Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '15

 
Kategori
Deneme
 

Öykülerle yolculuk (kırk dokuzuncu - devam edecek)

Öykülerle yolculuk (kırk dokuzuncu - devam edecek)
 

Ellilerin Zeytinburnu


Fatma’nın getirdiği çayları içerken etraftan çıkan işçilerle damadın evinin sokağı kalabalıklaşmaya başlamıştı.
 
Damat arkadaşları sokağa birikmeye başlayınca kayınpederine “baba arkadaşlar birikmeye başladı. Ben bir bakayım” dedi. O sıra karşıdan gelen gurup içinde olan birine doğru yürüdü. Ona “hoş geldin” dedi sarılıp öptü.
 
Ferhat çavuş ‘o gelen kim?’ diye merak etmişti. Kazım efendi “damadın kardeşi. Karakola götürmüşlerdi. Sanırım bıraktılar” dedi.
 
Damat yanında kardeşi geldi. Kardeşiyle Ferhat çavuşu ve Ramiz efendiyi tanıştırdı. Kardeşi Kazım efendiyi önceden tanıdığı için önce ona sonra Ferhat çavuş ve Ramiz efendiye “hoş geldin” deyip ellerini öptü. Sonra abisine “arkadaşın cenazesini hastaneden vereceklermiş. Öğle namazından sonra cenazeyi kaldırcağız. Köylüleri de geldi zaten” dedi.
 
Karşıda birikenleri gösterip “onlar köylüleri. Karşıdan gelmişler” dedi.
 
O gelenlerden biri Ramiz efendinin arabayı oradakilerden birine gösterip bir şey soruyordu. Ramiz efendi merakla kalkıp dolmuşun yanına gitti. “Hayırdır hemşerim bi şey mi diyeceksin?” deyince kır saçlı pala bıyıklı adam “dolmuşun şöförüne bakmıştım” dedi.
 
Ramiz efendi “hayırdır. Ne yapacaksın şöförü?” dedi.
 
Pala bıyıklı adam “geçen gün bizim köye yolcu getirmişti o. Biz karşıdan cenaze için geldik. Eğer bekleyecekse cenazeden sonra karşıya geçeceğiz. Onu konuşacaktım” dedi.
 
Ramiz efendi “o senin gördüğün benim yeğenimdi. Siz kaç kişisiniz?” diye sordu. Pala bıyıklı adam “dört kişiyiz” deyince Ramiz efendi “tamam bekleriz arkadaş. Merak etme sizi burada bırakmayız” dedi. Böyle derken yanına gitti. “Senin adın Hasan çavuş mu?” diye sordu. Pala bıyıklı adam gülümsedi “he! Adım Hasan” dedi.
 
Öyle deyince Ramiz efendi “tamam Birol senden bahsetti. Bulgurlu’da mahalle kurmuşunuz. Hatta yanındaki arkadaşına çalıştığın fabrikada iş bulurum demişsin” deyince pala bıyıklı adam derin bir iç çekti “öyle demiştim. Ama bizi de işten çıkardılar. Şimdi zor olur. Gerçi ona dediğim mühendis orada; ama fabrika direnişte” dedi.
 
Meğer Kazlıçeşme’de fabrikalarda başlayan direniş Ankara yolundaki fabrikalara kadar ulaşmış. Pala bıyıklı adam “sendikalaşmak istedik. Patron kapı önüne kodu bizi” dedi.
 
Ramiz efendi Birol’den adamın Alevi olduğunu öğrendiği için burada görünce ilgisini çekmişti.
 
Adam “patron bizi kapı önüne kodu” deyince “ya! Öyle mi? Siz de zor durumdasınız ha?” deyince adam acı acı gülümsedi. Kırlaşmış pala bıyıkları ağzına yayılmıştı “ne zaman golay durumdaydık ki can. Bizim durum hep zor zaten” dedi.
 
Ramiz efendinin kanı kaynamıştı. Onunla konuşurken onlara bakan Ferhat çavuşu işaret ederek “biz çay içiyorduk. Buyrun siz de için” dedi.
 
Adam Ferhat çavuşu işaret ederek “bilirim çavuşu. Bizim oralardan o” deyince Ramiz efendi az şaşkın “nereden bilirsin ki?” dedi.
 
Adam “Anadolu’dan gelip de Ferhat çavuşu bilmeyen mi var?” dedi. O sırada gerçekten sokakta biriken işçiler kendi aralarında sohbet ederken Ferhat çavuşu gösterip bir şeyler konuşuyordu.
 
Ramiz efendinin bu dikkatini çekince kendilerine bakan Ferhat çavuşa “çavuş seni tanımayan yok be ya” deyince Ferhat çavuş gülümsedi. “İlk durak benim kahve ya. Oradan bilirler beni” diye cevapladı.
 
Ramiz efendi adama “buyur çay içelim” diye tekrar edince adı Hasan çavuş olan pala bıyıklı “ölen köylümüzdü. Az sonra cenaze almaya gideceğiz. Şimdi oturup çay içmek yakışık almaz. Ben dolmuşu görünce ‘şöförün karşıya bizi de götürmesini söylemek için geldiydim. Sağol siz ‘olur’ dediniz. Biz köylünün cenazesini almaya gidelim” dedi.
 
Bunu söylerken yüzüne hüzün çökmüştü. Ramiz efendi “evlimiydi? Çoluk çocuğu varmıydı?” deyince Hasan çavuş “evliydi. Üç de bebesi vardı” derken çok üzgündü.
 
Ramiz efendi de üzülmüştü. “Peki çavuş. Cenazeye biz de kalacağız. Hastaneden cenazeyi getimek için dolmuş lazımsa geleyim” deyince Hasan çavuşun yüzünde bir memnuniyet dalgası dolaştı “lazım olma mı can? Ben cesaret edip diyemediydim” deyince Ramiz çavuş da “biz adap erkan biliriz erenler” dedi sonra Ferhat çavuşa “çavuş; dost cenazeyi arabayla getirelim dedi. Siz oturun ben gidip geleyim” deyince Ferhat çavuş Ramiz efendinin konuştuğu adamın Alevi olduğunu ‘dost’ deyişinden anlamıştı. O da Aleviydi.
 
“Ben de geleyim” deyip kalktı. Onları dinleyen Hasan çavuş Ramiz efendinin de Alevi olduğunu anlamış ziyadesiyle memnun olmuştu.
 
İlerde bekleyen genç birine seslendi. O genç öldürülen işçinin kardeşiymiş. “Şükrü hadi gel abini alıp gelelim” dedi.
 
O öyle deyince o genç koşup geldi arabanın kapısını açıp binmek üzere olan Ramiz efendiye “sağolun abi” dedi öbür kapıdan arkaya Hasan çavuşun yanına bindi. Yanlarına iki köylü daha bindi. Ferhat çavuş da bacanağına “ben de gideyim” deyip gelmiş Ramiz efendinin yanına binmişti.
 
Araba tam yürüyecekken Kazım efendinin damadı koşup geldi. Ramiz efendi “biz cenazeyi almaya hastaneye gidiyoruz” deyince damadın yüzünde Ramiz efendiye ve Ferhat çavuşa karşı memnuniyet ifadesi belirdi. Aynı zamanda öldürülen arkadaşının cenazesini yakını olan birinin getirmesinden gurur duyar bir hali vardı.
 
Ramiz efendi öyle deyince camdan Ferhat çavuşa bakarak “çok sağolun. Biz de burada cenazeyi koyacak bir yer hazırlayalım. Arkadaşlar törenle gömmek istiyor onu” derken ileride kara pos bıyıklı iki kişiyi işaret ediyordu.
 
Ramiz efendi “tamam siz hazırlık yapın” deyip arabayı yürüttü. Bu sırada Hasan çavuş “o iki kişi sendikacı. Gece gündüz bizimle beraberler” diye açıklama yaptı.
 
Hastane epey uzaktaydı. Oraya varınca hastanenin önünde bir polis taksisi gördüler. Ramiz efendi, Ferhat çavuş ve diğerleri arabadan indi.
 
Ferhat çavuş orada hastane görevlisi gibi birini görünce “biz dün gece öldürülen gencin cenazesi için geldik” dedi. O sıra polis arabsından bir komiser yanında iki polis yanlarına geldi.
 
Ferhat çavuşun “biz cenazeyi almaya geldik” dediğini duymuştu; yanlarına gelip “başınız sağ olsun. Nesi oluyordunuz?” deyince Ferhat çavuş gayet pişkin “köylüsü oluyoz komiser bey” dedi.
 
Sonra kendinin adının Ferhat olduğunu karşıda Kadıköy’de kahvesi olduğunu söyledi. Komiser Ferhat çavuşun adını arkadaşlarından duymuştu. Yani Anadolu’dan ilk gelenlerin birbirini bulmak için uğradığı kahvehanenin sahibi olduğunu. Kadıköy’deki baş komiser daha önce amiri oluyordu. Ondan da duymuştu.
 
Ferhat çavuş adını söyledikten sonra Kadıköy’de kahvesi olduğunu söyleyince komiser onu tanıdığını belli etmek için “oranın amiri benim eski amirim. O bahsetmişti sizden” deyince Ferhat çavuş “ha Ferruh amir mi? İyi tanışırız” dedi.
 
Bu tanışıklıkla komiser “valla Ferhat çavuş… Şimdi işçiler orada tören yapmak istiyormuş. Olay çıkacak diye korkuyoruz. Valla biz de ne yapacağımızı şaşırdık. Ölen işçi arkadaşa çok üzüldük. Ama malum asayiş önemli” deyince Ferhat çavuş karşıdaki karakol amiri vasıtasıyla tanış çıkmanın rahatlığıyla “valla amirim. Arkadaşlar haklı. İtin biri gece kalleşce arkadaşlarını öldürmüş. Elbet ona sahip çıktıklarını gösterecekler. Siz merak etmeyin. Biz olay çıkarttırmayız. Yalnız siz biraz uzak durun yeter” dedi.
 
Ferhat çavuş öyle deyince komiser biraz bozulur gibi oldu; ama gerçekten olay çıkmasını istemiyordu. Çünkü oradaki işçilerin çoğu polislerin bir şekilde tanıdığı insanlardı. Onun için işçilerle karşı karşıya gelmek istemiyorlardı.
 
Bu düşünceyle bir de Ferhat çavuş “amirim” diye hitap ettiği için ‘amir’ olmanın keyfiyle olgun davranmak gerektiğini düşündü “tamam Ferhat efendi. Siz bize yardımcı olun. Bir tatsızlık çıkmasın” dedi.
 
Orada bekleyen hastane görevlisine “beyler cenazeyi almak için gelmiş. Yardımcı olun” dedi. Çünkü daha önce o görevliye “bizim haberimiz olmadan cenazeyi vermeyin” diye sıkı sıkı tembih etmişti.
 
Komiser öyle deyince görevli Hasan çavuşa ve yanındakilere “buyurun. Biriniz şurdan bir sedye getirsin. Cenaze morgda” dedi. Ferhat çavuşa da “siz de arabayı arkadan dolaştırıp morga yanaştırın” deyince komiser yanındaki polise “sen de arabaya bin. Arkadaşlara morgu tarif et” dedi.
 
Hasan çavuş Ferhat çavuş ve Ramiz efendi sayesinde işlerin kolaylamasına sevinmişti. Ayrıca Ramiz efendinin konuşmasından onların da Alevi olduğunu tahmin ettiği için gururlanmıştı.
 
Görevlinin arkasından morga indiler. İki kişi de sedye getiriyordu. O sıra polisin tarfiyle Ramiz çavuş morgun kapısına yanaşmıştı. Komiser de duramamış polis arabasıyla o da morgun olduğu yere gelmişlerdi.
 
İçeri sedye ile giren iki kişi “ya sedyeye gerek yok. Bunlar zaten tabutlamış. Tabutu olduğu gibi arabaya koyalım” dedi.
 
Ferhat çavuş görevliye “cenaze yıkandı mı?” deyince görevli “öteki arkadaş hemşerisi oluyormuş. Cenazeyi o güzelce yıkattı, tabutlattı. Yani hazır” dedi.
 
Hasan çavuş cenazenin yıkanma işinin de hemşerilerin ce yaptırıldığını öğrenince daha memnun yanında gelenlere “hadi tabutu arabaya taşıyalım” dedi.
 
Ramiz efendi dolmuşun arkasını açmıştı. Dolmuş o yıllar gelen ford dolmuşlardan büyükçeydi. Tabutu arakaya güzelce koydular. Hasan çavuş ve yanındakiler tabutun kenarlarına sığıştı. Ferhat çavuş yine Ramiz efendinin yanına bindi. Polis arabası arkalarında hastaden çıkıp Kazlıçeşme’ye doğru gittiler.
 
Mahalleye girince meydanın ve sokakların hınca hınç kadın erkek işçiler ve eşlerince dolduğunu gördüler. Mahalleye girerken polis arabası arkada kalmıştı. Hasan çavuş işçinin evini tarif edip “rahmetliye önce evinden bi helallik alalım” dedi.
 
Dolmuş işçinin evinin önüne durunca Ramiz efendi, Ferhat çavuş ve köylüleri dolmuştan indi. Evin önüne bir masa konmuştu. Oradaki işçilerin yardımıyla tabutu dolmuşun arkasından alıp masanın üzerine koydular.
 
O sıra sinek uçsa kanat çırpışı duyulacaktı. Ortalığı içinde öfkeyi sıkıştıran derin bir sessizlik kaplamıştı.
 
Tam o sırada “Aliim!” diye bir feryat yükseldi. Bir kadın koşarak gelip tanuta sarılmıştı. Yanında iki küçük oğlan çocuğu bir de kız çocuğu vardı. Onlar da tabuta sarılmıştı.
 
Yine çıt çımıyordu; ama öfkenin yükseldiği belliydi. Bunu fark eden Ferhat çavuş kadının yanına gitti “başın sağolsun kızım. Senin acın hepimizin acısı” dedi. Bunu söylerken kırlaşmış sakallarına doğru iki damla göz yaşı süzülmüştü.
 
Sanırım Ferhat çavuşun o babacan tavrı ve yanaklarından akan iki damla gözyaşı kalabalığın öfkesini derin bir üzüntüye bırakmıştı.
 
Onları uzaktan sokak içinde izleyen komiser derin bir oh çekerken Ferhat çavuşa minnet duyuyordu. Çünkü kitlenin öfkesini o davranışıyla yatıştırmış; herkes Ferhat çavuşun ‘kim?’ olduğunu birbirine sorarken öfkeleri sanki sönmüş; yerini merak almıştı.
 
      
 
 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..