Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

03 Ocak '19

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Özkan'a (Sarı) Cevabımdır

Özel olmazsa neden atıyorsunuz yazılarınızı demiş yorumunda Özkan. Bir erkeğe kadın düzeni, kadın beyni, kadın mantığı nasıl anlatılır ki. Bilemedim şimdi. Özkan, aramızda kalacaksa, kimseye söylemeyeceksen biraz anlatayım neden atıyorum elime geçeni değil, gönlümden geçenleri. Yorumuna cevap yazarken aklıma geldi, sahi neden atıyorum hem Özkan'a hem kendime anlatayım diye yazıyorum. Daha ayrıntılı anlatmak istedim. Ne anlattıysam hep eksik kaldı bu güne kadar. Belki bu kelimeler bana eksik olsa da soruyu sorana tam gelir.

Hayat öyle garip ki, aşkından geberdiğin birine gün gelir gece yarısında "GEBER İNŞALLAH" dersin. Geçmişin-geleceğin-bu günün hepsinin yalandan olduğunu öğrendiğinde, tüm sahiciliğinle sen içinde katran yanıklarıyla cehennemini yaşarken onun da aynı yangında kaldığını düşünür, buz gibi su fırlatırsın suratına serinlesin kendine gelsin diye... O da seni tehdit eder, itekler, yakamadığını buzlarla dondurmaya kalkar.

Yanmayla, buzdan duvara dönme noktalarında, aklını korumaya - fabrika ayarlarını sabit tutmaya  çalışma eylemlerinden biridir atmak. Beddualarından pişman olsan da ağızdan çıkmıştır bir kere, uzaydan görünmeyen bir parmak hep sallanır sana doğru. İnandığın Allah'a çevirirsin yüzünü, bilirsin onun elleri omuzlarındadır. Fotoğraf albümleri yakılır önce, eşyalar tüm önemlerini yitirir, evini-düzenini kurmaya çalıştığın inandığın ne varsa hatta düzeni düzenli tutmak için harcadığın çabaların, beddualarının yanından gülerler sana. Delilik mi, ölüm mü, ayrılık mı, yaşamak mı derken çok yorulursun.

Canın ağır gelir, nefesin yetmez göğüs kafesine, ayakların gülle olmuştur, ellerin balyoz, kırıp-dökmek istersin ne varsa elinde, omuzlarındaki el sıkar seni "Biraz dayan, sana bir şey göstermeye çalışıyorum." diye.  Zannedersin ki her şeyi atıp sıfırlanırsam hafiflerim. Öyle de hissedersin bir süreliğine. Sevdiğin, sevmediğin, ihtiyacın olanlar bile fazla görünür gözlerine...

Sen kadehindeki şaraba dürüstlüğü katık edersin, o bambaşka makamlarda.

Sen yaratana teslim edersin dualarında ayağına taş değmesin diye, o seni, yaratanı es geçerek dinelir inatla dönüşü olmayan yollarda.

Sen, acını saklarsın gecenin karanlığına, onun rotası hep karanlıklarda...

Anladın mı Özkan? Yine mi eksik kaldı?

Sen sevgiyle yoğurursun hamuru, hamurun içinde pis kıllar doluşur engel olamazsın. Temiz olsun istersin, çamurlu ayaklarıyla basar birileri... Bu kişiler bir zamanlar çook değerliyi ne oldu? Bir hırka, bir lokmaya dönüşür hayat sonrasında. Hatta hiç olursun yandıktan sonra. Kimse seni görmez, duyulmaz olur avazların, güzelliğin eserden hurdaya döner, dik omuzlarında dünyanın yükü, dizlerinde kan kuruları...

Gün gelmiş yazmışsın yüreğinden dökülenleri en samimi hallerinde. Katran yanıkları bırakır yüreğinde yalanlar bilirsin sende. Zamanla okursun ne kadar aptalca görünür samimiyetin o yalanlar karşısında. İstersin ki kimse görmesin, yırtar atarsın, vaz geçersin kendinden bile. Sen, şarabına her zaman samimiyeti katık etmişsindir bir bakarsın yalanları yutturmuş birileri farkına varmadan. Anlamını yitirir inandığın her şey.

Elinde bir sen kalırsın, bir de omzunu sıkan el. Onun için atarsın her şeyi, yaşandığı yerde kalsınlar artık bana acı vermesinler diye. Yalan nehrine bırakırsın hislerini, bıraksan da hiç kaybolmayacaklar bilirsin ama yine de hafiflemek istersin işte. Aptallıklarını görmek istemezsin belki de.

Benden bu kadar Özkan, umarım cevap verebilmişimdir.

 

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..