- Kategori
- Dünya
Pabucu bile yokmuş
Kiremit rengi taşlar üzerinde öylece, bir kolu başının üzerine dayalı, gündelik ev kıyafetleriyle düşüvermiş de kalmış kadının fotoğrafı haber kanallarında geçti. Kadın cezaevindeki eş ziyaretinden dönüyormuş ya da gidiyormuş. Yanında ayakta 11 yaşındaki oğlu ağlıyordu. İşte annesi gökyüzüne karışırken o yavrunun perişan halini de onlarca insan gördük, içimiz sızladı, bazılarımız bilgisayarları karşısında sunturlu küfürler etti, kadını suçlayan da olmuştur belki ahlakçılardan, kimi de kadının katilinin yakalanış videosunu izlemeye daldı, yakalama anında da kötü şeyler yaşanabilirdi, neyse ki yaşanmadı... Ne yapılabilirdi ki diye düşündük çoğumuz, belki de...
Aslında çok şey yapılabilirdi.
Örneğin fotoğraflara dikkatle bakılabilirdi. Bu kış günü , ayağı kundurasız, sırtı ceketsiz kadıncağızın beş çocuklu haliyle yaşadığı sıkıntılar kavranabilirdi.
Şikayetçi olduğu kişiden- komşusundan- korunması için o gün mü, o kıyafetlerle mi gitmişti emniyete? Oralarda,- buralarda da olmayan- , insanların ruhsal ve sosyal durumlarıyla ilgili- Amerikan dizilerindeki benzeri- sosyologlar, psikologlar, sosyal güvenlik uzmanları olsa, bu pabuçsuz kadınla ilgilenirler miydi?
Doğru dürüst koruma temin edilir miydi kadına? Koruma vardı da, yetersiz mi kalmıştı? Yoksa hiç verilmedi mi?
Çetiklerle sokakta yürümek zorunda oluşundan, durumunun ne kadar vahim olduğu da anlaşılabilirdi belki.
Yetkililer yeterli koruma önlemleri alabilir miydi, diye düşünülebilirdi.
Hastalarda da böyle oluyor, özellikle yaşlı hastalarda. yumurta kapıya gelince her şey yapılıyor ama öncesinde hiç...
Koruma isteyen insanlar da ihmal ediliyor, şundan bundan ama ardından da katilini yakalamak için askeri araçlar bile devreye sokulabiliyor. Keşke önlemler baştan alınabilse…insanlar ölmeden, öldürülmeden…
Siz hiç inanmayın o evde bakım teranelerine ve onlara kanıp da işi gevşetmeyin sakın. Evde bakım ünitesi doktoru 2 ay sıradan sonra gelebiliyor örneğin ve sorduğunuz hastalığın hekimi olmadığını söyleyip- zaten bu işi hastalar doktorsuz kalmasın diye kabul eden bir cerrahmış- , asık suratla çekip gidiyor. E hani sen evde bakım ünitesinin doktoruydun, hastanın sorunlarını da hemşirene yazdırmadık mı?... Normal hastayken, belki ufacık bir doktor ziyaretini ve serumla, az oksijenle iyileşecek yaşlı hasta için, doktorlu bir ambulansı bile hastaya göndermekte nazlanan sağlık sistemi, hasta tam da ölümün eşliğindeyken, binlerce misli masraf yaparak ölüyü, aylarca canlı tutmaya çalışıyor. Oysa belki çağırıldıklarında gelseler, azıcık oksijen azıcık serumla zaten kendini bu şekilde ayarlamış o yaşlı bedeni biraz daha ve evinde yaşatabileceklerken- yani evinde uğurlayabileceklerken- bu yapılmıyor. Beş kuruşluk benzini, beş dakikalık doktor muayenesini ve bir şişe serumu yaşlı hastaya fazla gören sistem, hastayı yoğun bakımda binlerce dolar harcayarak aylarca tutabiliyor ama...
Bu işleyişteki çelişkiler hep aklımı kurcalamıştı, şimdi yüreğimi tırmalıyor artık…
Delik bir pabucu bile olmayan kadın, kiremit rengi kaldırım taşlarında kanıyordu. Geride bıraktığı oğul ağlıyordu...
Yaşlı annemin gidişini düşünüp ağladım yine...O benim kollarımdaydı ilk ölüşünde…
O çocuksa çok şansızdı...Öz anneciğini, genç yaşında kaybettiği için şanssızdı…
Biz üzüldük, şimdi de çok üzüldük... Onun da davası sürecek belki de yıllarca ama çoğunlukla unutacağız, kendi ailevi acılarımızı da unutacağımız gibi unutacağız…
Emel Dinseven
http://www.radikal.com.tr/turkiye/cezaevi_onunde_katletti_anam_oluyor_babama_ne_diyecegim-1172834
www.aksam.com.tr/guncel/konyada-cezaevi-onunde-cinayet/haber-279900