Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '10

 
Kategori
Öykü
 

Özü çiçek

Özü çiçek
 

Eski pazar sokağının, en dipteki ahşap evden ağlama sesleri duyuldu. Kadın ağlamasından çok bir bebek ağlamasını andıran sesler çökmek üzere olan karanlıkta yankılandı uzun uzun. İnil inil ağıtlar yükselmekteydi, kimbilir ne vakte kadar!...

Evlerine dağılmak üzere olan kahve ahalisi kulak verdi bu uğultuya. Günboyu konuşmanın verdiği yorgunlukla susan diller hararetli hararetli el hareketleriyle yeniden dile geldi. Kimbilir ne yorumlar yapılmaktaydı vaktini kahve köşelerinde geçiren bu yavan insanlar arasında.

Elbet bir hikayesi vardı bu ağıtların. Hatta epeyce uzun bir hikayesi. Öyle ki zamanını dedikodu çamurunda kendilerine bir dünya kurmuş karıların ağzını hiç kapatmayacak ve bire bin ekledikleri bir hikayeye dönüşecek kadar.

Kimileri derdi ki bu ahşap ev sakinleri için, çatışmada şehit olan oğullarının zaman zaman ruhu gelir intikam andı içirmek için kardeşinin boğazına çöreklenirmiş. Bu aslı astarı olmayan dedikodunun yanında daha niceleri vardı ki hayretler içinde bırakır beşeri mahlukatı!...

İntikam ateşi yana dursun, kadının peşinde bir dederuhi her dolunayda eve gelir, gidermiş. Rengarenk ışıklarla süslermiş evi, oynatırmış kadını!...

Ağıtlar, karanlığın basmasıyla kahkahaya döndü. Bu çığırtkan kahkahaların sebebini ihtiyar adam ''geldiler'' diye özetledi!
Kim gelmişti, ne gelmişti, neden ağlatmıştı, neden güldürmüştü?

Yediden yetmişe herkes, dilin kemiği yok sözünü tasdiklercesine, kendine göre bir senaryo yazmaktaydı yıllardır.

Öyle ise şimdi bu hikayeleri boşverip işin iç yüzünü bu ağıtların ve kahkahaların sahibi Çiçek'ten dinleyelim...

Onaltısında gelin idim, bindim atıma
Yanımdaki damat yetmişbeşinde ki dede
O gün lanet ettim kara yazıma
Aldılar beni attılar bir köhne eve.
Yiğidim askerdeydi, beklemekteydi gönül
Zaman geçmek bilmedi, kahroldum 4 yıl
Hamaratlığım ün etti köylerde
Adı çıkmadan evermek lazım böyle yerde
Sürgün ettiler beni kara zindanlara
Yiğidim yerine dede girdi koynuma.

Böyle dile gelirdi Çiçeğin ağzından kendi hikayesi. Duyanlar duymayanlara anlatırdı, görmeyenler görmüş kadar, bilmeyenler bilmiş kadar ve yaşamayanlar yaşamış kadar olurdu.

Çiçek gibiydi Çiçek... Özü Çiçek...

Bir gece vakti çalındı köhne evin kapısı. Uykulu gözlerle dedeye çevirdi başını. Dede çoktan derin uykulara dalmıştı. Hatta öyle bir derin uykudaydı artık gözleri bir daha hiç açılmayacaktı.

Çiçek korktu yanındaki ruhsuz dededen, kapı çalmasa sabaha kadar yanında yatacaktı ecel geldiğini bilmeden. Dedeyi sarstı çaresiz, nefesini dinledi dakikalarca.
Kapı halen yumruklanmaktaydı büyük bir ızdırapla. Kalktı çiçek yataktan, kapıya yöneldi koşarak. Hiç beklemediği bir zattı, kapının önünde bekleyen. Yiğidi dönmüştü lakin ne sarılabildi çiçek, ne bakabildi sevdiceğin yüzüne.
Tuttu kolundan sarstı yiğit, ''gel benimle'' dedi sürüyerek.

''Dede öldü'' dedi Çiçek,
''Boşver'' dedi yiğit gülümseyerek.
Çiçek hiç unutmadı o gülümsemeyi.

Gecenin karanlığında saatlerce yürüdüler ovalar aşarak. Sabaha karşı az biraz dinlendiler kuytu bir yer bularak.

Köhne evden feryatlar taştı güneş doğduktan sonra. Kızlar, gelinler, oğullar bir olup aradılar Çiçek'i. Köyde çabuk haber oldu, Çiçeğin kaçtığı, ellere silahlar çalındı, intikam için dağlar tepeler arandı.
Dediler hep bir ağızdan ''Çiçek dedeyi Öldürdü''

Gün öğlene döndü Çiçek ile Yiğit şehre vardılar. Öyle acıkmışlardı ki önce karınlarını doyurdular. Yürüdüler epey, karşılarına lunapark çıktı. Çiçek çok sevindi bu renkli oyuncağı görünce. Ne varsa bindiler tek tek, kahkahaları çınladı göğe yükselerek. En son binmişlerdi dönmedolaba. Mutluluk bu olsa gerek diye düşündü Çiçek. Yine güldü, yine kahkahalara eşlik etti gün. Uzansa güneşe dokunacaktı, uzansa bulutları kucaklayacaktı!!...

Sonra, sonra silah sesleri karıştı kahkahaların arasına. Yiğidin göğsünden alkanlar akmak için yarıştı. Çiçeğin ellerine yiğidinin al kınası sürüldü. İnil inil ağladı Çiçek...ağladı...

İşte o günden sonra ne zaman mevsim bahar olsa, ne zaman gün akşama dönse, ne zaman dolunay çıksa Çiçek önce kahkalar atar, sonra inil inil ağlar.
 
Toplam blog
: 50
: 608
Kayıt tarihi
: 18.10.09
 
 

Yazmayı sevdiğim kadar, konuşmayı sevseydim...Yazmayı becerebildiğim kadar, konuşabilseydim...Yazdık..