Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '13

 
Kategori
Deneme
 

Öyle güzel dokunurdun ki bana sen…

Öyle güzel dokunurdun ki bana sen…
 

Hissedebilmek sevmek demektir...


(Bitlis’te Beş Minare / Haluk Bilginer-Mahsun Kırmızıgül)

http://www.youtube.com/watch?v=tjakJx1yTRw

http://www.youtube.com/watch?v=jQPa5U5Hyj4

Öyle güzel dokunurdun ki bana sen… Sanki bir bardak suyu ağır ağır içer gibi, bir ilkbahar sabahı yaza tomurcuklanmış güneşi bahçenin ortasında sevinçle seyreder gibi, uzaklara bakar gibi, yolda yürür gibi, oturmuş cam kenarında yağmuru seyreder gibi; öyle güzel, öyle yürekten dokunurdun ki bana sen… Bir fincan kahvenin sıcacık kokusu gibi, sanki hayatının en büyük parçası buymuş gibi, sanki hayatın bana dokunmaktan ibaretmiş gibi, sanki benim hayatım sen dokunduğun için varmış/devam edebiliyormuş gibi; gözlerinle, ellerinle, sesinle –ahh en çok da sesinle-, o eşsiz/tarifsiz varlığınla… öyle güzel dokunurdun ki bana sen…

Kırık gelirdim sana; dökük, bitik kimi zaman. Kimi zaman kızgın; dünyanın türlü türlü, saçma sapan hallerine, insanoğluna, dostlarıma kimi zaman, kimi zaman kadere, kendime kimi zaman… Kimi zaman anlamsız sevinçlerimle(aslında hepsinin/her şeyimin sebebi sendin bilirdim/bilirdin sen de…), senin bile şaşırdığın çocukluklarımla kimi zaman… Ama gelirdim işte; nerde, kimle olursam olayım kaçar sana gelirdim… Kesmezdi beni senden başka hiçbir şey, hiçbir kimse… Bilirdim konuşmasan da benimle, açmasan da kapını; benim sığınağım sendin… Ben sana gelmeliydim, yoksa ölürdüm, nefes alamazdım, ne yapardım ki sensiz ben?.. Sen bana dokunmazsan; bu rüzgârlar, bu fırtınalar, bu kasırgalar; bu yaşamak denen ağır mesele; aşındırırdı ruhumu da, etimi de. Yapamazdım. Başaramazdım. Ben sensiz kendime sahip çıkamazdım. Sen benim pusulamdın. Yolumdun sen benim. Yönümdün. Doğumum, ölümümdün!

Bir dokunurdun bana; değişirdi her şeyin rengi, tadı; adı hatta… Yepyeni isimlere, şekillere, anlamlara kavuşurdu hayatıma dair/bedenime dair/ruhuma dair her şey sen dokunduktan sonra… Kimi zaman ateşli bir âşık, kimi zaman kararlı bir bilge, kimi zaman şefkatli bir anne/bir baba, kimi zaman mutlak bir efendi gibi… Ama kim olarak dokunursan dokun ‘ben ta ezelden beri seninmişim’ gibi; senin canın, senin parçan, senin malınmışım gibi… Hem çokmuşum gibi; hem hiç yokmuşum gibi dokunurdun bana… Öyle güzel, öyle doğal, öyle tanıdık, öyle yakın dokunurdun ki bana… Hiç garipsemezdi ruhum, hiç yabancılık çekmezdi bedenim… Sanki ben ta ezelden beri zaten –sadece- senindim…      

“Bitlis’te beş minare/Beri gel canan beri gel…

Sevdiğim benden kaçma/Beri gel canan beri gel…”

Türküler, şarkılar… Senin yokluğunda senin için yaşanıyor tüm yaşananlar…

Şimdi mi?! Sen niye gözün gördüğüne aldanıyorsun benim canım? Ben seni gözlümle mi sevmiştim ki? Sen beni gözünle mi sevmiştin ki? Ne bakıyorsun insanoğlunun ‘arsız yaşama dürtüsünün’ beni de(‘bedenimi de’ demek daha doğru belki!) yaşatıyor olduğuna?

Şimdi mi?.. Hayatımdaki bütün izlerinin üstünden tek tek geçiyorum her gece unutmamak için. Kimi zaman defalarca o güzel adını anıp; senin için yalvarasıya (bir annenin çocuğu için ettiği gibi)dualar sıralayarak peş peşe… Kimi zaman gözyaşlarımı tutamayarak, her şeyi sana benzeterek, hâlbuki her geçen saniye senden daha çok uzaklaştığımı bilerek… Ama hep özleyerek, hep daha çok özleyerek… O ışıltılı, büyülü dokunuşlarını özleyerek… Ahh benim canım… Öyle güzel dokunurdun ki bana sen…  

 
Toplam blog
: 160
: 2717
Kayıt tarihi
: 16.04.09
 
 

Öykü Şiir Deneme ..