Özgecan'ın katilini de katlettiler...

Mersinli üniversite öğrencisi Özgecan, vahşi bir cinayete kurban gitmişti. Türkiye gündemini sarsan bu cinayet yargı önüne çıkmış ve kısa bir sürede de faillerin ağırlaştırılmış müebbet'e çarptırılmasıyla sonuçlanmıştı.

Müebbet'in sözlük anlamı "ebediyyen" dir...Yani, bu baba ve oğul hasipte ölüme mahkum edilmişti. Mahkumiyet ömür boyu olduğu için, hiç bir indirim onları kurtaramayacaktı.

Ne var ki, onların ölümünü bekleyemeyen birileri her ikisini de mahpushanede vurdu. Oğul Suphi Altındöken kaldırıldığı hastanede ölmüş,baba yaralı...Şimdi bunu nasıl değerlendireceğiz?

Sorun, katilin/katillerin ölmüş olması değil, sorun bu ölümün devlet/hukuk eliyle değil, başka bir "katil" eliyle gerçekleştirilmiş olması...

Kişi hangi suçu işlerse işlesin, bunun cezasını kanunlar vermeli...Kanunlarınızın öngördüğü cezalar, maşeri vicdanları teskin etmiyorsa o zaman kanunlarınızı değiştireceksiniz...

İslam'ın bu türden cinayetler için öngördüğü ceza, "kısas"tır...Yani, suçsuz ve sebepsiz yere bir insanı öldüren, eğer yakınları affetmezse aynı şekilde öldürülür...Ancak, bu kamu(devlet) eliyle olur.

Böylece, o cinayetten doğacak muhtemel bir "kan davası" süreci de daha baştan önlenmiş olur. Ne var ki, Batı'dan devşirme bugünki ceza hukukumuz "kısas"ı kabul etmez...Yerine hapis verir.

Hapis süresi de çeşitli iyi hal indirimleri veya siyasilerin aflarıyla kuşa dönünce, öldürülen kişinin yakınları bu "adaletsizliğe" karşı "ihkak-ı hak" uygular...Yani, kendi hakkını kendi alır. Kan davaları da böylece başlamış olur.

Özgecan'ın katilinin hasihanede öldürülmüş olması, sadece oradaki devlet görevlilerinin ihmalini göstermekle kalmıyor, aynı zamanda bizim Ceza yasalarının da ne denli "adaletsiz" olduğunu gösteriyor.

Gencecik bir kızı katleden bu "suçlu"yu öldürenler, eğer bu nedenle öldürdülerse, bir kahraman olmadılar, onlar da katil oldular...Üstelik bu cinayete ihmali bulunan devlet görevlileri de katılmış oldu.

Bu cinayete "oh olsun" diyebilecek bir toplumsal ruh sağlıklı bir ruh değildir. Devletin ağırlaştırılmış müebbet verdiği- ki bana göre bunun hakkı kısastı- birini öldürmekle hukuk'a kan sıçratılmıştır.

Cinayet, tecavüz gibi dünyanın her yerinde görülen bu tür sapıklık veya canilikler bizde tam anlamıyla "medyatik vakalar" haline getirilince böyle "kahramanlıklar" da kaçınılmaz oluyor.

Büyük ihtimalle Özgecan'ın katillerini öldüren kişi ya da kişiler, bunun medyatik yanını da hesaba kattılar...Hapiste yatarken "kahraman" olmayı hesapladılar.

Ne yazık ki, bu ülkedeki "medya düzeni" böyle işleri aklı başında değerlerdirmemize engel oluyor. Olaylar, daima medya eliyle çığırından ve tabii esas mihverinden çıkarılıyor.

Özgecan cinayetinde, aile son derece sağduyulu ve vakur duruş sergilemesiydi, emin olun bizim bu kontrolsüz medya düzeni bu işi daha da fecaat haline getirirdi.Buna rağmen yine de katil, "mahkum adaleti"ne kurban gitmiş oldu...

Türkiye, böyle "hapisahane kısas"larından kurtulmalıdır. Eğer, kızlarımızı, oğullarımızı vahşice öldürenlerin yaşamasını istemiyorsak, onlara Allah'ın emrettiği "kısas"ı uygulayacağız... Böylece, hak ettikleri cezayı, devletin elinden alacaklar.

Sonuçta, Şeriat'ın kestiği parmak acımaz!