Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '07

 
Kategori
Sinema
 

Özseverlik ve Hollywood

Özseverlik ve Hollywood
 

Kephisos ile Leirope’nin güzelliği ile ünlü oğlu Narcissus (Narkissos), superisi Ekho’nun sevgisini red eder. Kederden sesi kısılıncaya kadar ızdırap çeken Eko öldükten sonra Narcissus, Tanrıça Nemesis tarafından sudaki yansımasına aşık olmakla cezalandırılır; kendine hayran olan Narcissus suya atlar ve gölde boğulur.

Yunan Mitolojisindeki bu öyküyü okurken, Narcissus’un, Hollywood’un popüler filmlerinde sunduğu ABD olduğunu tasarlayın. Ya da Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalındaki kötü kalpli kraliçeyi aklınıza getirin. Aynaya bakıp ‘ayna ayna söyle bana, bu dünyada en güzel kim?’ diyenin, başında çizgiler ve yıldızlardan oluşan şapkasıyla Sam amca olduğunu tasarlayın; elindeki aynanın sapında da Hollywood yazılı olsun.

Ya da küçük bir bebek düşünün. Ama bu bebek Freud’ün dürtü-savunma-çatışma modelindeki birincil özseverliği yaşayan bebek olsun; dış dünyayla ilgi kuramamış, kendi dışında zevk verici kaynakları bilemeyen, annesinin memesi veya diğer objelerden kendini ayırt edemeyen, ben ile ben olmayan arasında ayrım yapamayan, tek gerçeklik olarak kendisini ve ihtiyaçlarını algılayan bir bebek. Sonra bu bebeğin Hollywood’un popüler filmleri olduğunu düşünün.

Bu benzetmeler zihninizde canlanırken, özsever kişiyi tanımlayan Eric Fromm’a kulak verin:

Boş sözler ettiği zaman bile kendini çok önemli bir şey söylemiş gibi hisseder. Başkalarının söylediklerini çoğunlukla dinlemez ya da onlara ilgi duymaz. Kendini belli bir yönüyle özdeşleştirir. Kim olduğunu sorduğunuzda verebileceği en doğru yanıt, onun kendi kafası, ünü, parası, vicdanı vb. olduğudur. Kendisiyle ilgili her şeyi özsever bağlılığının nesnesi durumuna sokar. Onun fikirleri, onun bilgisi, onun eviyle birlikte, onun ilgi alanına giren kişiler. Şayet aşıksa, aşık olduğu kişi onun olduktan sonra, salt kendisinin bir parçası olduğu için, kendi gözünde olağanüstü niteliklerin sahibi olur. Çünkü, o sahip olduğu şeylerin olağanüstü güzellikte olduğuna inanacak, onlara ‘aşık olacaktır’. ‘O’, onun olduğu için değerlidir. Sadece kendi ürettiği şeyler değerlidir. Dıştaki ‘ben olmayan’ değersiz, tehlikeli ve ahlaksızdır. Kendini herşeyi bilen, herşeye gücü yeten kişi olarak görür.

Özsever kişiyi tanımlayan özelliklerle, Hollywood’un popüler filmlerindeki kahramanları yan yana düşünün: Dünyayı, uzaylıların istilasından o kurtarabilir, adaleti yalnız o dağıtabilir, dünya ve ülkesi için neyin doğru olduğunu sadece o belirleyebilir, milyarlarca insanın kaderi yalnız ona bağlıdır, sadece kendi ürettiği kavramlar değerlidir, onun ülkesi, onun başkanı olağanüstü niteliklere sahiptir.

Düşünün, düşünün ama eleştirmeyin, çünkü, özseverliği yüzünden kendine hayran olan ve kendini başkalarından üstün gören ‘ben’, özseverliğini onaylamayan, tehlikeye sokan her şeyi ortadan kaldırmadan rahat etmeyecektir. Tıpkı filmlerde yok ettikleri gibi.

Eleştirmeyin ama özsever ‘ben’e sahip olanın size sahip olmasına izin verip vermemek üzerine biraz düşünün. Ve şunu hiç unutmayın: Size sahip olduğunda, ‘siz’, sahip olunduğunuz için önemlisinizdir ve siz, onun nesnesi olmuşsunuzdur.

 
Toplam blog
: 27
: 1301
Kayıt tarihi
: 21.05.07
 
 

Üniversite öğretim görevlisi emeklisiyim. Ama hayattan emekli olmadım ya.  İletişim fakültesi rad..