Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '16

 
Kategori
Deneme
 

Öyle güzelsin ki Kuş koysunlar yoluna

Öyle güzelsin ki Kuş koysunlar yoluna
 

Bakışlarında bir çocuğun heyecanını saklamaz acemiliği vardı. Sükût vaziyeti hiç de sanıldığı gibi sıkıcı değil, aksine olanca vakti hoş beş eden bir canlılık içinde meşk ediyordu. Devamlı gülümseyen çehresinin ardında sanırım pek hoş bir hikâyenin yattığı belliydi.
‘Şiirde geçen şu satırı bilir misin üstadım?’ diye konuştu. ‘ Ben çok, ama çok severim.’
‘Bilmem. Söyle, ben de seveyim.’
Genzini temizledi, hazırlandı ve tek satırlık olan şu sözü sarf etti;
‘Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna.’
 
Evet, hatırlamıştım. Yetenekli şairlerimizden Nilgün Marmara’nın oldukça güzel bir şiirinden alıntıydı bu. Fakat anlamadığım husus şu ki; devamlı sırıtan bu adam, şimdi durduk yere ve de şiirin tam da bu satırını alıntı yaparak neyden bahsediyordu? Henüz anlatmaya başlamadığı hikâyesindeki bilmeceyi bana çözdürmek gibi garip bir fikri umarım bulunmuyordur… Bir süre tebessümle durup, düşündüm ve sonra, sanki ille de bir şeyler söylemem gerekiyormuş gibi şöyle bir ekleme de bulundum;
 
‘Bir çocuk demiş.’
‘Hayır, üstadım.’ diye itiraz etti. ‘Nilgün Marmara demiş. Şiir ona ait.’
‘Şiir yazana değil, ihtiyacı olana aittir.’ deyip, hafif bir kahkaha attım. O da bana eşlik etti. Sonra yüzünde baki bir tebessüm ile bana baktı;
‘Onu çok iyi tarif ediyor doğrusu üstadım.’
‘Nilgün Marmara’yı mı?’
‘Hayır, sevdiğimi tabi ki…’
Biraz evvel bana bakan munis gözleri şimdi uzaklara dalıp gitmiş, muhtemelen sevdiğinin sureti ile meşgul oluvermişti.
‘Şimdi anlaşıldı yüzündeki bu esrarengiz gülümseyişin sebebi.’ diyerekten dizlerine hafifçe vurdum.
 
Utanmış olacak ki yanaklarına açık pembelikte renkler gelip konmuştu.
‘ Ah üstadım.’ diye içerledi. ‘Öyle güzel ki kuş koysunlar yoluna. Sadece kuş değil, çiçekler de koysunlar, renk renk, demet demet, alından moruna hem de. Dünyanın en güzel ezgileri çınlasın onun bastığı her toprakta. Gökyüzü ona hep en güzel sureti ile gülümsesin. Güneş onu neşe ile selamlasın, yıldızlar ona dost olsun... Öyle güzel ki, sanırsın bu dünyadan değil de başka bir gezegenden aramıza gelmiş gibi. Doğrusu insan ona uzun uzun bakınca onu incitmekten, yüzüne gölge düşürmekten korkuyor. Bir saçları var üstadım, kara mı kara ve Fırat nehri gibi uzun, gösterişli ve bir ışığın canlı huzmesi gibi parıl parıl parıldıyor. Gülümsediğinde nasıl desem, o anı durdurmak istiyor insan, hep gülümsesin, hep öyle kalsın ve dünya onun gülümseyişinde güzelleşsin. Nasıl desem üstadım, öyle güzel ki güzelliğine tüm zaman ve insanlık şahit olsun istiyorum. Ah, nasıl anlatsam, nasıl…’
Şaşıp, kalmıştım. Bu adamın ağzından böylesi güzel ve anlam dolu sözler duymak beni çok şaşırtmıştı. Ne de güzel bir tarif yapmıştı öyle… Ah benim yüreği elinde saf dostum, demek âşık oldun ha! Demek aşk dedikleri şey böyle bir şey. İnsana dünyanın en güzel sözcüklerini tıpkı naçiz bir kolyeye inci dizer gibi tüm saflığı ile söylettirmek ve her sözün şarabında biraz daha sarhoş etmek ha… Ah benim güzel dostum, sevdiğini bana ne de güzel anlattın böyle. Tıpkı bizim memleketi anlatır gibiydin. Bizim memleketin karanfil kokan dumanını hem de…
Ve ben bunları aklımdan geçirirken, o, hep aynı söz ile mırıldanmaya devam ediyordu;
‘ Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna…’
 
 
30/ 08/ 2016
İstanbul
 
Toplam blog
: 27
: 732
Kayıt tarihi
: 21.06.10
 
 

Edebiyat, edebiyat, edebiyat....  ..