Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '09

 
Kategori
Blog
 

Pabucumun blogcusu

Pabucumun blogcusu
 

Blogkolik!


MİM yazısı yazacam da tırsıyorum…hemencecik yazayım, kaçayım…kafama bir şey fırlatsanız da kızmam valla, haklısınız. Celal kardeşim, Uzay kardeşim el vermiş, ellerini çevirmek olmaz. Onlar üstad.

“Ekonomik kriz beni de vurdu” derken 2 ay sonra nihayet bir iş buldum, buldumcuk oldum. Akşam sekizlere kadar çalışıyorum, nefessiz.

Aman olsun hiç şikayetçi değilim, millet sokaklarda iş arıyor, parası filan hiç önemli değil işim olsun, çalışayım da parası azmış, gözümü açamıyormuşum, nefes almaya vaktim yokmuş…olsun razıyım.

Ancak blog hayatım sekteye uğradı. Ne kadar bağımlı olmuşum şimdi daha iyi anladım. Gündüz bloga hiç bakamıyorum, yorumlarım yanıtlanmak için bekliyor, tüm yazılanları okuyamıyorum. Yazmaya, yazmak için düşünmeye bile halim kalmıyor…bu da beni strese sokuyor. Bu nasıl bir bağımlılık? Demek ki ben “blogkolik” olmuşum.

Siz de bir düşünün bakalım, blogkolik misiniz?

Anton Çehov amcam ne demiş?... “ bize düşünce özgürlüğü gerekiyor ve yalnızca saçma şeyler yazmaktan korkusu olmayan biri, bağlarından kurtulmuş bir yazardır”.

Gerçi Çehov tiyatro oyunları yazarıymış, kısa öyküler ustasıymış ama sonuçta yazarmış…ister gazetede köşe yazarı olsun isterse oyun yazarı, iserseniz de bizim gibi blog yazın, sonuçta ortak payda "düşünce özgürlüğü".

Blog yazarlarının işleri kolay…canın mı sıkıldı yaz, duygusal modda mısın dök içini, AKP ye mi takıksın tak takabildiğin kadar, şu Ergenekon asabını mı bozuyor, onlar seni bozmadan sen dağıt ortalığı, her gün yeniden bir dünya kur, insanlığı kurtar…yaz işte aklına ne gelirse. Kimseye hesap verecek değilsin, sonucunda para filan da vermiyorlar…tek derdin tıklanmak olsun, yapıştırırsın sihirli sözcüğü, dönsün sayaç tıkır tıkır.

Yüksek tirajlı bir gazetede köşe yazarı olmak, bu sorumluluğu almış olmak ve her gün ne yazacağına karar vermek ne kadar zordur kimbilir? Yazacak konu bulunacak...sanki işin en zor kısmı bu gibi. Gerçi bizim toplumumuzda konu olacak olaylar o kadar çok ki. Maşallah gündem ışık hızı ile hareket ediyor.

Konudan konuya da fark var ama...bir politika yazarı ile magazin yazarının konu sıkıntısı her halde aynı değildir.Takıldım bak burada. Öyle midir ki?

Konu bulundu diyelim...kime dokunacak? Kimin canı yanacak? Tepkiler ne şiddette olacak? Okuyucuya ne mesajlar vermeliyim? Hadi bunuda geçtiniz...yazdığın gazetenin ilkeleri doğrultusunda olmak gerekecek. Bu yazı sansüre uğrar mı? Kalemimden dolayı yargılanır mıyım? Patron yazılarımı nasıl değerlendiriyor acaba? Ve herşeyden önemlisi, yazdıklarım gazetecilik ilkelerim ile örtüşüyor mu?

Bir de her konudan biraz da olsa anlayacaksın, çevrede neler dönüyor kulağın delik olacak… velhasılı kelam köşe yazarlığı bayağı zor bir iş olmalı. .

Sevgili Celal Çelik beni mimledi ya artık ölsem de gam yemem. Hasetimden çatladıydım valla, kimse beni mimlemiyor diye. Gecenin bir saatinde oturdum bilgisayarın başına, sadece yazı yazmak ve kendimi ifade edebilmek sevdası adına çıraklık bile denilemeyecek düzeyde bir şeyler yazmaya çalışıyorum.

Öyle çocukluğumdan beri yazma aşkı ile tutuşan biri de değilim, hatta konuşarak insanların yüzüne bakarak derdimi anlatmak bana daha çok uyar. 45 yaşıma kadar koşturdum, devr-i alem yaptım, sonra da kendim bir alem oldum, 3 senedir de nefes aldığımı hissediyorum.

Nefes alırken de yazmak, ekranın arkasındakileri düşünmek keyif veriyor. Çünkü onları hissedebiliyorum. Ya onlar, ekranın arkasında yazdıklarımı okuyanlar da beni hissedebiliyorlar mı?

Kendimi hissettiremiyorsam “ben yazarım” diyebilir miyim?

İmza: Pabucumun blogcusu Beran.


 
Toplam blog
: 476
: 2331
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

Çok eskidendi ..