Özgürlükçü Sol Sahneye İndi

AKP’nin çakma demokrasi anlayışı, iktidara geldiğinden buyana ortaya serip döktüğü uygulamaları ile alenen sırıtıyordu. Pek tabiki biz bu “Çakma Demokrasi” anlayışına gail olmuştuk. Hani “Keçinin olmadığı yerde koyuna Abdurrahman Çelebi derler” babından bir durumdu bizimkisi. Tabiki biliyoruz AKP’nin ne olduğunu ve ne olmadığını. Tabi insan sızlanmıyorda değil hani, demokrasi kültürünün zerresi olmayan bir geleneğin, bu gün laftada olsa, ülkede demokrasiyi inşa etme çabaları öyle pekde yabana atılacak bir durum değil. Tabiki bu süreçte rejim muhafızlığına soyunmuş olan memleketin aydın!ları ve memleketin asli varisleri! feveran bir feryadı yüksek perdeden dillendirmiş olmalarını garipsemiyorum. Koca bir asır boyunca yok sayılmış olan bir milleti “koyun sürüsü” olarak gören bir zihniyetin, iktidar erkini adım adım elinden kaybetmesi kolay kabullenilecek bir durum değil. Bu duruma seyirci kalmayacaklardı şüphesizki ama hayat gerçekler karşısında hayli acımasız oluyor ve toplumu tepeden biçimlendirme projelerini bir çırpıda silip atıyordu. Çok fazla düşünmelerine gerek yok aslında. Sadece bilmeleri gereken, hayatın devam ettiği gerçeğiydi ve uyduruk bir tarih yazımı ile beyinlerini bulandırdıkları geniş halk yığınlarının, kafesin içerisinde bundan sonrası için tutulamayacağıydı. O halk, iktidara sahip olmak istiyor ve kendisi “yöneten” olmak istiyor. O kendisini memleketin asli varisi olarak görenlerin, bu gerçeği artık anlamaları şart. Anlayacaklar. Anlama süreci kendileri açısından bir hayli sıkıntılı ve sancılıda olsa, bu durum karşısında bir süre daha direnebileceklerini düşünüyorum.

Bu zihniyet dünyasının egemen olduğu ülkemizde, AKP’nin çakma demokrasi anlayışı bile kendisini geniş halk yığınlarına kabul ettirdi ve son sekiz yılda yapılan seçimlerde ortalığın tozunu attı AKP. Bu somut gerçek karşısında bile, memleketin asli varisleri, kendilerine çeki düzen verme gereksinimi duymayıp, o hastalıklı bakış açısı diye düşündüğümüz “dış güçlerin yardımı” zırvasına kendilerini inandırmış olmaları insanın tuhafına gidiyor. Sanki bu memleket, AKP’nin öncesinde, o dış güçler dedikleri veya emperyalist dedikleri kesimlerle masalara oturmamıştı, onlarla dirsek temasına girmemişti, öyle mi?

Mızrak çuvala sığmaz oldu. Uyduruk tarih yazımlarının yarattığı kafa karışıklığı, yerini bir bir doğruların ortaya dökülüp saçılmasına bırakıyor. O tarih yazımının paralelinde oluşturulan resmi ideoloji, dört bir yanından sökülüp, delinmiş durumda. İşte tamda bu noktada Özgürlükçü Sol’un partiside ortaya çıktı ve tam demokrasi hedef ve anlayışı ile siyaset sahnesine inerek, “Bizde artık varız” diyerek önümüzdeki günlerde ülkenin gündemine oturacak.

Ülkede var olan sorunları sıralamayı gerekli görmüyorum. Bu ülke topraklarında her şeyin üzerine bolca laf edilmiştir. Laf edilmedik tek bir sorun, tek bir olay dahi yoktur. Laf edilmesine ediliyorda, bu sorunların çözümü hususunda ne denli dirayetli bir çaba gösteriliyor, tartışılır.

Şayet yeni kurulmuş olan Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) solun o kendisine özgü kısır hastalıklarının içerisine düşmez ise, siyaset sahnesinden sol bacak eksikliğini rahatlıkla doldurabilir ve kısa bir zaman dilimi sonrasında kitleselleşerek iktidar alternatifi olabilir. Yeterki dirayetli ve dirençli bir şekilde, ülke tarihinden bu günlere gelinen süreçte, beyinleri resmi tarih yalanları ve resmi ideoloji eksenli söylemlerle bulandırılmış halka karşı samimi tavırlarını ortaya koyup, vatanın muktedirler sınıfı ile ciddi bir mücadeleye kendisini adasın. Çünkü bu vatanın muktedirlerinin arkasında bıraktığı çok püskül var. Yeterki korkmasın, yeterki bıkmasın, usanmasın. Bu halkın, AKP’nin çakma demokrasi anlayışına akıttığı oylarının yönünü, ayakları yere basan söylemler ve mücadelesiyle Eşitlik ve Demokrasi Partisi’ne akıtması içten bile değil.