan bir yanı olmuş mudur?
1910’lu yıllardan beri, bir Kürt bilincinin oluşmaya yüz tutmuş olduğu bu topraklarda, bu bilinç, 1960’lı yıllarda yerli yerine oturdu.
E düşünün bakalım.
Kemalist rejimle birlikte başı ezilmeye çalışılan Kürtlük bilincinin başı ezildi mi o zamandan bu zamana kadar?
Ezilmedi.
Aksine, Kürt Milliyetçiliği her geçen gün ivme kazandı.
Gelişti ve serpildi.

Demek ki neymiş?
“Otoriter rejime gönül bağı ile bağlı olanlar, kafalarını yastığa koyup, gözlerini kapattıklarında, lütfedip düşünme zahmetine girsinler, “nerede hata yaptık?” diye”.

Ortada bir Kürt Sorunu vardır.
Her olay sonrasında gözümüzün içine batarcasına, panik ataklarla verilen demeçlerdeki tuhaflıklardan bunu görebiliyoruz.

Ahmet Türk’ün DTP gurubunda yapmış olduğu Kürtçe konuşmadan sonra, herkes ver yansın ediyor.
Bilen bilmeyen konuşuyor.
Bu sebepten dolayı, neden Ahmet Türk hakkında hukuksal bir yaptırım yapılmadı?
Bilen de konuşuyor ve bilmeyen de konuşuyor ya.
Evet!
Neden Ahmet Türk hakkında savcılar devreye girmedi?
Söyleyelim.
Çünkü Meclis iç tüzüğünde “Meclisin bir başka yerinde Türkçeden başka bir dil konuşulamaz” diye bir kural yokmuş.
O halde lafı uzatmaya gerek var mı?
Her olay sonrasında, olmadık demeçlerle ortalığı provoke edenler düşünsünler.
Olup bitenleri keyfe keder bir halde kendilerine yontup, olanları evire çevire yorumlayıp “aha işte memleket bölünüyor, bu gün bölünmüyorsa bile yarın bölünecek” nidaları atanlar, tek tipçi zihniyetlerinin batağında ağır ağır boğulup gideceklerdir.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..