Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

02 Nisan '07

 
Kategori
Oyuncaklar
 

Oyuncak müzesi

Hayat, ne zaman ağırlaşsa çocukluğumu özlerim. Çoçuklarımı tek başıma büyütürken çok zorlandım. Onun için aşağıdaki gibi oldu cümlelerim. Onun için çok kıymetli çocukluğum. Onun için nerede bir çocuk görsem güzel kaderleri olsun diye sessizce dua ederim.

İyi uykular çocuklarım

Uyuyun da büyümeyin

Büyük olmak çok zor

Büyümeye pişman eden

Geçim diye bir şey var.

Büyümelerini hayatın zorluklarıyla karşılaşmasınlar diye istemedim. Yaşamın en zor eylemi, yüreğini çocuk saflığında çocukça attırmaktır bana göre. Yolda yürürken ayağına rastgele gelen topa, topuklu ayakkabılarla çocukmuş gibi vurabilmek, hayatı ve getirdiklerini aynı sevinçle karşılayıp aynı sevinçle yaşayabilmek. Çocukluğunuza bir gezinti yapmak isterseniz güzel bir mekan biliyorum, keyif alabileceğinize inanabilirsiniz.

Sunay Akın, yıllardır dünyanın her köşesinden topladığı bütün oyuncakları özenle saklamış. Dört yıl müzecilik eğitimi aldıktan sonra kendine ait Göztepe’deki köşkü Oyuncak Müzesi haline getirmiş, çok iyi yapmış, çok da güzel olmuş. Dört katlı köşkün bahçesindeki ağaçların dallarında bile oyuncaklar asılı duruyor. Müze fotosel yöntemiyle ışıklandırılıyor. Bahçe, tuvalet, café herşey çocukça bir sevinçle ama özenle hazırlanmış.

1890 dan günümüze kadar toparlanmış her oyuncağın bir hikayesi ve tarihi var. Jamaika’dan Amerika’ya, Almanya’dan Rusya’ya, Japonya’dan Polonya’ya kadar her ülkeden oyuncaklarla dolu. Plastikten seramiklere, süpürgeden tahtalara kadar aklınıza ne geliyorsa hepsi mevcut. Hatırladığınız, bilip de unuttuğunuz bütün oyuncaklara rastlıyorsunuz. Hiç ummadığınız bir anda tanıdık bir oyuncakla burun buruna geliyorsunuz ve zamanın ne kadar acımasızca çabucak geçtiğini anlıyorsunuz. Daha dün gibiydi şu police yazan teneke arabanın kardeşimin elinde olması…..

1920’li yıllarda zengin ailelerin kız çocukları için aldıkları pahalı porselen bebeklerin kafalarını, çocuklarının karnını doyurabilmek için saçını satan annelerin saçlarının süslüyor olması traji-komik bir çelişki. Aynı odada 1970’li yıllarda üretilen yerli malı plastik bebekler var bir gözü olmayan. Hala çalışan küçük kuzineler, üstlerinde tencereler, çinkodan imal edilmiş küçücük tavalar, porselen fincanların hepsi ayrı ayrı öyle mükemmel ki! Ben anlatırım da iyice anlayabilmeniz için illa görmeniz lazım.

Bakkallar, sınıflar, kumaş dükkanları, el yapımı keman ne ararsanız var. 1950 Almanya yapımı tam teşekküllü bir banyoda, klozetin üzerinde oturmuş bir adam ve yanında tuvalet kağıdı. Oyun odalarının düzenlenmesinde hep ince bir espri var. Odalarının hepsi hastalar ve insanlarla dolu hastahaneden, konulu savaş alanları düzenlemesi ve askerler çok ilginç. Objelerin küçüklüğü ve bunların saklanmasındaki çaba ve emek karşısında saygıyla eğilmek lazım diye düşünüyorum çünkü ben evde eline ne geçerse kapıya koyanlardanım.

Halit Kıvanç’ın Pele imzalı topu, Müjdat Gezen’in kuklaları ve Anadolu’daki fakir çocukların bez ve süpürge bebekleri içimi cızlatırken, gerçek bir kompartımanın sökülerek müze içine monte edilmesi de “yok daha neler” dedirtiyor. Uzay odasının tavanına da özellikle bakmanızı tavsiye edeceğim.

Savaş sonrası Japonya yöneticilerine oyuncak piyasasında gösterdikleri başarılarının nedenini sormuşlar, “Savaş sonrası nasıl bu kadar güzel oyuncaklar yapabildiniz?” diye. Cevap benim içimi acıttı “Hayallerimizden başka hiçbir şeyimiz kalmamıştı”.

Savaş konulu camekanlardan biri özel bir iletinin üzerine kurulmuş. Oyuncak bebek ve postalların yıkıntıların içinde ezilme sahnesi savaşın en net tanımı gibi geldi bana. Derin bir nefes alarak uçak ve havacılık tarihini anlatan yan odaya geçtim. Aslında geçmişten-günümüze, tarihle-bugünün oyuncaklarla anlatımı ancak bu kadar iyi ifade edilebilirdi. Eğer şanlıysanız gittiğinizde Sunay Akın oralardaysa aklınıza ne geliyorsa sorun hiç çekinmeyin ve görün heyecanını ve çocuk yüreği taşımanın insanları nasıl güzelleştirdiğini.

Müze, Pazartesiler hariç hergün 8’e kadar açık. Gezmek isteyenlere hiç durmayın hemen gidin derim.

Gitmek isteyenlere adres ve telefon numarası aşağıdadır.

Adres: Ömerpaşa Caddesi, Dr.Zeki Zeren Sokak No:17 Göztepe/İSTANBUL

Tel: (0216) 359 45 51

NOT: Kiraz zamanı gitmenizi önerebilirim yan bahçede çok lezzetli kirazları olan kocaman bir ağaç var. (Duvara çıkıp yemek biraz zor oluyor ama)

Kevser Şekercioğlu

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..