Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '10

 
Kategori
Özel Günler
 

Özürlülük, sakatlık, engellilik kutlanmaz! Engelli etkinlikleri günüydü dün...

Özürlülük, sakatlık, engellilik kutlanmaz! Engelli etkinlikleri günüydü dün...
 

Sakatlık, özürlülük, engellilik kutlanmaz… Fakat Dünya Özürlüler günü adı altındaki etkinlikleri genelde Devlet yürütür ve KUTLAR… Bir dürüm, ayran verilir katılan sakatlara… Konuşanlar da Devlet yetkilileridir… 

Sakatlık istenmeyen, kaçınılması gereken, iyileştirilmesi ya da en az indirgenmesi gereken bir şeydir… Kalıcı olduğunda günlük yaşantı içinde etkilerinin en aza indirgenmesi gerekir… Bedenin bir kısmının kalıcı sakat kalması, insan olmanın temel şartlarından uzaklaşmak anlamına gelmez… Sakat kalan uzvun yerine aynı işlevi yerine getirecek araçlar aranır ve bulunur… Yani sakatlığı kutlamak adamın yüzüne küfretmekten daha beter bir şeydir… 

Asıl engellenmek toplumsaldır… Asıl engellenmek toplumun yarattığı uygarlıktır… Asıl engellenmek, sakatların ötekileştirilip onlara ideolojik olarak bakış açısında boğulmasını seyretmektir… Görmemektir, yok saymaktır asıl sorun… 

Sakatlar ayrı bir tür değildir… 

Sakatları engelleyen kendi bedenleri değildir… Daha çok onlara bakış açısı ve yapılan her tür iş, eylem, yatırım ve sosyal olayda kendilerinin yok sayılmasıdır… 

Ötekileştirme mutlaka o kitlenin hedef tahtasına konulması anlamına gelmez… Çoğu zaman hiç hissedilmeden sinsice yapılır… Bu yapılan iş/eylem/düşünceden bir yapanın birde yapılan işten etkilenin haberi olur… Kamuoyu ise ideolojik saplantılı olduğundan hiç etkilenmez, farkına varmaz… İşte Türkiye’de sakatların uğradığı sakat kırım politikasının temeli budur… Doğrudan hiç menfi düşünce eylem yoktur ortada… Ancak yok sayılırlar… Oldukları düşünülmez… Yani yapılanlar ile değil yapılmayanlar ile ötekileştirilirler… Ötekileştirme ise aklın alamayacağı bir işkencedir… Ömür boyu ev hapsi… Ellerine verilen üç beş kuruş ile evlerinde geçirecekleri müebbet hapistir onların yaşamları… 

Yapılan her iş/yatırım/düşüncede her kes düşünülür… Ancak bedenleri zayıf ve güçsüz olanların evde yaşamaları kimseyi rahatsız etmez… İşte mim noktası budur… Oysa yaşam sokağa çıkmakla, ulaşımla, istenilen her şeye erişebilmekle başlar… 

İşte toplumdaki duyarlı insanların engelli etkinlikleri günlerinde öğrenecekleri düşünce bu olmalıdır… Yapılan her işte/düşüncede sakatların bu olaydan nasıl etkileneceği, onlarında orada olması gerektiğine inanmalarıdır… 

Örneğin Ülkemizde hiçbir plajda denize giremez sakatlar… Hiç aklınıza geldi mi? Yoksa onların denize girmesi gerektiğini düşünmediniz mi? Son dönemde bazı iyi gelişmeler oldu… Uzun uğraşlar sonucu bu çığlığı Antalya belediyesi duydu… İşte bunu bilmeniz gerekir… O işlere imza atan yetkililerin, yatırımcıların, bunu yüzlerine çarpmak lazım… Tükürürcesine ama… Evlerden inemezler çıkamazlar… Sokaklarda rahat olamazlar… Ulaşımda yoklar… Sinemayı ne mümkün düşünmek… İşte değişmesi gereken, kırılması gereken toplumsal bakış açısı budur… Sizlerde sakatlar kadar rahatsız olmazsanız bu GÖRMEME-YOK SAYMA olayından bu iş böyle gider… Sakatları engellemeyen her yatırım/iş/düşünce yaşlılara ve çocuklara zaten en lazım olan şeylerdir… Yaşlıların, sakatlardan farklı bir kaderleri yoktur ülkemizde… Her insan yaşlanacağına göre diyorum ben, mutlaka lazım olacak herkese bir gün yapılanlar… 

Yalvarıyorum şu sakatlar için çalışıyorum diyen, bize yardım edin bizde onlara yardım edelim diyen kimseyi ciddiye almayın… Onlar adına tek başına konuşan (Metin Şentürk vs) onlara ''iyilik'' yapan herkesten kaçın... Onlara sizin bakış açınız gerekli... Onların rahatsız olduğu herşeyden siz rahatsız olursanız olayın çoğu çözülecek... Onların yerine park eden salakları kınayarak başlasanız bile yeter... 

 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..