Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '09

 
Kategori
Şiir
 

Otuzbeşbin şiir gerek bize

Otuzbeşbin şiir gerek bize
 

Sinop'ta bir çağlayan.


Günümüze uygun düşebilecek en az OTUZBEŞBİN ŞİİR bulunabilir. Dünden gelerek geleceğimizi aydınlatır o şiirler; çağıl çağıl. Biliyorum ki şiir durmaz, şiir yorulmaz, şiir en karanlık anda bile bir aydınlık çağrısı gibi doğar içimize. Bence her ŞİİR bir muştudur anlayana. İçinde kötülük yoktur. Kimselere, hiçbir yerde tuzak kurmaz. Kimseleri gammazlamaz ŞİİR. Çünkü her biri bir CAN demektir. Çünkü onu yazan ŞAİR her bir şiirinde canından varlığından bir şeyler sunar bize. Bu nedenle de ŞAİR en güzel övgülere lâyıktır.

O'nun seslenişinde sevgi, umut, sanat, yeryüzü ile gökyüzü, değişimin en acımasız yönleri ile İstanbul ve Londra vardır. Kirli geçmişi sabırla, merhametle, yargılar ŞAİR. Ezilen, tüketilen ve hor görülen güzeli en alımlı yönleri ile yücelterek tutsaklıktan kurtarmak ister bizi tez elden. Çünkü KARACAOĞLAN'ın ceren gözlü güzelleri artık günümüzde yaralı bir ceylanın gözlerini taşıyor her yerde.

Herkes ürkek. Hiçbir yer tekin değildir: Çelişkiler, zulümler; gökyüzünü karatmış; gülleri de soldurmaya başlamıştır. Egemenlik başını döndürmüştür tiranların: ''Hatırasız ve geleceksiz'' bir hayattır bize biçilen. Oysa BİZ ''aşka veda etmiş topraklarda'' dün olduğu gibi bugün de: ''Bir köşe gidince bin köşe yeniden gelecek'' diye bekleriz umutla. Kendi sesimize yabancılaşmış olsak bile sevgiden kurtulamazdık bir çırpıda. Uykusuz kalsak da güllerden, hatıralardan, yıldızlardan, gözlerden ve güneşten güç alırız.

İşte bu yüzden ŞAİR geçmişin bütün yükü ile yüklenir bugüne ve geleceğe: Her KÖŞE'de huzur arar bıkıp usanmadan. O ŞAİR ki Harranlı Eyyub'un sabrı ile ''yeni çağlara uygun odalar'' kurmak ister gönüllerde tek tek. Çünkü önce gönüller sonra yürekler, hatıralar ve umutlar susuz bırakılmak istenmektedir. Oysa o yürekler an be an sonsuz bir umut ve kesin bir muştu ile bakarlar geleceğe. Bu yüzden ne susuz ne de umutsuz kalırlar. Onlar için ölüm asla bir yok oluş değildir.

Şimdi bu çerçevede dün olduğu gibi bugün de sürekli olarak unutturulmak istenen Büyük Şair Sezai KARKOÇ'u bir kez daha birlikte okuyalım.

Köşe

1

Saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın
Saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen
Tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin
Gözlerin kaç kişinin gözlerinde gezinir
Sen kaç köşeli yıldızsın

Fabrika dumanlarında resmin
Kirli ve temiz haritaları doldurmuşsun
Hatırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi
Aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun

Benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Bir tek köşen bile ayrılmamışken bana
Var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Sen kaç köşeli yıldızsın

2.

Evlerinin içi ayna döşeli
Ayna hatıra gözler ve sevmek
Benim aşkım binbir köşeli ah binbir köşeli
Bir köşe gidince bin köşe yeniden gelecek
Ayna hatıra gözler ve sevmek

Evlerinin içi kabartma bahar
Köşelerde keklik gibi bakıp duran saksılar
Halıları öpe öpe nakış yapar nakış gibi ayaklar
Siz söyleyin insan seve seve ölmez ne yapar
Köşelerde keklik gibi bakıp duran saksılar

Evlerinin içi yeni güllerden
Görülmemiş güneşleri görülmemiş gözlerine getiren
Sağ köşedeki entari sol köşedeki şapka
Beni katil suların ortasına bıraka
Katil sular güneşi gözlerinden götüren

Evlerinin içi gurur döşeli
Benim aşkım binbir köşeli ah binbir köşeli

3.

Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk

Konuştun güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı

Dişlerin öpülen çocuk yüzleri
Güneşe açılan küçük aynalar
Sert içkiler keskin kokular dişlerin
İçinden geçilen küçük aynalar

Ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı

Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin

4.

Taşların ortasında Leylanın gözleri
Leyla köşe köşe göz göz şiirin ortasında
Ben Leylayı bulduğumdan yahut kaybettiğimden beri
Leyla ya o adamın bardağında ya o dağın ortasında

Ben Leyla gibi güneş doğarken uyanamam
Şehir gece gündüz benim içimde uyur
Leylayı götürüp Londra'nın ortasına bıraksam
Bir bülbül gibi yaşayışını değiştirmez çocuktur

Leyla diyorsam kesik yanaklarıyla Leyla
Üç köşeli dünyasıyla
Okuyla yayıyla yaylasıyla acımasıyla
Leyla diyorsam şu bizim gerçek Leyla

Biz seni işte böyle seviyoruz Leyla
O gitti bize ağlamak kaldı kala kala

5.

Beni yeraltı sularına karşı iyi savun
Tırnağını taşa sürten yitik keçilere karşı
Bu çeşmenin üç köşesinden hangisinden su içecek
Senin bahtsız ve mesut Eyyub'un

Atların en güzel biçimini sessizce kalbime indiriyor
İçimde İstanbul çalkanırken bozbulanık çeşme
Bir dans için can vermeğe hazır bekliyorum
Sen orda gelirayak kuklalara insan gibi konuşmasını öğretme

Su akıyor birikiyor kan lekeleri
Kurtulsam diyorum bir eser buna engel
Öyle büyüyor öyle çoğalıyorsun
İstanbul kalmıyor

Hangi köşesinde huzur o köşesinde sen
Hangi köşesinde yeni çağlara uygun odalar
Ben bölünmez bir şairsem
Sen bölünmez bir anne
Bir çeşme

Sezai Karakoç

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..