Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '08

 
Kategori
Siyaset
 

Özal da "giderim" demişti...

Özal da "giderim" demişti...
 

1980'li yılların ikinci yarısıdır. 12 Eylül'ün depolitize ettiği toplum yavaş yavaş siyasete ısınmaya başlamıştır. 1983 seçimleriyle tek başına iktidara gelen Özal aleyhine muhalefet tırmanmaya başlamıştır. 1987 yılında yapılan referandumla siyasi yasaklar, kıl payıyla da olsa, kaldırılmış ve 70'li yılları karabasan yıllara çeviren ve demokrasi trenini uçuruma yuvarlayan siyasi liderler yeniden sahalara inmişlerdir.

Özal'a "meydanı boş buldun" diyen ve meydan okuyan bu silahşörler boylarının ölçülerini almalıdırlar. Bu nedenle Özal derhal erken seçim kararı alır. Bu aynı zamanda demokrasinin de gereğidir.

Böyle bir seçim arifesinde Özal yakın çevresine, gelecek siyasi yaşamıyla ilgili şu sözleri söyler:

- Muhalefette kalırsam siyaseti bırakırım.

Özal sözünün devamını da getirir:

- Ben icraat adamıyım, muhalefet yapamam.

Gerçekten de mesleki ve siyasi yaşamı bunu ispatlamaktaydı. İktidara gelir gelmez Türkiye'yi şantiye yerine çevirmişti.

Erdoğan da Hindistan gezisinde benzer sözleri söyledi.

Erdoğan, "siyaseti bırakma" şeklinde algılanan sözlerine Türkiye'ye döndükten sonra açıklık getirdi ve "siyaseti bırakırım demedim, genel başkanlığı bırakırım dedim" dedi.

İkinci açıklama bende hayal kırıklığı yarattı. Keşke o da Özal gibi "siyaseti bırakırım" diyebilseydi.

Yani Erdoğan seçimlerde ikinci parti olursa liderliği bırakıp da siyasette ne yapacaktır?

Yoksa, attan inip eşşeğe mi binecektir!

Erdoğan'ın bu sözleri üzerine halen devam eden seviyesiz tartışmalar yapılmaktadır.

"Şöyle olursa da bıraksın", "böyle olursa da bıraksın" fantezileri ortaya atılmaktadır.

Oysa olayın mahiyeti çok daha ciddi ve başkadır.

Olay, demokrasinin yazılı olmayan kuralları, kişilerden ve olaylardan bağımsız olarak, tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, uygulanacak mıdır, uygulanmayacak mıdır, sorunudur.

Siyaset icraat kapısı mıdır, yoksa şan, şöhret ve menfaat kapısı mı?

Demokrasi, gittikçe daha iyinin bulunmasına zemin hazırlayan bilinen en ideal idari rejim midir, yoksa belirlenen gruplardan hangisinin devletin nimetlerinden yararlanacağının tayin aracı mıdır?

Birincisinde siyaset bir hizmet ve bayrak yarışıdır, ikincisinde siyaset bir meslektir.

Yine birincisinde icraat esastır, kişiler önemli değildir ve devamlı değişirler, ikincisinde kişiler esastır ve ilahlaştırılırlar. Liderin arkasında bir menfaat grubu vardır.

Ve sonuç; birinci gruba dahil ülkeler gelişmiş ülkeler, ikinci gruba dahil ülkeler de geri kalmış ülkelerdir.

Avrupa'da yarım puan veya bir puan farkla seçim kaybeden, hatta bazen seçim kaybetmeden de kamuoyu yoklamalarının sonucuna göre düşüş gösteren liderler derhal istifa ediyorlar.

Bizde liderler koltuklara yapışmış vaziyetteler. Şeklen bir demokrasi vardır. Gerçekte bir nevi krallık söz konusudur.

Tekrar başa dönecek olursak, Özal icraatçıydı. 87 seçimlerini de kazanarak tek başına iktidarına devam etmiş, 89 yılında, yerine emanetçi başbakan Yıldırım Akbulut'u bırakarak, cumhurbaşkanlığına geçmiş, fiili başkanlık sistemini uygulayarak burada da icratına devam etmiştir. Yıldırım Akbulut'un yerine Mesut Yılmaz'ın seçilmesiyle sorunlar başlamış, 91 genel seçimleri sonunda Demirel'in başbakan olmasıyla da, çıkarılan by-pass kanunlarıyla Özal tamamen pasifize edilmiştir. Bunun üzerine Özal, yeni bir parti kurma hazırlıklarına girişerek cumhurbaşkanlığından istifaya niyetlenmiş fakat ömrü yetmemiştir.

Özal'ın icraatçı olduğu açıktır ama tam demokrat olduğu söylenemez. Cumhurbaşkanı seçildiği 1989 yılında yerel seçimler yapılmış ve partisi % 21 oy alabilmiştir. Önünde anayasal bir engel olmamasına rağmen % 21 oyun gereğini yaparak cumhurbaşkanlığına talip olmamalıydı.

Erdoğan'ın da icraatçı olduğu ve demokrasiye de saygılı olduğu söylenebilir.

Üst üste seçim kaybettiği halde istifa etmeyen, demokrasimizin anamuhalefetsiz yani topal kalmasına neden olan Baykal'ı söylemeye gerek var mı?

Sonuç olarak, icraatçı liderlerin siyaseti sadece halka hizmet aracı olarak düşündükleri, bunun için de iktidarı istedikleri, muhalefet ihtimalinde bile istifaya niyetlendikleri görülmektedir.

Bu, olması gereken ideal bir durumdur, kişilerin insafına veya takdirine bırakılmamalıdır. Sistem buna göre yeniden kurulmalıdır. Bunun için de, demokrasiyi önce siyasi partilere getirerek, buralardaki antidemokratik uygulamalara son verilmelidir.

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..