Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '13

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Özgün ve özgür

Özgün ve özgür
 

Dün bir restoranda eski bir anaokulu öğretmeniyle karşılıklı fikir alışverişinde bulunuyorduk ve ona dedim ki Türkiye’de özgün ve özgür bireyler yetişmiyor. O da bana katılmak zorunda kaldı. Çünkü dedim Türkiye’de kimse emniyet kemerini kendi güvenliği için takmıyor, cezadan korktuğu için takıyor. Yani o kadar okumuşluk oranına rağmen bilinç gelişmiyor… Peki, ama neden?

Asabi Kedi ve ben askerde birbirimizi bulduğumuzda, diğer insanlardan ayrı olarak, sürekli zamanımızı birlikte geçirirdik. Hatta hamamda uzun uzadıya oyalandığımız zaman bizden şüphelenirler ve eşcinsel olduğumuzu bile düşünürlerdi. Oysa bu birlikteliğin temelini entelektüel paylaşım oluştururdu. Çünkü ikimiz de doğru ve düzgün birey olmak için çabalayan, didinen ve bunu son derece bilinçli yapan insanlardık. Ve yıllarca fiziksel olarak görüşmemize rağmen bu dostluğumuz bu yönde sürdü. Oysa ben birçok eski arkadaşımla görüşmüyorum bile. Nitekim gittiğimiz yönler o kadar farklı ki!

Kadınlarla sıkça arkadaşlık kurmamın sebebi de budur:

Kadınlar kitap okurlar… Erkekler maç izlerler…

Kadınlar gelişmek için bir uğraş edinirler; erkekler televizyon karşısında uyuklarlar!

Kadınlar ev işi yaparlar; erkekler kahveye giderler!

Kadınlar çocuğun bakımı için uğraşırlar; erkekler para kazanmak için!

Ahmet Telli’nin dediği gibi birkaç bir şey öğrendiysem, bunları yine kadınlardan öğrendim. İtiraf ediyorum ben de öyle! En çok kadınlardan öğrendim!

Ancak bana bu kadar şey öğreten kadınlar, kuralcılıkları sayesinde, özgün ve özgür bireyler yetiştiremiyorlar! Çünkü hep kendi doğrularının salt doğrular olduğunu düşünüyorlar.

Ben sırf bu yüzden, yani bir kadına muhtaç olmamak için, her şeyden anlayan erkek modeli olarak yetiştirdim kendimi. Geçen yıl annem itiraf etti: “Bütün bunları ben sana öğretmedim…”. Doğrudur! Eşim de öğretmedi zaten! Ben hepsini kendim öğrendim. Gerekçe özgür olmak! Ben bu yüzden özgür bir insanım!!!

Diğer taraftan özgün olmak ise bambaşka bir olay! Yıllar evvel Guns’n Roses’in solisti Axel Rose’un bir demecini okuyorum ve diyor ki “müzik yapmak tıpkı resim yapmak gibi, başlarken bir düşüncen var, bittiğinde bambaşka bir şeyle karşılaşıyorsun; gelişmişi ve çok ilerlemişi!”…

İnsanın özgün olabilmesi öncesinde taklit etmesi çok doğaldır çünkü her öğrenme taklitle veya başkalarının tecrübelerinden bilgi edinmeyle başlar. Böylelikle öğrendiğin şeyin tanımını yaparsın ve esaslarını(kurallarını) belirlersin ve sonrasında sen öğrendiklerinle yepyeni kurallar koymaya başlarsın. İşte bu özgünlüktür.

Yıllar evvel Mimar Sinan Üniversitesinin resim bölümünün 5 yıllık kataloğu elime geçmişti. İtiraf etmeliyim ki ben de büyük hayal kırıklığı uğratmıştı. Sorun teknikte değildi; çok başarılı ressamlar vardı karşımda ancak eserlerin çoğu taklitti. Tıpkı müzikte son dönemdeki şarkılar gibi! Ya da çekilen klipler gibi!

Türkiye’de çok az film yapmasına rağmen efsane olmuş bir Metin Erksan ve neredeyse herkesi o ünlü yapmış: Hülya Koçyiiğit, Türkan Şoray, Müşfik Kenter! Hepsi kariyerlerinin başında ödüllü sanatçılar olmuş!

Mustafa Kemal’i Atatürk yapan özgürlüğü ve özgünlüğüdür! Ben kendisine aşkla bağlıyım. Onun üretme kabiliyeti ve becerisine imrenirim. Onun gibi her gün daha iyi bir şeyler üretebilmek için çalışıp dururum…

1995 yılında ilk küpemi taktım ve dövme yaptırdım. Ve o yılın ilk 8 ayı askerdim oysaki...

Küpeyi niye taktığımı tam bilemiyorum ama Yavuz Sultan Selim’in tarih kitaplarındaki resmi ve küpesi hep kafamda yer etmiştir. Ancak küpe takmam gerçekten bilinç dışı. Belki asker babamın hayat kurallarına başkaldırış olabilir! Belki de sadece bir artistik bakış da olabilir. Dövmeye gelince, dedemin koluna kendi yaptığı ve sevgilisinin adını (Nalan) yazdığı dövmesi. Mumla kolunu yakıp, iğneyle çizerek, üzerine mürekkep dökmüş! Ben gerçekten yüksünmüşüm bu dövme olayına!

Her ikisi de beni özgür ve özgün kıldı yıllarca!

Babamla bu konuda(küpe takmam konusunda) 100’e yakın kavga ettik. Ve en sonuncusu felaketti. Ve şayet dedim “bu son defa kulağımı deldirişim, şayet bu sefer de kavga edersek, ben kesinlikle o küpeyi çıkartacağım!”. Babam beni tekrar gördüğünde yatakta kırıklar içinde yatıyordum. Küpemi önemsemedi bile!

Ben özgür ve özgün olabilmek için ailemle yıllarca kavga ettim. Ve ben her zaman ben olma özgürlüğüne sahip olduğumu düşündüm. Bu benim yaradılış hakkımdı. Toplumun ve ailemin bu hakkı benden almasına kesinlikle izin vermedim. Her türlü işkenceyi çektim ama bir kez bile pişmanlık duymadım.  İşte sırf bu yüzden bile kaliteli bir bireyim.

Özgür ve özgün birey olmak, toplum için faydalıdır ve yaratıcılığı artırır. Kabul ediyorum, herkes bu özelliklerde olamaz ama ne kadar bu özellikte insan yetiştirirsek, o kadar bu memleket için faydalı olur ve memleket gelişir.

 

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..