- Kategori
- Psikoloji
Özlem ruhumuzu çürütüyor
Bugün değişik bir blog yazayım dedim.
Aslında pek anlamam edebiyattan. Ama bir de farklı tür yazmak geldi içimden.
Şunu da söyleyeyim depresyonda falan da değilim.
Bakalım oluyor mu diye merak ettim.
Yapabiliyormuyum? Merak işte. İnsanın başına ne gelirse meraktan gelir demezler mi? Gökten taş yağacak başımıza bu meraktan dolayı.
Zaten yaşlandık sayılır. Bu merak iyi değil. Hem bu yaştan sonra da edebiyatçı olunur mu?
Hayatımızın yarısı geçti neredeyse.
Artık düşlerde kuramıyoruz.
Renkli hayaller de gelmiyor aklımıza.
Birde eksiğiz.
Birimiz yarım, birimiz tamamlanmamış.
Kurulamıyor hiçbir hayal, yapılamıyor görmek istediğimiz düşler.
Herşey tersine gidiyor sanki.
Boş kalan kalbimiz gurulduyor deli gibi.
Etrafı saran sessizlik değil aslında, yalnızlık.
Yalnızlık almış başını gidiyor. İçimizdeki özlem büyüyor, büyüyor, sonra içine alıyor bizi, sıkıntıya giriyoruz.
Nefes de alamıyoruz.
Yavaş yavaş herşey bitiyor. Ama inadına birileri nedense gülüyor.
Dışarıda bir yerdeler, sesleri geliyor. "İşte başardık" diyorlar, sevinçten neredeyse zil çalıp göbek atacaklar.
Bedenimiz ruhumuz bir boşluğa gidiyor.
Özlem ruhumuzu çürütüyor.
Ağlıyoruz, belki düşer gözyaşlarımız bir yere, yeşerir bazı şeyler, özlemi giderir içimizdeki, yeşil rengin büyüsüyle tekrar eski halimize geliriz diye düşünüyorum. Köklerimiz birleşir, bir ağaç olabiliriz. Sonra gelişir, meyve veririz.
Düşlere daldım birden. Olmaz diyordum, oluyormuş demek ki. Düşlerimize istese de kimse engel olamaz ki zaten.