Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '12

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Öyle ya da böyle

Dünkü yazımdan dolayı özür dilerim çünkü benim ayakta uyuduğum durumu ortaya çıktı. Gerçekte gençlerin cinsel yönlerinin son derece kuvvetli olduğu, bizim ve bizim öncesi kuşakların böyle sorunlar yaşadığı gerçeği ortaya çıktı dün. Nasıl mı?

Yanımda öğrenim gören stajerin(kız) aslında fabrikada asılmadık beyaz yaka bırakmadığını ve sonrasında TNT'de çalışan kurye ile ilişki yaşadığını stajı bittiği gün, dün öğrendim. Ve ben ki kendimi uyanık zannederken ayakta uyduğumu nihayetinde anlamış oldum. İnanın en ufak bir şüphem dahi olmamıştı. Bunda ne var kuzum diyorsunuz ancak kız 18, adam 28 yaşında!!!

Kız meyvelerinin olgunluğunu kendi olgunluğu ile karıştıracak, adam bu meyvelerin tadına bakarken sen ne kadar güzel, olgun ve akıllısın diyecek, ve kız gerçekten kendini olgun zannedecek; oysa ki ortada olgun kimse yok!

Dünkü yazımda dedim ya ben kız-erkek ayırmam. Amma velakin biri çocuk, biri adam olunca tüylerimden diken-diken oluyorum. Neden mi? Soruyorum size bir ilişkiden amacınız sadece yatıp kalmak mı? Şayet öyleyse bu ilşkide hiç bir sorun olmayacak... Fakat!!!

Yıllar evvel, THY'da işe başladığım ilk yıldı, Coca Cola turnuvasını seyretmeye gitmiştim Kalamış'a. Bir grup ile voleybol oynarken en sona kalan ikili olan ben ve küçükçe bir kız, kızın topu tutup sizinle çıkmak istiyorum demesiyle voleybol oynamaktan vazgeçmiştik. Fransız lisesinde lise 1 öğrencisiydi. Yani yaşı yaklaşık 15 yaşında idi ve benim ise yaşım 21. Aslında böyle bakıldığında herhangi bir sorun yokmuş gibi gözüküyor. Ama bir de toplumsal statümüze bakarsak aramızdaki farkın ne kadar derin olduğu anlaşılır. Tabi ki ona BAY-BAY dedim. Evet meyveleri gerçekten güzeldi ancak yeterli şart değil ki!!!

Şayet benim stajerim kendisine 20 yaşında bir genç bulmuş olsaydı, doğru olanı yapmış olacaktı. Sebebini anlatmaycağım sadece bir örnek vererek geçiştireceğim. Bakın "öyle geçer ki zaman" dizisinde Aylin'in yaşadıklarına... Çünkü yanlış kişiye aşık olmuş!!!

Bu konuyu daha fazlaca deşmeyeceğim. Ancak başka bir zaman size bu konuyla ilgili detaylı bir blog yazacağım.

Öncelikle size bana vermiş olduğunuz destekten dolayı teşekkür ederim. Romanımı okuyan kişi sayısı her geçen gün çoğalıyor ve bu bana son derece haz veriyor. Ben bu romanı bir iddia üzerine yazmış bulunmaktayım. Eski bir kız arkadşımın sen sadece kendin üzerine yazabiliyorsun demesi üzerine yazılmış bir roman bu. İçindeki Kemal abi - ki benim gerçek dostumdur- ve Aslı karakterleri hariç tamamıyla kurgudur. Bir de kolaylık olsun diye yaşadığım mekanlar hikayeye dahil edilmiştir. Necati karakteriyle ortaklık oranımız %30'u geçmez. Ne yazık ki hayatım boyunca Özüm gibi bir bayanla tanışmadım. Keşke gerçek olsaydı... Hikmet bey ise benim hayatta olmak istediğim kişidir. Ve umarım bir gün bunu başaracağım...

Söz konusu roman tam 3 yıl içerisinde yazılabildi. Çünkü günde en fazla 1.5 saat zaman ayırabilmiştim. Ve o zamanlar klavyem hızlı olmadığı için, öncelikle kağıda yazıldı ve sonrasında tarafımca bilgisayara geçiirildi ve işte tam bu aşamada benim de klavyem gelişmiş oldu.

Aslına bakarsanız bu romanımı yeterince başarılı bulmuyorum çünkü içinde çok az karakter var ve daha çok senaryoya benziyor. Bundan sonra yazacağım ve son kitabım olacak olan "Aşk ve (C)esaret" hayatımda yazacağım ve gerçekten herkesin üzerinde hem fikir olacağı bir başyapıt olacak. Ne var ki bunu gerçekleştirmek için emekli olmam şart. Nitekim hesaplarıma göre 800 sayfa olacak ve Tolstoy'un Anna Karenina'sından daha iyi bir roman olmasını hedefliyorum... Mümkün mü? Göreceğiz...

Moskova'da o kadar çok Anna Karenina gördüm ki şaşırdım. Rus kadınlarının özeti o karakter. Şaşılacak bir şey bu. Ne kadar net tanımlanmış ki karşılaştırabiliyorsunuz. Benim yazacağım romanda temel kurguyu aşk oluştururken Türkiye'nin gelecek için dönüşüm hikayesini anlatmayı hedefleyeceğim. Bunun sebebi gidişattan hiç mi hiç memnun değilim...

Bu arada beni kimler okuyor?

%70 yüksek öğrenim görmüş, meslekleri eşit şekilde dağılmış, 36 yaş üstü, eşit sayıda kadın ve erkek... Oysa benim hedeflediğim genç nesile ulaşma oranım sadece %25. Çok kötü değil ancak yeterli de değil. Bundan sonra dilimde biraz sadeleştirmeye gidecek ve daha çok gençlerin sevdiği konular üzerine yazacağım. Mesela cinsellik, mesela motorsiklet, mesela ilşkiler...

Evet benim farkım diğer insanlardan, hep söylediğini yapan bir kişi olmam. Ve tabi ki hedefleri hep kendim koymam. Bunu yapabilmemin 2 nedeni var: Cesaretim ve matematik bilgim. Bununla neyi kastettiğimi başka bir blogda sizlere açıklayacağım..

Tekrar sizlere teşekkür ediyorum beni desteklediğiniz için...

Kendinize çok ama çok iyi bakın; biliyorsunuz sizin de en az benim kadar mutlu olmaya hakkınız ve ihtiyacınız var..

Sevgiler,

ANIL...

 

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..