Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '07

 
Kategori
Mizah
 

P'enis'in hatası!

P'enis'in hatası!
 

İnsanoğlu ölçmeye meraklı bir yaratık olagelmiştir hep ama son yüzyılda bu merak aşırı boyutlara vardı. Zamanında ilginç konuların işlendiği sıradan bir kitapken bugün başlı başına uluslararası bir kurum ve organizasyon olan Guinness Rekorlar Kitabı, bitmez tükenmez bir ölçme ve kıyaslama yarışının canlı belgesi haline geldi. İnsanlar kitaba girebilmek için kendilerini heba ediyor. En büyük kabak yetiştirme, en kısa sürede en çok sosis yeme, paket lastiğini çekip bırakarak en uzağa fırlatma (rekor 30 metreymiş), en büyük bayrak (rekor bize ait) vs vs. Tabii bunların içinde insan vücuduna ait rekorlar başlı başına ilginç bir kategori oluşturuyor. İnsan vücudu deyince de akla doğal olarak en zayıf, en şişman, en uzun, en kısa insan ya da en uzun burun, en büyük göğüs, en büyük penis gibi rekorlar geliyor.

Ölçme, sayma, kıyaslama fetişizmine en iyi örneklerden biri de basketbol istatistikleridir sanırım. Bu spor dalının akla gelebilecek her türlü niceliği tek tek kaydedilip sıralanır. Özellikle NBA’de herşeyi mutlaka istatistiğe bağlamak gereği duyarlar nedense. Bu yüzden pek sevmem basketbolu. Spor değil de istatistik gösterisi gibi gelir bana.

Batılıların ölçme merakı çoktandır bize de sirayet etmiş durumda. Ölçme ve kıyaslamanın bu derecede önem kazanması biraz da modern yaşamın zorunluluğu. Çin’de üretilen bir tost makinesinin fişinin Portekiz’deki bir evdeki elektrik prizine takılabilmesi için çok iyi bir ölçme sistemi ve kesin standartlar oluşturmak şart.

Ama bu ölçme kıyaslama işini abartıp özellikle insan vücudunu kadastrosu çıkarılacak bir alan olarak görme saplantısı çoğu zaman komik durumlara da yol açabiliyor. Mesela biz erkeklerde, özellikle de nispeten genç yaşlarda bir organ ölçme kıyaslama saplantısı olur. Önceleri bu konu ortalarda pek de açıkça konuşulamazdı. Ama biz erkekleri hep endişelendiren, zaman zaman lüzumsuz bunalımlara sürükleyen bir konu olmuştur bu. Büyük organın kendiliğinden, tek başına bir iktidar ve mutluluk kaynağı olduğu, bütün kadınların böyle bir organa sahip bir erkekle birlikte olmak istediği efsaneleri almış yürümüştür erkekler arasında. Erkekliğe adım atıp karşı cinsi tanıyınca durumun pek de öyle olmadığı anlaşılır ama yine de kimi erkekler bu çocukluk saplantısından hayat boyu kurtulamaz. Bu konuda hayat boyu çocuk kalan zavallılar, psikiyatristler, seksologlar, estetik cerrahlar, gazeteciler, porno yayıncıları ve romancılar için iyi bir ekmek kapısıdır.

Mesela Prof. Haydar Dümen kendimi bildim bileli bu konuda aynı şeyleri söyleyerek para kazanır! Hayır, sayın Dümen’in yaptığı işe sonsuz saygım var ama artık bu boy - işlev meselesinde koskoca bir literatür oluştu. Azıcık kitap-google karıştırsan zaten her sorunun cevabını bulabiliyorsun. Hâlâ niçin bu kadar kafa yorup bunalıma girilir anlamıyorum.

Bu iflah olmaz ölçme/uzunluk meraklılarının cüzdanına salınan son olta da “P” adlı roman. Ya da “P’enis Roman”... Sözüm ona romanın esas kahramanı 32,6 cm’lik bir penismiş de kitapta onun bu genç irisi varlığının sahibinin hayatını nasıl zorlaştırdığı anlatılıyormuş. Yazarın takma ön adının “Enis” olmasından yola çıkan bazı aklıevveller de romanın gerçek yazarının ünlü yazar ve yayıncı Enis Batur olabileceğini fısıldamış kulaklara. Bu da son günlerde edebiyat dünyasında epey bir tartışma yarattı malumunuz üzere. Eğer asıl amaç reklam yapmaksa bunda epey başarılı olundu.

Romanı okumadım, okumayı da pek düşünmüyorum. O yüzden içeriği ve edebi başarısı konusunda bir yorumda bulunmam doğru olmaz. Benim takıldığım nokta, son “kahraman”ımız P’nin boyunun 32,6 cm gibi milimetrik bir kesinlikle ifade edilmesi. Hadi, romandır, herşey mümkündür diyelim ama yazar neden böyle bir rakama ihtiyaç duymuş anlamadım, mesela düz hesap “30 cm civarında bir şey” deseydi büyüklük vurgusu daha mı az etki yapardı? Vurgu murgu bir yana bu milimetrik ifade bence P'yi daha işin başında sakatlayan bir unsur. Şundan dolayı: Bir kere bu penis denen meret asla tam olarak ölçülemez. Yani öyle milimetre cinsinden. Hadi belki yaklaşık bir uzunluk olabilir de, hiçkimse benimki 20 santim, onunki 16,5 santim falan diye gezinmesin ortalarda. Hele romanda iddia edildiği gibi 32,6 santim gibi kesin bir rakam belirlemek hiç olmayacak bir şey! Bu nazik alet insan vücudunda bulunan en esnek yapılı organlardan biridir. Ölçme işleminin sonucu hangi durumda ölçtüğünüze bağlı olarak değişir. Nefes alıp vermenize, nabız sıklığınıza göre bile değişir. Ölçme işlemini ortamın sıcaklığı, ıslak olup olmadığı, stres yoğunluğu, biyoritm, günün saatleri gibi bir sürü değişken etkiler. Kaç kere ölçerseniz ölçün her seferinde farklı bir sonuçla karşılaşırsınız. O yüzden hiçbir erkek hayatı boyunca kendi “kahraman”ının boyunun kaç santim olduğunu asla tam olarak öğrenemez. Ama şurası kesindir: Bu konuya ne kadar çok kafa yorarsanız kahramanı ölçme işleminden o kadar menfi sonuçlar elde edersiniz! (Bkz. ölçme işleminde stres değişkeni!). O yüzden hemcinslerime naçizane tavsiyem şudur: P’Enis Roman’ı ister okuyun ister okumayın ama her durumda vücudunuzun tüm organlarıyla barışık olun. Bir de Haydar Dümen hocamız on yıllardır ne söylüyor onu hatırlayın biraz!..

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..