Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

03 Nisan '20

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Özleniyorsunuz Sayın Bakanım

Kızlar yeni doğduğunda senin gömleğini örtüyordum üzerlerine. O kadar küçüktüler ki ikisi birden bir yastığın üzerine sığacak kadar. Al karısı, karabasanlar basmasın diye, olmaz-olmaz olur denenlerin olmaması için yapardım bunu. Hem de içten inanarak. Bazen başka bir gömleğini bende giyerdim kollarını kıvıra-kıvıra. İyi gelirdi sanki o gömlekle bir bütün olmak. Belki de gömleğin boyutunu gören, görünmeyen canavarlar o gömleğin sahibinden korkup da bize yanaşamasınlar diye yapardım bunu.

 

Kızlar büyüdü onlarla birlikte de ben. Kimse olmadığında, güvenli bir ortamda olsam da korkularım yüzünden hala bir taraftan büyümediğimi düşünüyorum. Benim bu dik duruşlarım, kuyruğu dik tutuşlarım, sert bakışlarım, sert kelimelerim falan birazcık korkak olmamdan aslında. Öbür kızları büyütürken kimse bize dokunamasın diye böyle katı olmuşum. Zamanla yalnız, kendi kendinle kalmanın güzelliğinin de farkına vardım.

 

Üzerine başka bir gömlek giyilse de herkes kendi gücüyle yaşıyor bunu belledim ama yine de o gömleğin içini dolduranın ellerinin seni bir şeylerden koruma çabası, yaşam enerjisi veriyor insana. Kadın ya da erkek fark etmiyor aslında. Birlikte hayatı paylaştığın insanla alakalı. Aynı oranda ayrılıklar da biraz büküyor insanın boynunu.

 

Sanki kızlar kırklıymış bende lohusaymışım gibi gömleklerinden birini onların odasında sandalyeye asıyorum. Onları korumak için mi kendimi korumak için mi yapıyorum bunu bilmiyorum. Artık karanlıktan-yalnızlıktan korkmuyorum ama... Korkularım öyle farklı yön ve renklerdeki.

 

Son gidişinde yolcularken yeterince iyi el sallamadım mı, seni camdan yolcularken arkandan ettiğim dualar eksik mi geldi de süre uzadı diye merak ediyorum. Bu süreç öncesinde üç gün evde oturup da dinlenmek istemiştim nasıl istediysem üç hafta bitmek üzere, temelli evde kaldık. Suç ya da suçlu arama derdinde değilim. Ama feci sıkıldım desem o da değil. Evimi seviyorum, evimde olmaktan mutluyum ama eksik-eksik ve de eksik işte.

 

Ne güzel günlermiş, seninle dağınıklığın yüzünden tartışmak. Kızların da hiç bir şüpheye yer vermeyecek kadar sana benziyorlar. Üç günlük dünyanın kaçıncı gününü yaşıyoruz bilmiyorum. Bu karantina denilen hapislik hali iyice hamur haline getirdi beni. Vara yoğa ağlayasım var. Bu gün bu yağmur ve soğukta kızları alıp dondurma yemeye gittik. Onlar arabada oturdu inmediler merak etme zaten onları artık hiç bir dükkana almıyorlar.

 

Biraz uykusuz kalsam huysuzlaşan ben uyuma güçlüğü yaşıyorum son zamanlarda. Bazıları 3. dünya savaşı diyor bazıları doğanın intikamı, bazıları savaş da yetim kalan çocukların... Bunları boşluktan düşünüyorsun deme tam mesai çalışıyorum. Evet düşünmek için daha fazla zamanım oluyor yokluğunda. Ve nasıl bir hızla neler düşündüğümü bir bilsen "Aha da gitti kadın" dersin.

 

Aslında her şey asayiş berkemal, balıklar, kuş, İzabel, kızlar, ev, ben. Özlem, mesafeler, dağlar girmiş araya. Sağlık olsun, sağlıkla olsun önemli değil gerisi boş diyeceğim ama demek istemiyorum. Sağlık olsun, sağlıkla olsun özlem de olmasın. Kare As'ın As'ı uzakta olunca kağıt eksikliği yüzünden oyun tamamlanamıyor da. O yüzden bu kadar mızıklanmam Sayın Bakanım.

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..