Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '11

 
Kategori
Öykü
 

Özgürlük istiyorum!

Özgürlük istiyorum!
 

Gölge düşüyor güne bir an her yer kapkaranlık oluyor, aksam desen değil saat 13.00 suları. Taksimdeyim, sokak araları kafeler dolu dolu. Güneşi görüyorum, hiç selam vermiyor! Acaba herkesi görüyor da yalnız beni mi görmüyor? Beyaz bir şapka var başında; bulut mu dersin...

Rastgele bir kafeye oturup meyve suyu istiyorum. Gencin biri gözleriyle yiyecek gibi bakıyor, sırtımı dönüyorum. Ne var yani genç bir kız yalnız başına oturamaz mı bir yerde? Özgürlük istiyorum! Az sonra bir çift geliyor. Çocuk hayırsız belli, kızın yüzünden anlıyorum. Başım önümde bir masa uzağımda çaprazımda kalıyorlar atışmalarını duyuyorum. Sonra telefonum çalıyor ve yine aynı ses "yoruldum artik!" diye çığlık atmak geliyor içimden. Aslında istediğim sadece huzur. Niye kimse anlamıyor, neyin tartışması bu yine? Usandım insanların münakaşalarından. Derken çiftin seslerinin kesildiğini anlıyorum.. Meğer almış bizimki kızın gönlünü sarılmış sıkıca gülümsüyorlar. Kısa bir telefon arasında bile alınabiliyormuş demek ki bir kızın gönlü. Kıskanmıyor da değilim hani sevgi ne tatlı şey! tuvalim olsa oturur yapardım resimlerini sitemin mutluluğun barisin renklerini bulamazdım ama anlaşılırdı onların bakışlarından... Ben bunları düşünürken bir kedi dolanıyor ayaklarıma sarı turuncuya donuk tüyleri yeşil gözleri var bir şey istiyor benden belli nankör derler kedilere gerçekten doğru nankörse nankör diye geçirip biraz sut istiyorum. Uzağa götürüp koyuyorlar önüne bir tabak bitirdiği gibi sırtını donup gidiyor. Kedi ne anlar vefadan dimi? peki ya insan? İnsanlar bu özelliği kediden mi almıştır dersiniz? Bilemiyorum.

İnsanları çevredekileri izlemek analiz etmek en sevdiğim şey kimse beni tanımıyorken üstelik. Sanki hayat kocaman bir pencere oluyor bense küçük bir kız çocuğu ayaklarımın ucunda durmaya çalışıp camdan hafifçe sarkıyor ve dışarıyı gözlüyorum üstümde zümrüt yeşili bir elbise belinde güzelce kurdelesi ayağımda beyaz uçları dışa kıvrılmış çoraplarım ve çocukken de vazgeçmediğim kurdeleli ayakkabılarım. Seyrediyorum parmak uçlarımda hayati…




Kalkmalıyım farkında olmadan üç saat geçirmişim gitme zamanı ah gelmişken bebekte bir sahil turu yapmak vardı, izlemek ilkbaharı. Teni tazecik olur simdi Bebek'in, koynu sıcacık... Almıştır bile sevgilileri kucağına... Yarı tebessümle hayaline selam durup başka bahara diyorum.. Seviyorum seni İstanbul, çok seviyorum.


Hatice Demir

(İstanbul ve Ben IV) 

 
Toplam blog
: 37
: 428
Kayıt tarihi
: 01.11.07
 
 

İçimden geldiği gibi....   ..