Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '16

 
Kategori
Anılar
 

Özlemle...

Özlemle...
 

Çok severek izlediğim bir programın nasıl dibe çekilmeye çalışıldığını izlerken göğsümden yükselen sızı sarıyor bütün bedenimi. Ansızın telefonuma düşen bir mesaj sesi bölüyor içimdeki arayışı, ömrümün en güzel yıllarını paylaştığım güzel yürekli bi arkadaşımdan gelen kısa bir cümle. '' Bir daha hiçbir şeyi çok sevmeyeceğim'' yazıyordu mesajda. Onunda içinde aynı sızı vardı belli ki. Üzüntümüz ortaktı. Biz iki genç o gece saatlerce en sevdiğimizi, memleketimizi konuştuk.

Bu memleket başka bir memleket bazen içkiçi kumarbaz bir baba kadar kötü ve endişe verici, bazen bir anne kadar şevkatli ve güvenli, bazen hızla akan bir nehir, bazen bir çınarın gölgesi. İnsanı deli toprağı kurak, her yer kan kokuyor burunlarımız yanıyor, içimiz yanıyor. Acı, korku ve savaş hüküm sürüyor memleketimde. Önce neyden korkman gerektiği sonra korkularını nasıl koruyacağını öğretiliyor burada insana. Dinden kork, insandan kork, kitaptan kork, düşünmekten kork. Kork kardeşim kanının son damlasına kadar kork. Önce allah baba diye sevdiğimiz yüce yaratıcıdan kork, sonra kim ne der diye kork, olur olmaz herşeyi okuma fikirlerin değişir kork, düşünme herşeyi ayıptır günahtır aklından kork, durmadan, bıkmadan, usanmadan kork. Yeterince korktuysan sıra korkmamanı söyleyen, sana bildiklerin yanlış diyen herkesi yakıp yıkmakta yani savaşmakta. Halbuki ne çok isterdik kalabalık sokaklarda kör bir kurşuna, icadı ayıp bir bombaya kurban gitmekten korkmadan yürümek, katıldığımız bir programda provakasyon endişesi duymadan eğlenmek, ne çok isterdik her istediğimizi bağırarak söylemek. Biz allah babayı, ay dedeyi, doğa anayı, avare fikirleri, en aykırı kitapları, sesinin güzelliğinden habersiz bülbülleri geri istiyoruz. Düşün. Hadı korkma düşün. Hayal et hadi. Bir kadının kahkahasında huzur bulan memleketi ya da gökkuşağını kıskandıracak kadar renkli ve bütün memleketi boydan boya kucaklayan savaşı bilmez çocukları. Rüya gibi. Kıpkırmızı dudaklarında beyaz dişlerini seyre duran anadolu kadınlarının saçları uçuşsa barışın rüzgarından kızılıyla, sarısıyla, karasıyla. İzmir'den Hatay'a, Malatya'dan İstanbul'a sofralar kurulsa, herse, keşkek, kayısı kurusu, köftenin içlisi, meyvenin mevsimlisi çorbanın tarhanası anlatsa zenginliğimizi. Allahın bana bahşettiği bolca tevekkül dolu bu ömür bunları görmeye yeter mi bilmiyorum ama en özel dilek gibi, barışa olan özlemi anlatır gibi memleketime bir mektup gibi kalsın bu aleni mabed sizin huzurunuzda. Bu güzellikleri göremeden bu kirli incide iki karış toprak olursam bir gün vasiyetim olsun barışın şanslı çocuklarına. Barış cesaret ve umut sarıp sarmalasın vatanımı, hürriyet özlemi geçmişteki ince bir sızı olsun yanlızca, bağıra bağıra haykırın düşüncelerinizi, sevin bu vatanı ve asla izin vermeyin masmavi gökyüzünün kara bulutlara mesken olmasına.  Özlemle...

 
Toplam blog
: 24
: 365
Kayıt tarihi
: 02.01.15
 
 

Kim olduğumuz ne olduğumuz önemli değil. Kimi mutlu edebildiğimiz, kimin sorunlarına çözüm bulabi..