Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '08

 
Kategori
Öykü
 

Öyküm - bölüm - III -

Çalışanlar, dilenenler, yürüyenler… Yine sahil kenarındaydı şehrin hayatı. Bir müzik sesi geliyordu. O ilerledikçe ses artıyordu. Yerde oturmuş gitar çalan bir kızdan geliyordu ses. Giyimi değişik, zengin görünümlü bir kızdı. Gözleri kapalıydı, bağıra bağıra şarkı söylüyordu. Dilenmek için değil sadece eğlenmek için oradaydı belli ki, her ne kadar önüne atılmış birkaç bozukluk olsa da onlara ihtiyacı olmadığı her halinden anlaşılıyordu. İnsanın içini mutlulukla dolduruyordu şarkı söylerken. On dokuz yaşlarında bir kızdı. Mert bir süre onu izledi, gözleri hala kapalıydı. Sonra kız çalmayı bıraktı. Yaklaşık bir dakika öylece durdu, hala gülüyordu. Birden gözlerini açıp Mert’e baktı. Mert yerinden sıçradı adeta, bakamıyordu ona. Kızın gözlerindeki soğukluk Mert’in içindeki bütün duyguları emmişti sanki, duygusuzlaşmıştı bir an. Buz mavisi gözleri vardı kızın, Mert’in hiç görmediği bir renkti bu. Yoluna devam etmek istiyordu. Tam adımını atmıştı ki kız yine vurdu gitarın tellerine, Mert’in en sevdiği şarkıyı söylüyordu şimdi. Mert bakmaya korkarak tekrar döndü kıza, onu izleyen bir çift soğuk göz gördü. Sanki bilerek çalıyordu bu şarkıyı. Şarkı bitene kadar durdu Mert. Kıza bakmaya korkuyordu hala, sadece dinledi.

Kız Mert’i seyrediyordu. Onun mutlu olduğunu biliyordu. Onunla konuşmak istiyordu; çünkü Mert’te hissettiği bir şeyler vardı.

-Lütfen yanıma gel, bana bakmak zorunda değilsin… Sadece gel ve bana eşlik et, dedi.

Mert şaşırdı. İlginç bir gündü. Önce hocasından muhteşem bir hediye almıştı, sonra unutamayacağı bir güzellik görmüştü, şimdi de bu ilginç kız… Hiçbiri tesadüf olamazdı… Hiçbir şey söylemeden gitti onun yanına oturdu ve beraber şarkı söylemeye başladılar. Saatler geçiyordu. Mert bu güzel rüyadan tam üç saat sonra uyandı. Şaşkınlıkla ayağa kalktı ve hiçbir şey söylemeden uzaklaştı oradan. Giderken arkasından seslendiğini duydu kızın:

-Merak etme onu bir kez daha göreceksin…

Mert dönüp bakmak istemiyordu. O gözlerden yeteri kadar ürkmüştü ve şimdi de bir büyücü gibi aklından geçenleri mi okumaya kalkmıştı. En iyisi uzaklaşmaktı, eve gitti ve kapıyı çaldı.artık güvendeydi, bugün başka hiçbir olay olamazdı.

O akşam çizimlerine devam etti. Her resminde aynı yüz vardı. Bütün geceyi onunla geçirdi, milyonlarca kişinin arasından bile fark edebileceği güzellik… Bir elinde birası, bir elinde kalemi geceyi sabah etti kağıtların arasında…

Aradan okul ve uykusuzlukla dolu birkaç ay geçmişti. Mert’in aklından bazı ayrıntılar silinmişti artık. O kadını unutmak için çabalamış ve başardığını sanmıştı. Sahilde gördüğü kız aklına geldikçe birden değişiyordu hisleri. O yüzden onu düşünmemeye çalışıyordu artık. Hayatını rutin haline çevirmek için çabalıyordu. Tez için çalışmalara devam ediyordu. Geleceğini ve hayallerini düşünüyordu. Son birkaç gün çok yorulmuş olsa da kendisi için çalıştığını biliyordu ve bütün her şeyi hedefleri için yapıyordu. Bu yorgunluğun içinde düşünmeye vakit bulduğu bir ayrıntı daha olmuştu, ailesi… Ailesini özlemişti, annesine sarılmayı, babasıyla oturup konuşmayı, abisiyle gezmeyi, minik muhabbet kuşunun kafasını sallayarak ritim tutmasını… Evdeki o cıvıl cıvıl hali özlemişti. Hiç olmamış karısını, doğmamış bebeğini özlemişti. Geceleri düşünürdü bazen, bir gün yine düşünürken kağıda döktü aklındakileri;


“Canımdan bir parçam,

Hayattaki en önemli şey ne biliyor musun? Nereden bileceksin, bunu sana annenle benim anlatmamız lazım. Aile…Senin bu baban olacak hayalperest var ya, işte o hep kariyer dedi, hedefler dedi hayatta. Şimdi hep kazanıyor ama bazen düşünüyor, ya aile deseydi?... İşte bunu yeni fark ettim ben, meğerse ben zaten aile demişim. Senin için çalışıyormuşum bu kadar. Senin hayatın için… Sen bu dünyaya ayak bastığında yanında ben ve annen olacağız, bu dünyadan göçerken de eşin ve çocukların, yani ailen… Biz giderken sevgimiz seninle kalacak. Bilir misin, sevgiler ölmez canım. Günü gelecek oturup dertleşeceğiz seninle, günü gelecek tartışacağız; ilk sevgilinde yanında olacağız;hasta olacaksın annen uykusuz kalacak başında, ben de beceriksizce yemek yapacağım. Okula başlayacaksın biz heyecanlanacağız, liseye başlayacaksın biz endişeleneceğiz senin için. Mezun olacaksın biz sevineceğiz yine… Ama bileceğiz işte, bir gün gelecek sen evden gideceksin ve biz yalnız kalacağız yine. Hayatta yanında olan sadece ailen canım, şimdi biz, sonra yeni ailen… Belki askere gideceksin, ya da evleneceksin, belki bizi sevmeyecek ya da hep geleceksin bizi görmeye… Ama biliyoruz, bir gün gideceksin bu yuvadan. Kendi kanatlarınla uçacaksın… İşte o zaman sen de düşüneceksin bizim gibi hayatı, ve aileyi…”


Yazdıkça yazıyordu Mert, sayfalarca yazdı. Çocuğuna özlem duyuyordu. Ona öğütler vermişti. Nasıl güzel bir duyguydu baba olmak. Geleceğe duyduğu özlem neden bu kadar etkiliyordu hayatını?...

 
Toplam blog
: 41
: 542
Kayıt tarihi
: 30.03.08
 
 

Müzisyenim. Gebze'de TEV İnanç Türkeş Lisesi'nde okuyorum. Arada bir bir şeyler yazmak hoşuma gidiyo..