Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '10

 
Kategori
Eğitim
 

Öylesine bir diyalog

Öylesine bir diyalog
 

Resim: Alıntı


-Okula niye gidiyoruz anne?

-A, B, C’ yi öğrenmek için.

-A, B, C’ yi öğrenince ne oluyor anne?

-Okumayı yazmayı, iletişim kurmayı öğreniyoruz.

-Okumayı, yazmayı, iletişim kurmayı öğrenince ne oluyor anne?

-İletişim kurmuş oluyorsun. Dostların, arkadaşların oluyor.

-İyi de hayvanlar da iletişim kuruyor anne. Hayvanların da dostları arkadaşları var.

-Sadece iletişim kurmuyorsun. Orada yaşam için gerekli temel kuralları öğrenip, daha iyi yaşamanın yollarını öğreniyorsun.

-İyi de! … İletişim kuraraktan ya da değil, hayvanlar da yaşıyor anne. Üstelik diplomaları da yok.

-Yaşıyor da! … Onların evi yok mesela… Arabası da… Ve daha başka şeyleri… Bir yerden bir yere yürüyerek gidip geliyorlar, sokaklarda yaşıyorlar. Yazın yanıp, kışın donuyorlar…

-Şimdi burada iyi yaşamak mı önemli olan anne, malı mülkü olmak mı? Önce ona bir karar verelim. Kaldı ki yazın yanıp, kışın donan ve sokakta yaşayan birçok insan var. Hem arabayı bırakıp yürümüyor musun sen çoğu zaman? Sağlıklı yaşamın temeli diyerek… O zaman hayvanlar daha sağlıklı yaşıyor!

-Tamamda benimki zorunluluk değil. İstediğimde başımı sokabileceğim, acil durumlarda ulaşmak istediğim yere hızla ulaşabileceğim bir arabam var. Ve işte tam da burada! İyi yaşamak için iyi bir eğitimin gerekliliği de kendiliğinden ortaya çıkıyor.

-İyi de anne. Daha geçen gün sen söylemiyor muydun? Yalakalığın açtığı kapıyı hiçbir diploma açamıyor. Üç tane diploman olacağına Ankara’da bir dayın olsun yeter diye... Hem şu fabrikatör olan dayımın ilkokul mezunu olduğunu söyleyen de sendin. Simitçiye bakıp, yazık! İki üniversite bitirmiş ama köşe başında simit satıyor diye hayıflanan da… Demek ki iyi yaşamanın yolu öyle iddia edildiği gibi iyi bir eğitimden, birkaç diplomadan geçmiyormuş.

-Ya neden geçiyor? Sen söyle bakalım.

-Öfff anne! Ne kadar unutkan oldun son zamanlarda. Hem daha biraz önce söylemedim mi?

-Sen boyundan büyük laflar etmeye başladın yine… Alırım ayağımın altına bak! Çabuk odana! Hem kapı aralığından laf mı dinliyorsun sen bakim?

-İşine gelmeyince öyle oluyor değil mi? Hem kapı aralığından laf filan dinlediğim yok. Yanımda konuşuyorsunuz ya... Doğruyu söyleyince dokuz köyden kovarlarmış zaten. Anne kucağından bile! …

-Bak sen şu konuşana. Önce bir büyü adam ol da, öyle gel karşıma.

-Büyümiycem işte. Büyümiycem. Üniversiteye de gitmiycem. Fabrikatör olacağım ben. Dayım gibi… Okumuşsunuz da ne olmuş sanki… İkinizi toplasam bir dayım etmiyorsunuz. Yalan mı?

-Yusuuuuffff. Alacağım dedim bak ayağımın altına. Çabuk yatağına. Allahım ya! … İnanmıyorum Cincik kadar boyuyla şu konuştuklarına bak!

-Söylenme anne söylenme. Dayımın boyu da cincik kadar ama! ...

-Yusuuuuuuuufffffff! …

-Tamam, anne tamam! Her zaman olduğu gibi yine sen haklısın. Ben yatıyorum. İyi geceler…

-İyi geceler…

Şuna bak ya… Dayıymış… Büyümeyecekmişmiş… Üniversiteye gitmeyecekmişmiş… Hayvanlar da iletişim kuruyormuşmuş… Kendim doğurmasam şüphe edeceğim valla.

Hastanede mi karıştı ne?

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..