Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '10

 
Kategori
Deneme
 

Övdüklerimizi mi severeiz yoksa sevdiklerimizi mi överiz

İşte size Yumurta mı tavuktan çıkar? Yoksa tavuk mu yumurtadan ? bilmecesi gibi bir bilmece. Sahi Sevdiklerimizi mi överiz, yoksa övdüklerimizi mi severiz.? Bugün size bunu anlatmak istemekteyim.

Benim 40 sene de gözlemlediğim tecrübelerime göre bir vesile ile bilinç altından sevdiğimiz insanları övmekteyiz. Sevmediklerimiz isterse çok büyük başarılar sağlasınlar bir türlü övmek gelmemekte insanımızın içinden . Hani “ağzınla kuş tutsan da yaranamazsın” misali. Ama sevmediklerimiz insanları eleştirmeye gelince , onun her hareketinin mutlaka bir kusurunu bularak eleştirmekten kaçınmamaktayız.

Sevmek ile övmek arasında çok sıkı bağlar var. Ben artık bana olsun başkasına olsun , yanımda olsun arkamdan olsun “seni seviyorum” diyene ya da “ onu çok seviyorum” diyenlere temkinli yaklaşmaktayım.Sütten ağzım yanmış yoğurdu bir kere değil artık üfleyerek değil 10 kere üfleyerek yemek istemekteyim .

“Seviyorum” lafı artık insanların bir birini kandırdıkları bir silah ya da maske oldu. Çünkü sözler eğer davranışlara dönüşmüyorsa sevmek lafı artık beni tatmin etmemekte. Karşı taraf sadece kendisini kandırdığı ile kalmamakta, ona karşı güven sarsıntısı duymamıza da sebep olmakta aynı zamanda.

Evimiz yakın olmasına rağmen bizleri evde ziyaret etmeyen, telefonla hal hatır sormayan, sonrasında iş yerinin hemen hemen her gün önünden geçmesine rağmen yıllardır” içerde bir akrabamız var, bir uğrayıp hal ve hatırını sorayım, bir çayını içeyim” demeyen , buna rağmen düğün dernek yaptığı zaman hep yanlarında olmamızı, onlara en iyi hediyeleri vermemizi bekleyen akrabamızdan “seni seviyorum” sözünü duyarak , inanmak ne kadar gerçekçi olur sizce?

Bu yazımla akrabalarımızı kötülemek amacı kesinlikle taşımamaktayım. Sadece özü ve sözü bir olmayanların sadece sözlerine inanmadığımızı ve sözlerin öz ile kaynaşamadığı zaman inandırıcılığının kalmadığını anlatmaya çalışmaktayım. İnsan tutarlı olmadıktan sonra, söyledikleri sadece laf olarak kalmakta.

Bir yanılgı daha var. Söz ve laf aynı şeyler değildir. Genelde boş ve önem vermediğimiz sözlere laf deriz.”laf ola beri gele” deriz. “Söz ola beri gele “ demeyiz. “Laflıyorlardı” deriz. “sözlüyorlardı” demeyiz.” Laf attı” deriz, “ söz attı” demeyiz.

Gene tam tersi olarak da “söz verdik” deriz ama “laf verdik” demeyiz. “sözünün eri” deriz ama “lafının eri” demeyiz. “ Sözleri çok etkiledi” deriz ama “lafları çok etkiledi” demeyiz.

Yani boş , gereksiz sözlere laf deriz. Gerekli, önemli sözlerimiz ise olumlu etki ettiğinden mutlaka sözdür ve bunlar da gerçek manada yazılı ve sözlük kaynaklara ad olur “ sözlük” , “sözün özü” gibi önemli kaynaklara ad olur. O halde ağzımızdan laf mı yoksa söz mü çıkıyor bakmamız lazım.

Bir insanın davranışları ile ağzından çıkan şey arasında ahenk yoksa bu laftır ve önemsememek lazım, eğer davranışları ile ağzından çıkan arasında ahenk , tutarlılık varsa bunu söz olarak algılamalı ve ciddiye almalıyız.

Bu manada bizi sevdiğini söylediği halde davranışları bunu göstermeyen, her fırsatta aynı şeyleri konuşan ve bizimle alay etmek için fırsat kollayan insanların sözlerine itimat edemem.

Bir insan Ben yaptığım zaman o davranışımı yanlış, davranışı başkası yaptığı zaman doğru görüyorsa o insan onu daha çok seviyordur mutlaka. Çünkü davranışları insanlara göre yorumlayan insan , mutlaka sevdiğini mahkum etmekten korkacaktır. Onu korumaya çalışacaktır. Aslında bu hakiki bir davranışta değildir.

Hakiki ve doğru davranış şudur ki, bir insan, sevdiğimiz insan , bir hata yaptığı zaman ona bu hatasını kırmadan ve yerinde söylemeliyiz ki, o insan hataları az doğruları çok, toplumda sözü dinlenen , etkili insan olsun.Ama genelde cahil ve kültür seviyesi düşük insanlar sevdiklerinin hatalarını bile görmemezlikten gelerek onlara bilmeden kötülükleri dokunmakta .

Sevmek, gerçek manada sevmek güzel bir eylemdir. Ama gerçek manada sevmeyi bilmek de gerçekten daha büyük hünerdir. Hakiki manada sevmek, hataları bile yanlış görmeden sadece sevdiğinin gelişmesini, az hata ile çok doğrular ila hayatına devam etmesi konusunda sevdiği insanı uyarması demektir. Bizim toplumumuzda bizi eleştiren insanı bizi kötüleyen, bizim kötülüğümüzü isteyen insan sanma gaflet ve cehaletimizden dolayı insanlar nerede ise birbirlerini eleştirmekten korkar olmuşlardır.

Hep övülmeyi istemek, hep güzelliklerinin görülmesini, hataları ne kadar çok ya da az olursa, ne kadar karşılarını incitirse incitse de karşısındaki insanın hatalarını görmemesini istemek biraz da insanın ruhsal hastalıklarına işaret eder. Çünkü aşırı övülmek, sadece hasta ruhların bir ihtiyacıdır.

Gelişmek ve bu gelişimin de ömür boyu sürmesini isteyen , gerçekten de hastalıksız ruhlara sahip olan insanlar , kendilerini gerçek manada severek uyaran , yanlışlarını anlatan insanların yanlarında bulunmasından gerçek manada memnunluk duyarlar. Bizlerde zaman zaman bizi acımasızca eleştirenlere kırılsak da eleştirilere kızmamak ve hoşgörü ile bakmak lazım. Ama eleştiren de eleştirisini hakaret düzeyine çıkarmadan gerçek manada sevgi ile güler yüzle söylemeli ve bize karşı söyledikleri yanlışları herkese karşı söylemeli ki bizde onlara inanalım.

Sevmek aslında , insanları seven birisi olarak gerçek manada beni heyecanlandırır. Ama insanlardan aynı karşılığı da göremediğimiz zaman üzülürüz. Bunun için bizi gerçek manada seven ve bizimde onları gerçek manada sevmemizi isteyenler davranışlarında özü ve sözü bir insan olmak zorundalar.

Hayatta şuna da şahit oldum ki, özü ve sözü bir olan ve nerede ne zaman nasıl ve kiminle ne konuşulacağını bilen insanlar her zaman daha çok rahatlık ve mutluluk, bunu yapmayan insanlar ise sıkıntı yaşar ve bununla da kalmayarak çevrelerini de huzursuz ederler. İşte gerçek manada sevilen insanlar bunlara dikkat eden insanlar.

Sevdiklerimizin gerçekten övülecek yönleri varsa onları motive etmek için övmek ve yüreklendirmek, hataları olduğu zamanda hatalarını düzeltmeleri için onlara söylemek lazım Ama sevmediğimiz insanı seviyormuş gibi yaparak her hareketini eleştirmeye kalkmak hem inandırıcı olmaz hem de insanın her hareketi de eleştirilecek hareket olmaz.bunları göz ününde bulundurmak lazım.

Tüm uyarılarımıza rağmen, bizim sevmediğimiz hareketleri yapan insanlara karşı da sessizce oradan uzaklaşmak ve muhatap olmamak da bizim hakkımız olmalı. Çünkü aynı davranışı karşısındaki insan yaptığı zaman hoşlanmayan, kendisi yaptığı zaman hoşgörü bekleyen insan tam anlamı ile bencil ve narsist insandır ve onları düzeltmek kolay olmayacağından yanlarından uzaklaşmakta bizim hakkımız olmalı her halde.

Övdüklerimizi de aşırı övmeyelim ki, bir yerden sonra insanları aşırı övmekte onlara fayda değil, zarar verir. Çünkü çok övülen insanlar hatasız olduklarını zannederek çok gurura ve kibire kapılırlar. Bir insanı bir şeye teşvik etmekte en azından o işi yapmak kadar zarar verir insana.Bunu da dikkate alarak insanlar arası ilişkilerde ona göre davranmak lazım.

Evet sevdiklerimizi överiz ama bu her zaman onlara fayda sağlamaz. Sadece övmek insanı sevdiğimizden değil, aslında ona yağ çektiğimizdendir. Hakiki sevgi ise sevdiklerimizin güzel davranışlarını daha da güzelleştirmeleri için onları teşvik etmek, hatalarını gördüğümüz zaman da yerinde hatalarını onlara söyleyerek hatalarını güzelliklere dönüştürmelerine yardımcı olmaktır.. Böyle dostlar bulduğumuz zaman öyle sevinelim ki, bu dostlar hakiki dostlarımızdır .

Allah herkese güzellikleri gören, yanlışlarını da açık yüreklilikle söyleyen dostlar nasip etsin

TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..