Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '13

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Pahalılığın görünmez eli cebinizi yakmıyor mu?

Pahalılığın görünmez eli cebinizi yakmıyor mu?
 

Kimse aç kalmasın! (Sanal ortamdan alıntıdır)


İşte hayat pahalılığı dedirten bir araştırma sonucuna göre, 'açlık sınırı bin (1000) lirayı aşmış' bulunuyor.

Asgari ücretli başta olmak üzere mevsimlik işçiler, ev hanımları, işsizler ordusu, dullar ile yetimler yanında dilenmeyen dilenciler ile emekliler ordusu yandı, demektir.

Türk-İş'in dün açıklanan son araştırmasına göre, 'Ocak ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırının bin 3 lira, yoksulluk sınırının ise 3 bin 266 lira olduğunu' belirlenmiş!

İnanın ben de neden günden güne daha çok harcamaya başladık diyordum. Geçtiğimiz aylarda on on beş liraya doldurduğum sebze ve meyve torbalarım yirmi beş otuz liraya dolmaya başladı.İlk olarak son üç aydan bu yana bir sonraki aylığımızdan harcamaya başladık, desem ne dersiniz erenler? Sanırım benim gibi emekli olanlar dışındaki milyonlarca kişi de artık bu pahalılıktan dertlenmeye başlamıştır haklı olarak.

Bu haberin diğer ayrıntıları da ilgi çekici bazı bulguları ortaya koymuş. Araştırmanın ayrıntılarına göre, 'dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) bin 2 lira 52 kuruş, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 3 bin 265 lira 55 kuruş' olduğu belirlenmiş.

Bilindiği gibi 'dengeli beslenme' olmadan ne iş gücünüz ne ruhsal durumunuz ne çevre ile ilişkileriniz ne ömrünüzün uzaması ne de mutluluğunuz sağlıklı bir biçimde gelişir.

Türk-İş'in bu araştırmasında, 'Geçtiğimiz ay ortalama kilogram fiyatı 2,91 lira olarak hesaplanan yaş sebze-meyvenin fiyatı bu ay 2,96 lira oldu. Sebze ortalama fiyatı geçen aya göre biraz azalsa da meyve fiyatında artış' belirlenmiş. Gözlemlerime göre pazar alışverişine gidelerin artmaya başlaması yanında evlere gçtürülen ekmek sayısı da günden güne artış gösteriyor. Bu bakımdan peynir, zeytin, yoğurt, içme suyu, gazlı içecekler, pahalı giyim kuşamlar oldukça azaldı. Önceden arada bir karşılaştığım elden para harcamak yerine kredi kartları ile yapılan harcamalarda da artış var sanırım.

Ülke çapındaki geçim durumlarının ortalamasını ölçmüş olan araştırma, durumu iyi olan en çok %25'lük kesim için hiç bir anlam ifade etmeyebilir. Ancak yazımın başında tek tek adlarını yazmaya çalıştığım en az %75'lik toplum kesimleri için 'ayağını yorganına göre uzatmak' değil mümkün olduğu kadar az tüketmek gerektiği ortaya çıkıyor.

Araştırma bulguları bakımından özellikle Asgari Ücretle çalışan ya da aylıkları onların aldığının da altında bulunan kimi emekliler ile yaşlı, dul ve yetimler için durum daha da 'içler acısı' bir görünüm sergilemektedir bence.

Bu gibi durumları da ortaya çıkartan bu araştırmaya göre, 'yapılan hesaplamalarda 4-6 yaş grubundaki bir çocuğun gıda harcaması için ayda 196 lira gerektiği belirtilerek, '2013 yılının ilk altı aylık döneminde geçerli olacak net aylık asgari ücret ise 773,01 lira olarak belirlenmiştir. Bekar bir işçi için belirlenen bu tutar, asgari ücretli çalışanın 4 çocuklu olması durumunda asgari geçim indirimi nedeniyle 36,69 lira artmaktadır. Bir başka ifadeyle, bir aylık net asgari ücret dört çocuğun gıda harcamasını bile karşılamaktan uzak kalmaktadır' denilmektedir.

Buna göre, 'Ocak ayı itibarıyla Ankara'da yaşayan dört kişilik bir ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarı bir önceki aya göre yüzde 1,78 oranında arttı. Yılın ilk ayı itibarıyla artış oranı yüzde 1,78 oldu. Gıda enflasyonunda 12 ay itibarıyla artış oranı yüzde 4,55 oranında gerçekleşti. Yıllık ortalama artış oranı ise yüzde 5,93 olarak' hesaplanması hayat pahalılığı (enflasyon)'nın hiç de dizginlenenmediğini anlıyoruz.

Bütün bu gibi gelişmelerin tuzu kurular, para babası patronlar, yeni zenginler, kara para aklayanlar, işçiler üzerinden vurgun yapanlar, kayıt dışı iş çevirenler, rüşvet yiyenler, komisyon alanlar, atalarının mirasını yiyenler, şişirme fatura alanlar ile sırça kümeslerinde yan gelip yatanlar için hiç bir anlam ifade etmediğini de düşünmek zorundayız. Bu kesimlerin ne evleri dışındaki harcamalarında ne çocuklarına verdikleri harçlıklarda ne evlerinin beyaz eşyalarında ne de arabalarının değiştirilmesi yönlerinden bir sıkıntıları olduğunu sanmam. Onlara göre 'her gün bayram' olsa gerek. Bu yüzden de 'hayat pahalılığı' yerine 'hayatın tadını çıkartmak' uğrunda ne yapsalar yeridir.

Atalarımızın 'mert dayanır namert kaçar' dediği gibi bakalım 'hayat pahalılığı' denilen sinsi görünmez eller ile onu yöneten kafalar ile göbekli gövdeleri nereye kadar kaçacak?

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..