Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '07

 
Kategori
Öykü
 

Öyle bir hikaye işte-1

Öyle bir hikaye işte-1
 

“Ellerine bakmak istiyorum, uzatır mısın lütfen?” dediğinde, şaşırdığımı farketti ve “ellerin, insanın iç dünyasını anlattığına inanırım, aslında inanmaktan öte, biliyorum bunu. Tıpkı gözler gibidirler…” deyiverdi bir çırpıda.

“Demek tıpkı gözler gibi, peki benim ellerim ve gözlerim neler anlatıyor, söylemeyecek misin?” diye sorduğumda,

“Şimdilik hayır. Zaten sen kendini biliyorsun, bir daha benim soylememe gerek yok” diye cevap vermişti.

Haklıydı ben kendimi biliyordum.

Ama onun ben de ne gördüğünü merak ediyordum.

Daha fazla bir şey sormadım.

Zamanım yoktu.

Hemen gitmem gerekiyordu. Aslında onun ile sohbetlerimiz hep boyle oluyordu. Sürdükçe sürüyor ve ne o, ne de ben bitirebiliyorduk. Sanki yapacak başka şeylerimiz olmasa sonsuza dek sürderebilirdik bu muhabbetlerimizi.

Ellerime dokundugunda...o gün ya da diğer bir zaman yani her elime dokunuşu demek istiyorum, beni fena halde heyecanlandırırdı.

Gözlerin ve ellerin çok şey anlattığına inanan bu kızın gözlerine baktığımda sanki gökyüzümde ki tüm yıldızları orada toplanmış görürdüm.

Gülerken o yıldız gözler daha çok gülerdi. Neyse yine onun ile ilgili romantik hayallere dalmaya başlıyorum galiba.

En iyisi burada kesmeli.

Ama bir kaç kelime daha etmezsem sanırım içim rahat edemeyecek.

Bu pek bir kendi halinde, ve fakat öylesine farklı olan kizin hayatinda ki erkek ben değildim.

Onun zaten bir sevgilisi vardı.

Tanıştıgımızda o çoktan başkasına kalbini kaptırmıştı.

Ben zaman içinde onun en iyi arkadaşı oldum.

Biz erkekler, kızlar gibi düşünmeyiz daha dogrusu düşünemeyiz.

Aklımızın hep bir yerlerinde beğendiğimiz ve arkadasımız olan kızların, sevgilimiz olabileceğini de hayal edip dururuz.

Sen benim en iyi dostumsun diye her seslenişi gizliden gizliye kalbimi parçalıyordu.

İçimden, hayır aynı zamanda ben senin sevgilin de olabilirim, hem de en iyisi bunu biliyor musun? demek gelirdi.

Fakat ne o an, ne de sonrasında bunu söyleyebildim. Erkek arkadası ile problemleri olduğunda bana danışırdı.

Erkek gözüyle nasıl olurmuş, bence kim haklıymış ya da nasıl davranmalıymış. Dedim ya o inanılmaz farklı biriydi, ve elbette bu sorularıyla karşıma çok seyrek gelirdi. Çünkü neyi, nasıl çözeceğini iyi biliyordu.

Yine bir iki satır derken ne kadar çok yazdım onun hakkında öyle değil mi?

Neyse devam edeyim..

Onu ilk kez, bir yaz günü ellerinde kitaplar ile kütüphanenin tangır tungur açılan asansöründen çıkarken görmüştüm.

Hani dedim ya kendi halinde biriydi diye, evet öyle idi.

Hani sıradan görünüpte aslında hiç te olmayanlar vardır ya, öyleydi işte.

(Okumaktan yormamak amaciyla devami gelecek blogta...)

resim: love story filminin afisinden

 
Toplam blog
: 237
: 1302
Kayıt tarihi
: 06.08.07
 
 

Biyolojinin son yıllarda, özellikle son 10 yılda içeriğinin yoğun bir şekilde moleküler düzeye inmes..