Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '14

 
Kategori
Oyuncaklar
 

Oyuncaklar...

Oyuncaklar...
 

Uzun zamandır oyuncakların çocuklar üzerindeki etkileriyle ilgili makaleler okuyorum ve okudukça çocukların zihinsel, fiziksel, bedensel ve psikososyal gelişiminde ne denli önemli olduğunu bir kez daha kavradım. Oyuncaklar, bir yandan eğlenceli anlar yaratırken diğer yandan da etkili bir eğitimsel görev üstleniyorlar. Bebekler, doğar doğmaz dış dünyayı duyu organları aracılığı ile tanımaya başlıyor. Çevresinde bulunan her nesne onlar için uyarıcı ve öğretici niteliğindedir. Hızla büyüdükleri ve değiştikleri ilk yıllar da oyun ve oyuncaklar, bebeklerimizin nerdeyse tüm zamanını almakta. Bu yüzden çocuklarımızın gelişiminde bu denli önemli olan oyuncakların seçimini özenle yapmalıyız. Oğlumuza aldığımız her oyuncağı büyük bir titizlikle seçtik ve aynı titizliği, özeni göstermeye de devam ediyoruz. Seçtiğimiz oyuncaklarda ilk dikkat ettiğimiz husus oyuncağın bebeğimizin ayına, yaşına, gelişim seviyesine, ilgi ve ihtiyaçlarına uygun olması idi. Akabinde dikkat ettiğimiz diğer ayrıntılar, sade, ayrıntıları az, sivri köşeleri yuvarlatılmış, kaliteli malzemelerden yapılmış, biçimi, boyutları, kullanacağı amaca ve oyun alanına uygunluğu, sağlam, dayanıklı olması ve kolayca temizlenebilmesi, yanıcı, parlayıcı olmaması, boyası çıkmayan ve zehirsiz boya içeren, parlak canlı renklerde olmasıdır. Asla! Çocuklarımıza yaratıcılığı geliştirmeyen hatta şiddet içeren oyuncaklar almamalıyız. Bugün oynasın diye eline verdiğimiz bir oyuncak silah, yarın o çocuğun şiddet eğilimli bir gence dönüşmesini kaçınılmaz kılar. Bu konudaki düşüncelerine son derece katıldığım Sunay Akın’ ın bir röportajınından konuyla ilgili birkaç bölümü paylaşmak istiyorum.

“Oyuncağı çocuklarına hayallerini çoğaltsın diye alan ülkeler bugün söz sahibi”

“Oyuncağı küçümseyip çocukları oyalansın diye alan toplumlar onların kapılarında oyalanıyorlar. Türkiye de bunlardan biridir. Çünkü biz oyuncağı gerçekten çocukların hayal dünyasındaki yerini anlayıp da almıyoruz. Çok tutturdu, çok istedi, sussun diye alıyoruz. O yüzden de Türkiye böyle bir ülke, kapılarda oyalanıyoruz.”

“Bir ülkenin geleceği politikacıların vaatlerinde değil çocuklarının oyunlarında, hayallerindedir. Çocuklarınızın önüne ne koyarsanız geleceğiniz odur. Bunu sakın unutmayın!”

“Bir ülkenin zenginliği hisse senetlerinde değil, hissi senetlerindedir.” diyen Sunay Akın “Dünyadaki hiçbir oyuncak müzesinde Türk Malı oyuncak sergilenmez çünkü hepsi taklittir. Orijinal değiller. Yani resim müzesi açsak, oraya yetenekli bir resim öğretmenimizin yapmış olduğu bir Van Gogh’un taklidini assak bize gülerler değil mi?” 

“Bir Meclis düşünün; muhalefetteki bir milletvekilimiz Bakanı eleştiriyor, diyor ki; ‘Seni oraya çocuk oyuncağı mı diye oturttular?’ Sonra geliyor sayın Bakan ‘Benimle böyle konuşamazsın, bana hakaret edemezsin. Senin düzeyine inmeyeceğim…’ diyor. Bu Meclis 23 Nisan günü kuruldu ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’dır. Çocuklara armağan edilen Meclisimize bakın. Sorarım size, çocuk oyuncağından ne zarar gördünüz? Biz yetişkinler gündelik hayatımızda bir birimizi aşağılamak için şu tanımları kaç kez kullanıyoruz, düşünün. “Çocukluk yapma!” “Çocuk gibi gülme, bana masal anlatma!” Masalların ne kötülüğünü gördün? “Senin o dediğin çocuk oyuncağı!” Sonra her 23 Nisan oturt oraya çocukları ve çocuklar bizim geleceğimiz de. Kusura bakmayın. Çocukların dünyasının objeleri en saygın tanımlamalar için kullanılmalı. Hiç iki yüzlü olmadılar. Bu iki yüzlülüğü biz yetişkinler yapıyoruz. Biz ülkede zaten çocuk ve kadınlar aşağılanıyorsa o ülkenin geleceği olamaz. O ülkede hiç kimse demokrasiden söz edemez. Adam yolda yürüyor, ayağı taşa takılıyor, “hay senin ebeni…” diye başlıyor. Bu mu kadına saygı. Hiç iki yüzlü olmayalım, sorsak hepimiz inançlıyız. Dinimizi seviyoruz. Peki soruyorum, Türkiye kadar annelere küfür edilen ülke var mı? Birisi de kral çıplak desin. Bu iki yüzlülüğü bırakalım. Öz eleştiri yapmadan aydınlanma olmaz. Bu yüzden oyuncak müzeleri önemli. Buraya koşa koşa çocuğunu getirenler hep kadınlar, biliyor musunuz? 8 yılda şunu gördüm, kadın, anne tutmuş çocuğunun elinden buraya getirmiş, baba iki dakika sonra arkadan geliyor, bitmedi mi işiniz daha… der gibi…”

Sevgiyle kalın...

 

 
Kayıt tarihi
: 04.01.14
 
 

..