Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '08

 
Kategori
Çocuk Psikolojisi
 

Özgüven

Özgüven
 

Işığı gözüne değil yoluna tuttun.


Özgüven, çocuklukta başlayan ve yaşamın her döneminde çabayla gelişen bir kavramdır. Kendine güven sorunu sağlıksız aile ve çevre ortamında çocuğun doğal psikolojik gelişimini tamamlayamamasından kaynaklanır. Anne-babaların çocukları yetiştirme biçimi, özgüven düzeyini belirleyen en önemli unsurdur. Çocuk aile içinde kendisinin değerli olmadığını, güven duyulmadığını, önemsenmediğini, anlattıklarının dinlenmediğini düşündüğünde, yeterli ilgi ve sevgiyi hissetmediğinde, yeteneklerine uygun sorumluluklar verilmediğinde kendisine güvenmesini bekleyemeyiz.

Özgüveninin gelişmesini istiyorsanız onlara yerine getirebilecekleri sorumluluklar verin. Kendi tabağını yemek masasına taşımasına izin verin.Tabak kırılırsa kırılsın endişelenmeyin, tabağı kırmadan taşımayı başarıp masaya koyduğunda onun yaşayacağı sevinç sizin önemli bir konuda başarı elde etmeniz kadar büyüktür. Bu tür minik başarıların çocuğunuzun özgüvenini ve sorumluluk bilincini ne kadar geliştirdiğini tahmin bile edemezsiniz.

“Küçük başarılar büyük başarıların temelidir.”


Aştıkları her engel onları biraz daha güçlendirecek ve kendilerini değerli hissedeceklerdir. Aynı gerçek bizim içinde geçerli değil mi ? Olumsuz bir sonucun ardından yeni bir adım atacak olsak ayranı üfleyerek içercesine bir endişe yaşamıyor muyuz? Ama başarımızın ardından ilk adımı kendimizden öyle emin bir şekilde atabiliyoruz ki diğer adımlar cesaretle ardı ardına geliyor.

Çocuklar algıladığı dünyayı keşfetme güdüsüyle her şeyi merak ederler. Bıktıracak kadar soru sorarlar ve doğal olarak çevresinde ilgisini çeken eşyalara dokunarak anlamaya çalışırlar. Doğal olarak bazılarını bozup kıracaklardır. Çocuğun bu çabası yargılama, suçlama, azarlama, eleştiri, şiddet gibi yıkıcı yöntemlerle engellendiğinde çocuğun girişimci ruhu pasifleşir ve yetişkinlik döneminde herhangi bir işe ya da ilişkiye başlama ve başarma konusunda gerek kendisine gerekse diğer insanlara yeterli düzeyde güven duyamaz, yoğun kaygı ve endişelerle kendi yaşamını provake eder.

Ne kadar yoğun olsanız da günün belli bir zamanını mutlaka çocuğunuza ayırın.

Günün nasıl geçti gibi ilgilendiğinizi belirten sorular sorun fakat sorular bir dedektifin soruları gibi olmasın. Hesap sormakla soru sormak birbirinden çok farklıdır. Samimi bir arkadaşınıza doğal biçimde sorduğunuz gibi sorun. Onların endişeleri ile endişelenin. Takıldığı konular size önemsiz gelse de onun için çok önemlidir, onları empati ile dinleyin. Olayları nasıl algıladığını, ne hissettiğini ne düşündüğünü ve nasıl yorumladığını anlamaya çalışın.

Hata çocuklara özgüdür.

Tıpkı yürümeyi öğrendiği gibi düşe kalka öğrenecek yaşamı, sizin yanınızda öğrenecek, sizden öğrenecek. Çocuğunuz hatalarına rağmen koşulsuz sevilmenin ve her şeye rağmen kabul edilmenin güvenini sizin yanınızda duyumsamalı. Hata yaptığında uyarın, ancak uyarıları yemek yaparken, bulaşık yıkarken ya da araba kullanırken asla yapmayın. Önemli bir misafirinize nasıl ilgileniyorsanız aynı ilgiyle konuşun çocuğunuzla. Karşınıza alarak değil yanınıza alarak konuşun. Konuşma tarzınız ders verircesine değil, doğal bir sohbet niteliğinde olsun. Hataları sevmediğinizi anlatırken çocuğunuz sevilmediğini düşünmesin. Onlar yüreğinizdeki sevginin sadece bir bölümünü hissedebilirler, tamamını bilemezler. En basit eleştirinizde bile sevilmediklerini düşünebilirler. Onlar sevginizi davranışlarınızda görmek isterler.

Eleştirdiğiniz kadar takdir etmeyi de ihmal etmeyin. Disiplin sağlarken kurallarınız katı, cezalarınız ağır olmasın. Onun için doğru gördüğünüz bir fikri böyle yapma şöyle yap gibi emir tarzında söylemeyin. Gerçeği kendisinin bulmasını sağlayın.


Işığı gözüne değil yoluna tuttun.


Özgüveni yeterince gelişmeyen çocuk yetişkinlik döneminde bile kişiliğini ve değerlerini geliştirmekte zorlanır. Zamanla bu güvensizlik duygusunu diğer insanlara genelleyerek büyük çelişkiler ve iletişim sorunu yaşar, doğru ve yanlışı göremez. Güvenilecek insanlara güvenmez, güvenilmeyecek insanlara güvenir. Kendini değerli hissetme ihtiyacı öylesine yoğunlaşır ki başkalarında bulduğu birkaç iyi yönden dolayı onların kişiliklerine öykünerek idoller edinir.

Gerçekte aradığı, anlamak ve anlaşılmaktır.

Sımsıcak bir sevgidir.

Bir yudum huzur ve huzurlu paylaşımlardır.


Yaralarını sarmadan, acılarını sindirmeden, kendisini ayakta tutacak yeterli özgüvene ulaşmadan, kendisiyle barışmadan, kendi değerinin farkına varmadan, varsa bile bu kez de dengenin diğer ucundaki narsizme düşmeden, yanlış yollara girip kendini yitirmeden bulabilecek mi aradığı huzuru ?


“ Böylesine kritik bir dönemde onu bekleyen en büyük tehlike;

Kişiliğini, kendine özgü iç referanslarını oluşturan değerlere göre

düzenlemekte zorlanmasıdır.

Yaşamını, başkalarının değer yargılarını ifade eden dış referanslara göre düzenleyebilir ki bu ruhun intiharıdır. “


Seçimlerini “ Ben ne istiyorum “ yerine kendi düşüncelerini bir kenara bırakıp “ Başkaları ne der “ mantığına göre yapabilir. Maalesef dış referanslar gerçek mutluluklarının önünde en büyük çelişkileri oluşturuyor. Bir yanda kendine ve değer verdiklerine tam olarak güvenmiyor, diğer yanda dış referansların etkisinde kalıyor. Bu kısır döngüden çıkıp kendisini bulmakta zorlanıyor. Gerçek özgürlüğünü yaşayamıyor. Dolayısı ile belki de önemli tercihlerde ya kararsızlık yaşayacak ya da hatalı seçimler yapacak, fakat yaşam durmuyor, zaman akıp geçiyor, bir çok ihtiyaç onu karar vermeye zorluyor. Ya esen rüzgarların önünde bir sonbahar yaprağı gibi savruluyor ya kabuğuna çekiliyor ya da sabun köpüğü anlarda, yanlış adreslerde huzur arıyor.

Çocuğunuz sizin yanınızda huzuru soluyamazsa yetişkinliğinde kendini bulmakta zorlanır, umut etmekten korkar. Önemli konularda adım atmaya cesaret edemez. Arkadaşlarına dostlarına, sevgi ve aşk ilişkilerine, evliliğe bile şüpheyle bakar. Hiçbir zaman kendisi olamadığından mesleki kariyerinde başarılı olsa bile aynı başarıyı özel hayatında gösteremeyebilir.


Kendin olmak; şu an olduğun senden, olmak istediğin sene ulaşmandır.

İnsan kendi içinde öyle engeller taşıyor ki engellerin farkında; görüyor, nasıl aşacağını da biliyor ama aşamıyor. Aştıkça mutluluğu artacak. Ayağına takılan çalılar, kafasına atılan taşlar, çukurlar, tepeler, dağlar derken dağın zirvesine ulaşmak, kendini bulmak. Özgürlüğe zorlu bir yolculuk.

Bugünü son günümmüş gibi yaşayacağım.

Bugünün bir anını bile dünün

talihsizliklerine,

yenilgilerine,

ıstıraplarına

yakınmakla harcamayalım.

“ Mandino “

 
Toplam blog
: 36
: 6015
Kayıt tarihi
: 06.10.08
 
 

Günün dünden güzel olsun... ..