Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Kasım '20

 
Kategori
Spor
 

Özleyecek, Bekleyecek

"Dünyada son dönemin en iyi teknik direktörü kim?" sorusu özellikle 2019'dan sonra daha az işittiğimiz bir soru. Artık pek çok futbolsever için bu sorunun cevabı Liverpool'un önce Şampiyonlar Ligi, ertesi yıl da Premier Lig şampiyonu olmasının ardından netleşti. Hani bazı antrenörler için futbol sohbetlerinde denir ya "Adamın elinde sihirli değnek mi var?" diye işte galiba o gizli değneklerden biri Jürgen Klopp'un ellerinde. Gittiği her takımı aldığı halinin çok ötesine çıkartan biri Klopp. Gerçi "Gittiği her yer" sözü 20 yıllık kariyerinde sadece 3 takım çalıştırmış biri için yanlış bir tabir olabilir ama Klopp'u sevmeyen, sayısı az olan bir kitle bile herhalde onun bu konudaki hakkını teslim edecektir. 

Karizmatik teknik adamın hikayesinde öne çıkan başlıklar onun daha şimdiden bir Dortmund ve Liverpool efsanesi olduğu şeklindedir. Evet o, iki kulübün de efsanesidir belki ama sadece onu daha iyi tanıyanların ve futbolu daha yakından takip edenlerin bildiği haliyle Klopp, gerçek bir Mainz efsanesidir. Aslında hikaye 1990 yılında sıradan bir imza ile başlamış, Almanya alt liglerinde yer alan bir kulüp olan Mainz, Almanya alt liglerinde oynayan Jürgen adındaki bir futbolcuyu transfer etmiştir. Hikayenin ilk 10 yılı tek düze şekilde devam etmiş, Almanya 2. Ligi'nin düz memuru karakterindeki Mainz ne küme düşmüş ne de üst lig olan Bundesliga'ya çıkabilmiştir. Daha sonra tüm dünya devlerini peşine dizecek olan bıçkın Alman delikanlısı da haliyle bir Bayern Münih, bir Dortmund, bir Schalke maçı bile oynamadan kariyerine nokta koymuştur. Aslında o nokta küçük bir şehrin vasat bir takımının kaderinin değiştiği koskoca bir noktalı virgüldür ve o noktalı virgülden sonra her şey daha başka yaşanacaktır. 

2000-2001 sezonunun 23. Haftasını düşme potasında geçiren Mainz, ani bir şekilde Jürgen Klopp'un futbolu bırakması ve kulübün teknik direktörü olmasına karar verir. Üç gün önce soyunma odasında terli formasını çıkarmış halde alınan Greuther Fürth mağlubiyetini tartıştığı takım arkadaşlarının karşısına, eşofmanlarını giymiş şekilde Duisburg maçının taktiğini veren adam olarak çıkar bıçkın Alman delikanlısı. 28 çeken Şubat'ın son gününde son sırada devraldığı Mainz'ı 7 maçta 6 galibiyet 1 beraberlik alan bir takıma nasıl dönüştürmüştür kimse anlamaz ama düştü gözüyle bakılan takım ligde kalmıştır. 

 

Takımın çıkışı bununla kalmaz ve ertesi sezon kendisini zirve yarışında bulur Mainz 05. Hatta son iki haftasına lig üçüncüsü olarak giren kırmızı-beyazlı ekip, peş peşe iki maçı da kazanamayınca yıllar sonra ilk kez yaklaştığı Bundesliga'ya çıkamaz. Dramatik bir sezon sonuna rağmen genç teknik adamın takımı yıkılmaz ve ertesi sezon tekrar zirveye oynar. Bu kez daha hazin bir son bekler müzmin Bundesliga 2 takımını. Son hafta maçının son 10 dakikasına tam 3 averaj fark avantajla giren takım şampiyonluk şarkıları söylemeye hazırlanırken gol yer ve durum 4-1'e gelir. Moraller bozulmaz ilk anda en nihayetinde daha 2 gollük avantajları vardır ve o 10 dakikada skoru muhafaza etmeyi başarırlar. Ancak müdahale edemeyecekleri şeyler diğer şampiyonluk adayının stadında cereyan eder ve Frankfurt 90 dakikası 4-3 biten maçın duraklama anlarında 2 gol birden atarak averajla Mainz'ı geride bırakır. 

Daha önce 3. Lig'e düşmemek için oynayan bir takımdan şampiyonluk adayına evrilmek taraftarı mutlu eder etmesine de iki kere üst üste avuç içinden kaçan şampiyonluklar boğazları düğümleyecek niteliktedir. Ancak Samuel Beckett'ın o ünlü "Hep denedin. Hep yenildin. Olsun. Yine dene. Yine yenil. Daha iyi yenil.sözünü hayat felsefesi yapan bir adamla birlikte Mainz denemeye devam eder. Zirve yarışını bu kez daha uzaktan takip eden mütevazı ekip son 5 haftasına sekizinci sırada girdiği sezonun kapanış haftasında bu kez rakiplerinin kaybetmesiyle yine trajik ama bu kez sevindirici bir şekilde Bundesliga vizesi alır. Daha önce hiç tatmadığı bir mutluluğu yaşayan kulüpte Klopp, bir ilkin başarılmasında öncü oldu. İlk kez mücadele ettiği Bundesliga'da orta sıralarda tamamladığı iki sezonun ardından 2007 yılında küme düşme talihsizliğini yaşayan Mainz Klopp'la geçen son sezonun hemen ertesinde bu kez daha kalıcı olacağı lige dönüyordu belki ama 18 yıl hiç ayrılmadığı sarı saçlı, mavi gözlüsünü gözyaşlarıyla Dortmund'a uğurluyordu. 

 

Bu ayrılık her iki tarafa da yaramış, Klopp dünya standartlarında bir hocaya dönüşürken, sağlam bir miras bıraktığı Mainz, yıldızı daha sonra parlayacak başka bir isim olan Thomas Tuchel ile Bundesliga'nın başaltı takımlarından birine dönüşmüştü. Besleyip, büyüttüğü kızını günün birinde evlendiren vakur baba edasıyla Klopp'ten sonra Tuchel'i de Borussia Dortmund'a gönderen Mainz, teknik adam tercihlerinde daha sonra o kadar şanslı olamadı.

Her sezon biraz daha geriye giden kulüp, mali açıdan zorlandığı günlerde bir de pandemi ile boğuşmak zorunda kalınca kendi yağında kavrulan pek çok kulüp gibi kemer sıkmak zorunda kaldı. Pek çok oyuncusunu satışa çıkartan Mainz, buna karşın rakiplerin de bütçe kısıtlamasından etkilenerek sadece Ridle Baku'yü elden çıkarabildi. 10 milyon euro'luk kazancın yalnızca 2 milyonunu transfere ayırabilen kulüp, iki genç stoper takviyesi yapabildiği kadrosunda eksiklerini gideremedi. 

 

Tam on yıl önce bugünlerde Bundesliga'ya fırtına gibi bir başlangıç yapan Mainz 7 maçta topladığı 21 puanla Bundesliga'ya en iyi başlangıç rekorunu egale etmişti. On yılda 180 derecelik bir dönüş yaşayan Kırmızı-Beyazlı ekip 6 maçta 6 mağlubiyet yaşayarak yeni bir rekorun daha sahibi oldu. Bu kez egale ettiği 29 yıllık rekorla taraftarlarını hüsrana uğratan kulüp, ligin 7. Haftasında karşılaşacağı Schalke maçıyla çıkış arıyor. Tıpkı kendisi gibi lige çok kötü başlayan ve tarihinin en karanlık günlerini yaşayan Gelsenkirchen ekibiyle erken bir "Play-out" maçına çıkacak olan Mainz, kaybetmesi durumunda hem bu olumsuz rekorun tek sahibi olacak hem de daha şimdiden ligde kalma umutlarını azaltacak. 

Geçtiğimiz sezon ligin ortalarında takımın başına geçen Achim Beierlorzer ile yeni sezona başlayan Mainz, herhalde geleceği pek parlak görmemiş olsa gerek ki hoca değişimine giden ilk takım oldu. Yardımcı antrenör Jan-Moritz Lichte ile devam etme kararı alan Mainz yeni bir Klopp yaratma hevesindeydi muhtemelen. 40 yaşındaki çiçeği burnunda teknik adamla dört maça çıkan takım henüz puan yüzü göremedi belki ama ilk haftalarda farklı yenilgiler alıp, oyun anlamında sahaya pek bir şey koyamayan dağınık görüntüsünden biraz sıyrıldı. Özellikle son iki maçta rakipleri karşısında puan almaya çok yaklaşan takım, taraftarlarını umutlandırsa da ligin dişli ekiplerinden Mönchengladbach ve Augsburg'a son 10 dakikada yenilen gollerle teslim oldu. Lichte ile birlikte hücum kimliğini geliştiren Mainz, henüz savunma anlamında belli seviyeye çıkamadı ve maç başına yediği 3 gol ortalamasını aşağılara çekemedi. 

Baku'nün transferinin ardından St.Juste'yi sağ beke çekmek zorunda kalan ve bu yüzden genç stoperin Niakhate ile oluşturduğu başarılı tandem ikilisini bozan takımda yeni transfer Killian da henüz istenilen katkıyı veremeyince savunma anlamında kırılgan bir yapı oluştu. Bunda kaleci Robin Zentner'in de payı olduğunu görmezden gelemeyiz. Sezona kötü giriş yapan ve basit goller yiyen Zentner ile geçtiğimiz yıllarda bir şekilde idare edilmişti ancak bu kez işler biraz daha sıkıntılı. Yavaş yavaş form tutan Mateta ve Quaison ikilisi geçmişte olduğu gibi yine takımın en büyük gol umutları. Takımın en deneyimli ismi Danny Latza ve artık daha tecrübeli hale gelen Türk asıllı Levin Öztunalı ile birlikte kötü başlangıca rağmen gelecek için umutlar sürüyor. Schalke maçında alınacak bir galibiyet rüzgarı terse döndürebilir. 

 

Hırslı yapısıyla takıma özgüven aşılamaya çalışan Lichte ile işler yoluna girer mi bilinmez ama bu sezonun diğer yıllara nazaran oldukça sıkıntılı geçeceği aşikâr. Tabi ki bir Klopp daha çıkartmak en azından hayalini kurmak zaten maça gidemeyen Mainz taraftarı için şu aşamada yapılabilecek tek şey. Onlara şu an Tuchel gibi biri de ilaç olur aslında ama Liverpool'dan çıkıp gelecek bir Klopp olsa muhtemelen bu yıl küme düşmeyi de kabul ederlerdi. Tutkulu Liverpool kulübünü bırakıp başladığı yere dönmek kolay değildir elbet ama 2024'te sözleşmesi bitecek bir Klopp'u bekleyecek Mainz kulübü. Tarkan'ın ilk albümünden az bilinen ama vurucu "Söz Verdim" şarkısında dediği gibi: "Özleyeceğim, bekleyeceğim."

 

 
 
Toplam blog
: 24
: 69
Kayıt tarihi
: 07.09.20
 
 

Başta futbol olmak üzere çeşitli spor karşılaşmalarını takip eden, müziği, sinemayı, tiyatroyu, s..