Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '20

 
Kategori
Öykü
 

ÖYKÜ DİLİ

 
 
 
*
 
Öykü, olmuş ya da olabilmesi olanaklı olayları, durumları, insan yaşamından gerçeğe uygun kesitleri yer ve zamana bağlı olarak kimi kez gerçekçi, kimileyin düşlemsel (fantastik, gerçek dışı olaylar gerçek dışı bir dünyada) bir kurgu ile ele alan kısa
 
anlatı
 
türüdür.
Kurgu
 
ise,
 
“Gerçeğin kendi düzleminden başka bir düzlemde yer alan tek biçimli, tek tanımlı bir veri olmadığı.”
 
anlamındadır.
 
Öykü, bir tür adı olarak yazınımızda 19.yüzyıldan sonra kullanılmaya başlamıştır.
 
Öykü, yaşamın bütünü içinde fakat bir bölümü üzerine kurulmuş derinliği olan bir büyüteçtir.
 
Öyküde dil konuşma diline yaslanarak duygusal ve çağrışımsal özellikler içerir.
 
Yazar dilin sunduğu olanakları değerlendirerek kendi öykü dilini yaratır.
 
Az sözcükle yoğunluk, yalınlık birlikte düşünülür.
 
Bunları gerçekleştiren yazar, salt gerçekleri yansıtmayan, yanlışlık ya da doğruluk açısından değerlendirilmeyen, gerçekten alınan öğeleri düş gücüyle kurmaca bir dünyaya dönüştüren yazınsal boyutlu bir yazıyla okurun karşısındadır.
 
Yazar okurun ruhuna ulaşarak öykü kişilerinin sevinçlerine, acılarına ortak eder okuru.
 
??
Örneklemeler :
“ Baba, gerisin geri döndüğünde pencere kenarına tutunan martıyı bıraktığı yerde bulamadı. Martının engin maviliğin ötesinde duran ‘Güneş Ülkesi’ne doğru uçtuğunu buğulanmış kalın camın arkasında düşledi.”
(Annem Aşık, Martının Dostluğu)
*
“ Dede, usunu yüreğine, yüreğini usuna aktarırken küllenmiş bir köz ateşle oynadığını biliyordu.
(Annem Aşık, Bayramlar Eskimede(n)
*
“ Konuk, yemez yediren, sevdiğine varını gönülden sunan bir halkın çocuğu olmakla nasıl da övündü!” (Annem Aşık, Düş Değil)
*
“ Bayan Aşkın’ın çoğalan sevinci, umutları, beklentileri dizelerde saklıydı. O yeni dostlukları yakalamıştı; artık yalnızlığa, yakınmalara ‘paydos’ dedi.”
(Annem Aşık, Bayrağımızın Rengi)
*
“Acıların uzağında duran karımın bal rengi gözlerine baktım. Yüreğimde duyduğum acıya karşın yaşama sevincim durmadan çoğaldı.”
(Annem Aşık, Kanayan)
*
“Baba, kapının aralığından bakan karısından, çocuklarından habersizdi. Onlar da, onun yüreğinden, usundan geçenlerden.”
(Annem Aşık, Sabahları Seviyorum)
*
“Çocuk, babasının söylediklerinden uzakta, gülen menekşenin morunda, çok yapraklı papatyanın sarılarında yeni dostluklara koşuyordu.”
(Sabahları Seviyorum, Annem Aşık, Gülün Dikenleri)
*
“Baba, çiçeklerin bedenlerinden çok benliklerine işlemiş yılgınlıkla tanışıklıydı..
(Sabahları Seviyorum, Annem Aşık, Çiçeklerle Söyleşi)
*
“Kanat takıp uçmak istedi anne.”
(Sabahları Seviyorum, Annem Aşık, Pazar Sabahı)
*
“Düşsüz de yaşanmıyor ki !”
(Sabahları Seviyorum, Annem Aşık, Yaşasın Annem)
*
“On beş günlük dinlence denize, kuma, güneşe doymanın ötesinde yaşamlarında yeni bir sayfa açmıştı.”
(Sabahları Seviyorum, Annem Aşık, Çocuklar Korosu)
*
“Mehri ninenin yaşlanmış yüreği dayanamıyordu artık esip savrulmaya.”
(Sabahları Seviyorum, Annem Aşık, Dilek Kızağı)
*
“ Karadeniz uşaklarının yetiştiği o kutsal savaş, yirmi iki gün yirmi iki gece düşmana dur diyen Sakarya’nın destanını yazıyordu.” (Sabahları Seviyorum, Annem Aşık, Yaşanmışın En Güzeli)
*
“Yaşam özverilerin toplamıydı. Kurtuluş ayrılıklardan geçmiyordu.”
(Sabahları Seviyorum, Annem Aşık, Türkülere Tutun)
*
“Leman ak gelinliğini düşledi.”
(Sabahları Seviyorum, Annem Aşık, Yaşam Yürürlükte)
*
“Yüreği de kapının sesi gibiydi. Kapıyı yumruklayan kadın sesiydi.
(Annem Aşık, Çamlar Konuşunca)
*
“Babam aşık olur ama annem olamaz öyle mi?
( Annem Aşık )
*
 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..