Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Öyleyse bilmediğiniz yollara düşün ayrılın gezegenden....

Öyleyse bilmediğiniz yollara düşün ayrılın gezegenden....
 

O olmadan yaşayabilir misiniz?

Ayrı ayrıyız artık ayrıldık. Öteki; sen, olmadan yaşayabilir mi? O olmadan yaşanabilir elbette.. Belki daha güzel yaşanır rahat ve korkusuz!..

Çünkü birlikte yaşamak zor, sürekli iki kişilik işler yapmak gerekiyor, insan kendi kendine iken yapmadığı türde işler yapıyor, daha fazla özeniyor, daha değişik lezzetler katacağım diye uğraşıyor ortaya harika şeyler çıkıyor, olmadık zamanlarda olmadık işler yapıp tüm düzenini bozuyor, uykusuz kalıyor, yorgun düşmüyor, sevinçten ölmüyor, kıskançlıktan geberdiği oluyor, işe gitmiyor, gazete bile okumuyor, ekmek almaya çıkıyor çiçek alıp dönüyor ya da tam tersi... Yola çıkıyor akşama dönmüyor, neler neler... Yeter yahu...

O olmadan yaşanabilir tabi ama neden yaşansın; tatsız tuzsuz karamelsiz, papatyasız, XHUGOX' siz düzenli ve özensiz, dondurmasız, Pakizesiz, Sühendansız... Evet bazen insanlar birbirini anlamaz.. Ama birbirine sımsıkı sarılırsa o filmdeki sözü tam hatırlayamadım, o filmi yazacağım; Iris Murdoch'u anlatan film; filmin hemen başında o cümleyi sarf ediyor Kate Winslet:"Bana sıkıca sarılırsan herşey yoluna girer."

Evlilik falan hikayeleri var ya bende çok olan, hatta olmadık resmi kurum yazılarıyla hala buradayız diye dişlerini gösteren; bozulan, dağılan evliliklerin ardından ve yaşanmış her şiiri unutanlardan, intikam ateşiyle körleşenlerden çokça var, mutlu olmamı dileyen bi tanesine rastlamadım... Yahu siz bulun mutlu olun hatta sizi üzen olursa bana haber verin bi güzellik yapayım... Benden daha iyi olsun o, beğenmediğiniz taraflarım onlarda olmasın, beğendiğiniz taraflarımda zor olur zaten...

Ben mutsuz ve yalnız mıyım yok... Yalnızlık nedir bilmiyorum artık. Tutku aşk en derinlerinde oldum, piştim. Tabi aklınızdan geçirebilirsiniz siz; her zamanki gibi değil, turunç kokusu ya da çilek ya da kleopatra ya da fesleğen ya da İstanbul... Farklı bir başka nitelik, bir başka emek...

Neden çünkü yaşlar yirmili değil artık kırklı; hatasıyla sevabıyla sevinci ve hüznüyle geçmiş koca ömürlerimiz var... Çok farklı derelerde yıkanmışlıklarımız var... Hiç birbirimize mecbur değiliz, kendi hayatlarımız var. İstersek ömrümüzün sonuna kadar birbirimize yaslanarak tutkuyla sevincimizi yaşatacak yetenekteyiz. Gerekir ayrılırız, uzak düşer ama yine de birbirimize özen gösteririz... Hayat alabildiğimiz derin nefesler, bunu nerde alabiliyorsak o ordadır, orda olabilendir...

Hayat her zaman devam eder elbette, ama tutkuyla paylaşılandır hakikat hayat; aranan tercih edilen...

Olağan olan normal olandır. Normal olanın dışına çıkıldığında bunu eski haline döndürmeye çalışıyorsak burada bozulma başlar geri olan budur.

Daima tutku ile ileri taşınan geri düşmeyi hazmetmez. Olağan olan genel geçer olan doğru değildir. Doğru olmayandır, aşk...

Öyleyse bilmediğiniz yollara düşün ayrılın, darma dağın edin, hala bir ihtimal var...

Onu niçin sevdiğimi bana söyletmek isterlerse bunu ancak şöyle bir cevapla ifade edebileceğimi zannediyorum: Çünkü o, o idi, ben de bendim. (Montaigne) (Hatice'den aldım, Facebook'undan)

Hatice'nin o Bloguna; talebine sahip çıkalım Barış' a sahip çıkalım..

http://blog.milliyet.com.tr/1_John_Lennon_un_yaptigini_5000_MB_uyesi_yapamaz_mi__/Blog/?BlogNo=249944

"Zeki, Yetenekli, Cesur Toplumlar İçin İyi Fikirler

Elimizdeki tüm silahları, hurdacıya satalım!
Tankları, füzeleri, topları, tüfekleri...
Cehaletin, kofluğun, ahmaklığın sırtımıza yüklediği
Yüzlerce, binlerce yıllık kanlı ağırlıkları!
Ve korkuyla, nefretle, azdırılmış gururla büzülmüş,
daralmış, küçülmüş zihinleri, mümkünse,
Küflenmiş kuramlarla, paslanmış kavramlarla birlikte...
Üçüne beşine, ederine bakmadan, satalım,
satalım bu aptal oyuncakları hurdacıya!

Ve parasıyla, önce bir güzel karnımızı doyuralım,
‘Dost güçler - düşman güçler’ taksimatı yapmadan
Oturup karnımızı doyuralım beraber,
Gözümüzü, gönlümüzü, ruhumuzu...
Boğaz’da, şöyle güzel bir tavernada, mesela!

Karnımız doyunca da kalkmayalım,
şenlikten kopmayalım çarçabuk,
Zil zurna muhabbet, akıp gidelim
Boğazın lacivert sularıyla,
“Kuzum, ne kadar iyisiniz, ne kadar güzelmiş dünya!
Ne kadar büyükmüş insan! ne kadar mavi
ve berrakmış hayat!”
Diyerekten kucaklaşıp koklaşalım herkesle,
O gün orada olan, olmayan, sahneden geçen, geçmeyen,
Dost, düşman, nefes alan, kımıldayan her şeyle...

Sonra, paranın geri kalanıyla da, ilk akla gelen ne,
Okullar açalım, tamam, sizin dediğiniz gibi, bayım,
Okullar, ıslah evleri, tımarhaneler falan, falan...
Bu güzel, bu âlâ, itirazım yok, peki!
Fakat yine de ben derim ki, paranın çoğunu, gelin,
sanata ayıralım, dostlarım!
İyi’nin de, kötü’nün de oyun zevkini,
Hayat denen bilgi ağacının yemişlerini,
İnsan denen gökçe çalgının ezgilerini bize tattıran
sanata yatıralım, sanata, paranın büyüğünü!

Tiyatrolar açalım, sözgelimi, film setleri,
Resim atölyeleri, heykel atölyeleri, insan atölyeleri,
İçlerinde, taştan, ağaçtan ya da alçıdan
Kral, şair, dülger, çoban, başbakan...
Bir tek ‘halaskârlık’ hariç, her boydan, her meslekten,
insan yontulup çıkartılan
Ve duygu ve duyarlılık ve vicdan,
Ve bönlüğe, körlüğe, karanlığa taş atan çocuklar
Ve çocuklarını ne dağ, ne kışla, ne şehitlik,
ölüme salmamakta kararlı
Cesur analar, cesur babalar ve cesur toplum...

Çünkü sanat, bayanlar baylar, çünkü sanat
Silaha ve siyasete dökülen paranın
yüzlerce, yüzlerce kat azıyla,
Silahla ve cascavlak siyasetle elde edilecek olanın
Binlerce, binlerce kat fazlasını kazandırır insana,
İnsanlığa, uygarlığa, doğaya.

Ve sanat, yaparken de, oyunu bozmadan yapar bunu,
Kıymadan bir tek cana, ezmeden tek karınca
Ve kırmadan yılanın bile hatırını;
Farelerin, hamam böceklerinin, kırkayakların bile
Var olma sevinciyle oradan oraya koşturabildikleri,
Cıvıltıları, çıtırtılarıyla oyuna replikler katabildikleri
O büyük, sonsuz büyük ve müteal sahnede,
insan ruhunda, bayanlar baylar, insan ruhunda...

24 Haziran 2010
Yoksullar ve Şairler İçin Tezler Kitabı/ Cahit KOYTAK

cahitkoytak@gmail.com"

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..