Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '10

 
Kategori
Güncel
 

Özlemin Buruk Çığlıkları

M.Ferit KOTAN


Direksiyonun başına geçtiğimde, coşkumu gizlemek için "unutturamaz hiçbir şey/unutulsam da ben" şarkısını mırıldanıyordum. Yol boyu düş kurdum, kimlerle nasıl karşılaşacağız diye. Dile kolay, 41 yıl önce ayrılmıştık kimi dostlarla. O günlerde delikanlılık çağının umursamaz tavırları vardı ayrılıklarda. Yaşam 60 yılları aşınca, minik anılar bile, birlikteliğin dostlukların imgeleri oluyordu. Yürekten yaşanıyordu anılar. Herkesin dilinde, “ Hey gidi o günler” tümcesi.

Üniversite öğrenciliği, 1965 yılının ekim ayında Ankara Hukuk Fakültesinin Seminer odasında başlamıştı. Bir Kartonun üzerine, EĞİTİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ" yazılarak kapıya asılmıştı bizler tarafından. Yüz on genç, adını ilk kez duydukları "Eğitim Uzmanlığı" sözcüğünün, işlevini yüklenmek için öğrenime başlamıştı.

On günlük İstanbul Hukuk Fakültesi öğrenciliğim oldu. Ekonomik nedenlerden İstanbul da okuyamayacağımdan, kayıtımı alarak Ankara'ya koşmuştum. Ben de eğitim uzmanı olacakların kervanına katıldım. Soranlara, ağzımızı doldurarak uzman olacağız diyorduk. O ne diye sorduklarında, yanıtını bizler de bilmiyorduk.

İlk aylar fakülte öğrencisi olmanın ayrıcalığının mutluluklarıyla derslere katılıyorduk. Gelecekle ilgili kaygıları yok sayarak, ülke sorunlarının tartışıldığı platformlarda boy gösteriyorduk. Farklı düşüncelerden de olsak, kol kola gezmesini biliyorduk. Dostlukları ileri noktalara taşımasını beceren kültürel boyutu sergileyebiliyorduk.

1965 yılında başlayan serüven, 1969 yılında mezuniyet ile çil yavrusu gibi dağılmıştı. Uzman olacağız diye çıkılan yolda, çileli bir yaşam, istikbal için yürünen patika yolların azımla aşıldığını, Sakarya Üniversitesinin Sapanca Sosyal Tesislerinde, 41 yıl sonra buluştuğumuzda, kucaklaşırken yüreklerimizin çarpıntılarından, atılan özlem çığlıklarından anlaşılıyordu.

25 kişiydik ora da. 110 kişinin sevincini, mutluluğunu yaşadık birlikte. Kimi Arkadaşlarımız, yılların yaşam kavgasına yenik düşerek ayrılmışlardı aramızdan. Öğrendikçe, sevinçlerimize hüzünler karışıyor, buruklaşıyorduk bir anda. Bu yaşta, önemli bir günü yaşadığımızın bilincindeydik. Fakültenin ilk mezunu olarak ta, önemli sorumluluklar yüklenildiği anılardan anlaşılıyordu. Başarılı olunduğu, katılan arkadaşların yapmış oldukları görevlerden belli oluyordu.

Gençliğimizi, daha doğrusu çocukluğumuzu yaşıyorduk o gün. İçimizdeki çocukluk, bedenimizden fırlamıştı bir kere. Kucaklaşmalar çığlıklar, ahlar oflar, kahkahalar ortalığı inletiyordu. Eşlerimiz, çocukluğumuzun kontrolsüz davranışlarını izledikçe, gülüşüyorlardı "İhtiyar delikanlılar" diye.

Zaman tüneli çok şeyleri götürmüştü bizlerden. Yolda karşılaşılsa, birçoğumuz tanıyamayacaktı sınıf arkadaşlarını. Dört yıl yaşananlar, yıllara gömülüp kaybolmuştu fiziksel değişikliklere. Bu değişimi buruklaşarak izlerken, gözlerimden yaşların akmasına, zorlayarak engel olmaya çalıştım.

Birlikte yenilen yemekte geçliğimizi yaşadık. Yaşadıklarımızı anlatırken, okul yıllarındaki anılarımız ağırlık kazanmıştı. Sanki okulun kantinde tartışıyorduk hep. 41 yıl sonra öğrenci başkanlığı seçimini yapıyorduk aramızda. Mutluluğum o coşkunun kaybolmamış olması idi.

Golümü attım dostlarıma. Öğrenci derneği başkanlık yarışında, Karşımda ittifak yapanlara, "Gözlerimin içine bakın ne demek istediğimi anlayın" diyerek seslendim. Sol grubun adayı ben, liberal grubun adayı Mesut Özgendi. Ortanın solu grubu (o gün henüz sosyal Demokrat olamamışlardı) liberal grubu desteklemişlerdi. Mesut özgen ile dostluklarımız pekişerek devam etti. Bu arada, Prof. Dr. Ayşegül Atamanın seçimlerdeki ayak oyunlarını da dile getirdim. Hep birlikte gülüştük.

Bu güzel anıları Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim üyesi Prof Dr. Dursun Gökdağ'ın yapmış olduğu organizasyonla yaşadık. TRT programcısı Ahmet Mortaş, arkadaşımız da, kamerası ile yaşanan güzellikleri ölümsüzleştirdi. Yemekte Dursun kardeşimin yanında oturdum. Duyguların kaynaşarak çığlıklara dönüşeceğini bildiğim için, onun sevabıyla bende cennete doğru yol kat etmek istedim.

68 kuşağı, bir başka yaşamıştı bu ülkede. 1961 anayasasının sağladığı demokratik ve özgür toplumda, gençlik ülkesinin sorunlarına duyarlı olarak yetişmişti. Çağın iletişim olanaklarından mahrumdu ama koltuğumuzun altındaki kitaplar rehberimizdi. Açık oturumlar, paneller, örgütlü toplum olmanın bilinçlenme sürecini hızlandırıyordu. Yokluklara ve yoksulluğa karşın, Üniversite öğrenciliğin tadını doya doya yaşadığımızı bugün daha iyi anlıyoruz.

Emekli olanların en büyük görevlerinin “Nitelikli torun bakıcılığı” olduğu konuşmalardan anlaşılıyordu. Onlar, en üst düzeyde pedagojik formasyonuna sahip olan kişilerdir.

Hangisinin adını yazayım. Hepsi birbirinden kıymetli arkadaşlarım. Maziyi hüzünle anımsarken, ellili yaşlarda hayatın anlamlaştığı bilinciyle hepsine sağlıklı yaşamlar dilerim. 26.05.2010

 
Toplam blog
: 97
: 463
Kayıt tarihi
: 07.02.09
 
 

1944 yılında Arapgir'de doğmuştur. İlk ve orta öğretimini Arapgir'de, lise öğrenimini Ankara Gazi Li..