Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '08

 
Kategori
Deneme
 

Öz-dek ve bilinç

Özünü hareketten, hareket kabiliyetini ise özgücünden alan Özdek, evrende bilinçten önce var olmakla birlikte bilincin haricinde ve bilinçten bağımsız olarak vardır, bilinç diye isimlendirdiğimiz düşünce süreci de, aslında maddenin bir ürünüdür burada maddeden kasıt ise beyin. Düşünen beyin, canlı evriminin doğal bir sonucudur.

öz ise bir olgunun ya da bir varlığın ana temel noktasıdır, insan Özünü mensubu bulunduğu insanlık kavramı itibari ile kazanır. Ancak insanlık kavram itibari ile tümeldir ve nesneldir, ve insan ise insanlık kavramının bir üyesidir yani gerçektir, öz’ünü evrim süreci içinde madde ve enerjinin sonsuz hareketlerle dolu evrende olgunlaştırma ve biçimlendirme sıfatına yerleştirmek üzere çelişkiler dolu bir süzgeçten geçirmek zorundadır, çelişki doğru –yanlış, ayrık noktalarda yer alan zıt kutupların var olduğu bir süreçtir, öz-ün biçimlenmesi bu süreçlerden geçerek kişinin nasıllığı ya da nedenselliği üzerine kurulu bir “ öz-ben”lik duygusu ile kıvamına yaklaşır , yani kişinin olmak istediği ya da edinmek istediği karakter ve “öz-ben”lik sınıflandırılma tercih hakkını kullanır. Ancak kişi duyu ve kavrama kabiliyeti ile algıladığı sürekli olarak da değişim ve hareket halinde olan verileri bilgi kavramı altında kendisinde şekillendirir, mensubu olduğu toplum bilinci kendi şekillenmesinde öncü bir rol alacaktır mutlaka, ancak kişi sürekli yenilenmeye, sorgulanmaya, eleştiri ve öz-eleştiriye açık bir şekilde biçimlenmeli, evrendeki ve zıt kutupların varlığını göz ardı etmemeli çünkü zıt kutupların varlığı ve bu zıt kutuplar arasındaki gerilim madde ve hareketin içeriğidir. Tüm evren ve toplumsal yaşam, zıt kutupların birliği ve mücadelesi temelinde biçimlenir ve dönüşüme uğrar. Her türlü hareket ve değişim, zıtların karşılıklı etkileşimi ve mücadelesinden kaynaklıdır. Biçimlenme-ler toplumun dayatmalarının haricinde kişinin önce kendi psişiğinde vücut bulmalı, kişiliklerin özde biçimlenmesin ile birlikte karaktere dönüşecek işlevlerin öncelikli kişinin iç çelişkilerinden arındırılıp dışa sonrasında yansıması gerekir, kişinin dışa yansıyan saldırganlığı, tutumsuzluk ve tutarsızlığı zıt kutupların çatışmasını bireysel özelliğine indirgeyip yaşamaktan kurtulması arınamadığını simgeler, öz-lerin şekillenmesi istenen mükemmeliyetçiliğin önce kişinin kendi iç dünyasında oluşturulması gerek, zira dışa yansıma kişinin iç çelişkilerinin hala devam ettiğini belirler. Belli kurallar kavramında şekillenen kişilikler toplum içerisinde bir ayara gelir ve toplumun bir grup ya da topluluklarını oluştururlar, Öz-ben-likte oluşan zıtlaşmalar kişiyi sınıflar arası ayırıma zorlar, tahammül sınırları daralır ve saldırganlık, sevimsizlik, kötülük çığlıkları belirmeye başlar, kişi biçim-lenmesini sorgulama noktasında kendisini analiz etme yeteneğinden yoksun olduğunu hiseetmesi öz-ünde var olan çatışmalarından kurtulamadığını dışa farklı hareket ya da karakterlerle izlemek zorunda bırakır. Biçimlenme ya da bir diğer tanımı ile şekillenme nasıl ve ne yapıda olursa olsun, insan olduğumuzun farkındalığını yitirdiğimiz noktada, öz-ümüze zıt bir yapılanma sergilemiş oluruz, biçimlenmelerde farklılıklar olmak zorunda aksi halde tek tip insan ve tek tip düşünce, zıt kutuplar yok. Bu halde evrendeki kıyım ve katliamlar, savaşlar, çatışmalar kötülükler , dargınlık ya da saldırganlıklar olmayacaktı, ne güzel olurdu, ancak sanırım çok tezat olurdu, bu düşünce biçimi öz ve benlik ile biçimlenme ya da şekillenme noktasında öz-den ayrılmamak en azından uzaklaşmamak gerekliliğini göz ardı etmemek gerekir, insanları kategorize ederek, sınıflandırarak, saldırmamak, kendimize birey olarak yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başlalarına hatta hiçbir olgu ya da madde ye bile yapmamak bütün insanların ortak istem ve özlemi olmalı.

 
Toplam blog
: 59
: 646
Kayıt tarihi
: 14.06.08
 
 

Okumanın yaşı yok demiş atalarımız. Zamanımın uyku hariç tamamına yakını okumakla geçiyor. Okumakla ..