Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '09

 
Kategori
Güncel
 

Özürlü/genç/dilenci/vicdan

Özürlü/genç/dilenci/vicdan
 

Bu bir dilenme işidir.


Bizim Yenice’nin en kalabalık günü Perşembe günüdür.

Neden?

Çünkü ilçenin pazarıdır.

Yenice’nin 80 köyü Yenice’ye iner o gün.

Her yer gıvıl gıvıl insan kaynar.

Hiç işi olmayanda gelir o gün Yenice’ye.

Köylülerin getirdiği her çeşit yiyeceği bulmak mümkündür pazarda.

Edremit’ten zeytin gelir.

Gönen’den pirinç ve hazır elbise satıcıları.

Biga’dan her çeşit esnaf iner Yenice’ye.

Çan’dan gelen satıcılarda var elbette.

Çok uzaklardan, bilmediğimiz yerlerden ne gelir?

Dilenci.

*

Belki bizim Yenice’den de bazıları başka yerlere dilenmek için gidiyordur.

Bilemiyorum.

*

Bizim Yenice’de deliler vardır.

Yarı akıllı.

Çeyrek akıllı.

Sonradan deli olma.

Özürlüler vardır Yenicede.

Neredeyse her köyde birkaç özürlü vardır.

Yenice insanı bu garipleri kendi içinde eritir.

“Yeniceli özürlüler” şanslıdır.

Karşılıksız, herkes onlara yardım eder.

Bir de bizim deliler, benden iyi giyinir. Her lokantanın kapısı onlara açıktır.

Bazı sonradan deli olmalar, bir lira, bir lira toplayıp, şaraba yatırım yaparlar.

Foyaları meydana çıkınca da açıkta kalırlar.

Böyle bir yerdir Yenice.

Dileğim şudur.

“Hiç kimse deli olmasın. Hiç kimse özürlü olmasın.”

*

Perşembe günleri, çeşitli kılıklarda dilenen kişilerle karşılaşmak mümkün.

Elinde küçük bir çocuk sürükleyen genç bir kız.

Kucağında bir bebekle kahvehaneleri dolaşan genç bir kadın.

Bacağı tomruk gibi şişmiş bir adam. Elinde bir çanak.

Bacaklarını boynuna geçirmiş bir üçkağıtçı.

Mendil satan bir yaşlı kadın.

Elinde, kronik hastalık raporu ile dolaşan bir adam.

Ev ev dolaşan yaşlı bir kadın.

Hepsinin dilinde aynı cümleler.

“Allah rızası için.”

“Allah size dert vermesin.”

“Allah kazadan beladan korusun.”

"Allah çocuğunuza bağışlasın sizi.”

Allah ne muradınız varsa versin.”

Allah! Allah! Allah!

Allahın adını kullan. Ver coşkuyu.

Benim cebimde, dilencinin cebindeki para kadar para yok.

Aslında, dilencinin bana para vermesi lazım.

İnsanların en zayıf noktasından vuruyorlar.

“İnanç. Allah. Allah korkusu. Sevap kazanma isteği. Vicdanı rahatlatma. Cenneti garantileme çalışmaları.”

Dilenciye para veren, cennete bilet alır.

Hem de ön koltuklardan.

Politikacılar bile meclisi garantilemek için oy dilenciliği yapmıyorlar mı?

Bu dilencilik her çağın mesleği.

Doğudan, köycek gelip İstanbul’da dilencilik yapanlar varmış.

Dilencilerin özel otoları, Taksim’de apartmanları varmış.

Diyorum ki:

“Kes kulağını, tut bir köşe başı.”

Dön köşeyi.

Bedava, emeksiz yaşama.

Neyine senin öğretmenlik!

Nasıl olsa memlekette, “vicdanı guvvatlı” çok insan var.

*

Bak ben peşin söyleyeyim.

Benim vicdanım dilencilere kapalı.

Yardıma muhtaç çaresiz insanların hep arkasındayım. Ben bulurum ihtiyacı olanı. Yardım ederim.

Benim vicdanın, tesadüfen karşıma çıkan üçkağıtçı bir dilenciye yumuşamaz.

Sokakta dilenenlere kapalıyız.

*

Elli felli bir adam. Giyimi kuşamı, traşı güzel.

Koluna girdiği bir genci kalabalık içinde bir sağa bir sola durmadan savurup duruyor.

Genç, yirmi yaşlarından büyük. Kirli sakalı olan birisi. Yüzünde bir pişmanlık ve korku ifadesi var. Hiç konuşmuyor. Sadece komutları uyguluyor.

Yanındaki adam açıklama yapıyor.

“Bu gencin üstüne yıldırım düştü. Yardım edin.”

Genç, sol omzunu açmış. Sol bacağını dizlerine kadar sıyırmış.Protez bir bacağı var.Protez bacağını, koli bandı ile sarmış.

En kötüsü, gencin omuzu.

Kolu kopmuş. Sol kolu omuzdan kopmuş. Bir seri ameliyattan sonra yıldırımın etkisiyle yanan vücudu kötü bir görüntü içinde kalmış.

Hava soğuk.

Grip mırip hak getire.

Her şey paraya odaklanmış.

Domuz gribi de var.

Kim takar domuzu momuzu!

Gencin giydiği tek bir elbise var üstünde. Tiril tiril.

Kopuk kolu ve yara izlerini açıkta bırakarak dolaşıyor insanların içinde.

Gencin kopmuş kol yerini görenin, aklı tepe taklak oluyor zaten.

“Yardım edin. Allah rızası içinn…“ der demez, vatandaş cebinde eline geçen ilk parayı atıyor kutunun içine.

Cennete bir bilet.

*

Bu gencin % bilmem kaç çalışma durumu yok. Doğrudur. Bir eli gayet sağlam. Bir bacağı da sağlam.

Hem de sağ eli. Aklıda yerinde.

Bir tezgâhta, bir şeyler satabilir.

Özürlüler kontenjanından, İşkur’da iş bulabilir.

Bunu da bırakalım.

Kesinlikle devlet, bu gence maaş veriyordur.

Bizim Yenice’de, Deli Şakir özürlü maaşı alıyorsa, herkes alır.

*

Bir gün genç bir kadın dilenmek için bir kahvede oturanlarının yanına yaklaştı.

“Allah rızası için” der demez birisi patladı.

“Niye dileniyorsun, çalışsana”

“Kadın kocam öldü, kimsem yok.” Der demez. Adam patladı.

“Ben evlencek birini bulamıyom. Hadi evlen benimle, kurtul bu işten.”

Heyyyy kaçma! Bendeki para sana da yeteeeer. Sülalenedeeeee!

Kadın, kaçtı gitti.

Demek ki, “dilenmek” daha kârlı.

*

Gelir dağılımının dengesiz olduğu, işsizliğin kol gezdiği ülkelerde “dilencilik” bir gerçek. İhtiyacı olup ta zorunlu dilenenlere bir sözüm yok. Bu işi bir meslek olarak yapanlara, meydanı bırakmamak lâzım.

Hepte meydanlarda, sahte dilenciler, vicdan sömürücüleri

Keşke hayat, Atilla Atasoy’un 70’li yıllardaki “Dilenci” şarkısı gibi olsaydı.

Ne dersiniz?

DİLENCİ

Adım adım yollar
Sokak sokak geceler
Avunmaz hiç yüreğim
Gezerim içim sızlar
Yabancıyım bilmem
Belki bir serseriyim ben
Yok yok dilenciyim dilenci
Aşk deyip dilenenlerden

Vuruldu gönlüm bir hoş
Ne olur sevgiyle koş
Uzanan elim bom boş

Dilenciyim sevgin için
Dilenciyim gülmen için
Dilenciyim iki göz için
Dilenciyim senin için

Uzak uzak yollar
Bitmez tükenmez geceler
İçsem mi içmesem mi?
Deyip boşalır kadehler
Benim dilencilik boş
Ötekisi ah! Ne de hoş
Hiç olmazsa parası çok
Üstelik vergisi de yok

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..