Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ağustos '07

 
Kategori
Rüyalar
 

Özlem

Özlem
 

Kendini bilmez bir promilde dolaşıyordu yüreğim. Cezai ehliyetimi almışlardı elimden. Bir bıçak sallasaydım o an şah damarıma, cezam müebbet. Ama derdim ki ben sorgucuma; “Artık kızma bana. Verdiğin akıl ancak bu kadar yetti bu alemi anlamaya”

Pınarından aldım bir duman efil efil yanan bir sigaranın. Bir kara ağacın dibine çökmüştü ihtiyar karga. Tüyleri iyiden iyiye ağarmış, yorgun ve ölesiye karanlık, baktı gözümün en içine. Bir toprağı eşeliyordum kan ter içinde. Bir çekirdek dikmenin derdindeydim su olup yürüsün diye. Bin yıllık bir kanat çırpışını anlattı bana. Gezdiğini gördüğünü; yediği içtiği kendine saklı. Alkol sabahı bir gecenin hararetiyle dinledim dediğini, sırtım bir salkım söğüde dayalı.

İlmek ilmek örülmüş dantel bir örtünün sahibi elleri anlattı ilk önce. Tırnaklarının takıldığı bir örtünün desenlerini. Bir balıkçı kadar yalancıydı ama dinledim yaşına saygımdan. Herkesin bir bir nezaketsiz bir taşlamaya tuttuğunu gördüm gece kadar kara saçlarını. Adı yoktu ki sevilen hayvanlar ansiklopedisinde, o benimle aynı umarsızlıkta. Yine aynı ben kadar bilirdi, herkesin geceyi sevmediğini. Kendi karanlığıyla baş edemeyenlerin nefretiydi gece. Onlar ki bilemezlerdi yüzlerine vuran sabah güneşini. Karga biliyordu, bilmesi hoşuma gidiyordu. Bir çayır çimene yayılmıştık kanat kanada, önce kim uçacaktı kimse bilemeden.

Kimsenin bilmediği bir düzlük hayal ediyordu. Herkesin kıl çadırlarından çıkıp sadece güneşe taptıkları, yaşadıkları saniyeyi mutluluk saydıkları bir kabile umuyordu. Kendime bir isim koyuyordum ben de hayaline ortak olup: Kendine bıçak, aleme yara. Bir yaranın neşterini avuçluyordum, gözüm karganın kanat mesafesinde.

Döne döne bir idi herkesin yandığı. Herkes inandığı kadar yanıyordu. Bir serinlik özlemiyle gülüyordu karga, düşünemiyordu çünkü kuşlar insanlar kadar. O bir nefeslik yükseldi ben bir nefessiz daldım. Avucuma aldığımı gün ışığına çıkardım. Bin kaldırım taşından süzüp bir duvara yasladım. Karga kondu dudağımın kıyısına ve bana baktı. Dediği kulaklarıma kurşun. “Birikmekle bulunmuyor aradığın, yitirmekle oluyor” Kayboldum bir korkuluğun samanlarında. “Hiç” olmaya yürüdüm bir yaprağın buğusunda.

Ve kendini bilmez, ve yalan , ve sınırsız bir denize daldım. O kadardı ki kırgınlığım, dalgaya bile düşmandım. Uçmanın dalmaktan farkı var sanırdım. Bir yosun bir bulut kadar yumuşaktı, o zaman anladım.

Artık büyütmedim gözümde kargayı, sadece kömür karası gözlerine daldım. Baktı ve ben de baktım. Gördü ve ben de gördüm. Eğildi kulağına fısıldadım: “Sen yıllar boyu uç. Görmek için mideni dolduracağı, kanatların hep alçakta”. Ben korkulukla bir savaşta, ve ruhumu doyurmanın telaşında.

Korkarak yaklaşırım artık her tarlaya. Tanımaz beni bir korkuluk da mahçup olurum diye kargaya. Keşke ikisi de bilseydi, ben bir yağmur damlasıydım, ikisinin kanatlarına da eşit yağan. Korkuluk ben kuruyunca uyanırdı, karga ikimizden de korkak. Bilemezdi bazısı kendisini bekleyeni, çünkü tek değildi sevginin dili.

Bilmek bir eskici arabasındaki ansiklopedi kadar acıtıyordu canımı. Bir bilmeyen arıyordum sokak aralarında. Bir kargaya rastlıyordum bir sabahın köründe, gözleri benden sarhoş. Bir sevdaya rastlıyordum bir korkuluğun gözlerinde…Rastladığımla kalıyordum.

Özlem bir deli sokak, girdiğini bilen yok. Adı şimdi bir dehliz , yolunu şaşıran çok…

 
Toplam blog
: 23
: 579
Kayıt tarihi
: 19.04.07
 
 

30'a yakın yaştayım. Denize yakın yerde büyüdüm. Şiire yakınım, sabahın erken saatlerine uzağım. İst..