Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Özel öğrenme güçlüğü

1988 yılında ABD Ulusal Öğrenme Bozukluğu Birleşik Komitesi’nin (NJCLD) yayınladığı tanıma göre “Öğrenme bozukluğu genel bir terimdir ve dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren heterojen bir bozukluktur.” Bu bozuklukların bireyin yaratılışı ile ilgili olduğu ve merkezi sinir sisteminin işleyiş bozukluğuna bağlı olduğu varsayılır. Ayrıca kendini idare etme, sosyal algılama ve sosyal etkileşim sorunlarının da birlikte görülebileceği belirtilmektedir.

Korkmazlar’a göre özel öğrenme güçlüğü “zekası normal ya da normalin üstünde olan ve kendisinden beklenen akademik becerileri kazanamayan çocuklar” için kullanılır. Bu tanım herhangi bir duygusal, nörolojik, fiziksel, ruhsal, kültürel özrü olmayan, okuma, yazma, matematik, kendini ifade etme, mekanda yönelme alanlarından birinde ya da tümünde güçlük çeken çocukları kapsar. Bunun yanı sıra beynin sağ ya da sol yarım kürelerinin gelişmediği veya az geliştiği, ince ve dar olduğu da görülür. Yapılan araştırmalar bu bozukluğa neden olan etmenler konusunda kesin sonuçlar vermemekle birlikte düşük kilolu doğumlar, doğum öncesi ve sonrası yaşanan sorunlar, dikkat eksikliği bozuklukları, yeme alışkanlıkları, bazı alerji türleri, görsel-işitsel-algısal vb sorunların özel öğrenme güçlüğü ile ilişkili olduğu varsayılmaktadır. (Korkmazlar, 1992)

Öğrenmeye ilişkin sorunları olan çocuklar yeterli zihinsel yetiye sahip olmaları ve uygun eğitim almalarına karşın, çoğu zamanda okulda kendilerinden beklenen başarıyı gösterememektedirler. Bu çocuklar yıllardır eğitimcilerin ve araştırmacıların tartışmalarına konu olmuştur. (Lawson ve Inglis, 1985) Rutter ve Yule (1975) öğrenme güçlüğüne ilişkin sorunların sıklıkla zihinsel ya da ruhsal sorunlarla ilişkili olduğu vurgularken, Cruckshauk (1977), öğrenme güçlüğünün, genetik ve geri dönüşü olmayan bir bozukluk olduğunu belirtir.

Çocukların okullarda öğrenme ve öğrendiklerini aktarmaya ilişkin yaşadıkları sorunların sadece zihinsel düzeylerin yetersizliğine bağlanamayacağı zeka dışında pek çok farklı alanlardaki güçlüklerden kaynaklanabileceği sıklıkla vurgulanmaktadır.

Yeterince öğrenemediği, okula ve derslere ilgisiz kaldığı, okuldan alması gereken bilgi ve beceriyi alamadığı düşünülen ve zihinsel yetilerinden kuşkulanılmayan çocuklarla yapılan çalışmalarda depresyon, kaygı, dikkat dağınıklığı, düşük kendilik algısı, uyaran eksikliği, çevresel koşullar gibi bir çok değişkenin akademik başarıyı etkilediği düşünülmüşse de sözü geçen değişkenler ortadan kalktığında ya da düzenlemeler yapıldığında çocuğun okula ilişkin sorunlarının da üstesinden gelinebildiği vurgulanmaktadır.

Öğrencini sınıftaki başarısının temelinde yetkin dil kullanımı yatar. İyi konuşamayan, okuyamayan ve yazamayan çocuğun başarılı olması çok güçtür. ABD’de yapılan bir çalışmada öğrenme güçlü olan 3 yaşındaki Amerikalı çocukların %3’ten fazlasının konuşabilmede zorluklar çektiği bulunmuştur. Yine bu çalışmanın devamında 9 yaşındaki çocukların bazılarının da konuşabilmede yetersiz olduğu saptanmıştır. Kaufman ve Kaufman kardeşlerin 6 ile 16 yaşındaki 2000 Amerikalı çocuk üzerinde yaptıkları araştırmada çocukların %2’sinin konuşma, %2-3’ünün algılamada zorluk çektiği saptanmıştır. (Hallahan ve diğerleri, 1989)

Özel öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların akademik kazanım sürecinde matematik becerisi, okuma becerisi, yazma becerisi ve sözel ifade becerileri gibi unsurlar özellikle önem taşır. (Y. Özsoy, M. Özyürek, S. Eripek, 1997)

 
Toplam blog
: 15
: 1748
Kayıt tarihi
: 25.08.07
 
 

29.01.1983 Adana doğumluyum. Çocukluğumun geçtiği fakat çok net hatırlamadığım pek de sevemediğim bi..