Öyle sıradan, öyle nazik...

Bizim kız doğduğu gün, herkes bakıp 'ne güzel bebek, sağlıkla büyüsün' dedi.

Anneannesi onu kucağına aldığında, yüzüne şöyle bir baktı. Yumuk ellerini avucunda sıktı, bir dua mırıldandı. Zorlu yıllardan geçmiş anadolu kadını bilgeliğiyle döndü etraftakilere:
'Bu kız sülalede birtane olacak, bakın görürsünüz' dedi.

Bizim kız bu öykü kafasında, yüreğinde büyüdü.

Çok zekiydi, güzel bir çocuktu. Evin tek kızı olduğundan birazcık da nazlıydı. Erdemliydi, ama zeki olduğundan mı, nazlı olduğundan mı yoksa anneanesinin dediği gibi farklı olduğundan mı ne, erdemleri birçoklarından biraz farklı gelişti. Zaten o erdemlerini yaşadığı her deneyimle yeniledi. Oya gibi işleyip yüreğine ekledi.

Deneyim?..Her insan gibi o da pek çok sıradan deneyimle büyüyüp serpildi.

Önceleri düştüğünde ağlamayı, sonraları her düştüğünde değil, canı acıdığında ağlamayı öğrendi. Sonra sonra canı acıdığında sessizce ağlamayı, yarasını sessizce sarıp yeniden koşmayı kendine erdem edindi.

Önceleri hediye aldığında sevinirdi, günü geldi bir armağanla parlayan dost gözleri keşfetti...Vermenin keyfini o günlerde erdem diye yüreğine ekledi.

Önceleri elbisesinde çiçekler açan kırmızı pabuçlu kızları hain bir iç gıcırtısıyla seyrederdi, sonra bir gün kendi elbisesindeki fiyonkların kelebeklere benzediğini farketti. O kelebekler ki özgün, o kelebekler ki annesinin göz nuru, şefkatli...Kendi elbisesini herkesinkinden çok beğendi. İçindeki huzursuz gıcırtıya böyle bir kaç deneyimle gülegüle diyebildi.

Bizim kız dünyaya herkes gibi gelmişti. Ama 'sülalede bir tane' olduğundan mı ne, sıradan deneyimlerden çıkartılan sıradan sonuçlar ona yetmeyecekti.

Birgün geldi. Onca zeki hayat yaklaşımı bir kenara, öyle önemli bir karar bir kenara. Çok düşünmek zorunda kaldığı bir zamandı:

'Evlilik mi? O neydi?...'

Bizim kıza göre yaşam, işlenmekle bitmeyen deneyimler listesiydi ya; evlilik de bu listedeki en eski, en sıradan, (yetişkine karışan her insanın kendine kattıklarıyla şekillendireceği) en nazik deneyimdi.

Ona da birşeylerini katması gerekti.

Yaşamına erdemlerini oya gibi işlemiş, pırıl pırıl bir adamı sevdi, düşünmeden evlendi...