Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Palamut Ağacı

Palamut Ağacı
 

Oturacak Dedem serin gölgesinde ve rüzgardan umacak, hatıraları getirip döksün kucağına. Çoğu kahır, azı kahkaha...


Nenem öldü.

Tüm aile buluştuk  Palamut ağacının altında. Zincir gibi kenetlenmiştik. Ölüm geldi mi, ne ayrı gayrılık dinliyor ne dargınlık. Bitiyor  yaşamak  telaşı. Küçülüp kalıyor dünya dertleri ve eşitliyor herkesi bir gidişin karşısında.

El ele tutuşup koyulduk mezar yoluna. Yol uzadı. Sonunda acıyla yüzleşileceğinden, yakınlaştıkça  uzaklaşıyordu sanki. Hayat  ağırlaşıyor  ama bizim dışımızdaki başka hayatlar akıyordu son hızla. Acı; ancak aynı kan, aynı kader bağı  ve  ortak anıları demlediklerinle sağaltılabiliyordu.

Köyün içinden sessiz bir tören havasıyla geçtik. Toprak uyanmamıştı daha, ama belli belirsiz bir bahar kokusu duyuluyordu.  Küçük bir korunun içindeki köy mezarlığının içine girip taze bir mezar başında toplandık.

Bir erkeklik gösterisi sürdürmenin beyhudeliği içinde koyverdim  gözyaşlarımı. Sesime şaşıyordum, beni dinlemeksizin  içerden  bir hıçkırık gibi yükselip  gelen sesime. Sözün taşıyamayacağı ağırlığı yüklenmişti. Ağlayışa eşlik eden sesim, mezarın başında duran dedemin sesine karıştı. İnceydi, inleme desem değil, ağlama değil, daha derinden ve kesik kesikti onunki. Baktım yüzüne. Ağlıyor muydu? Hayır. En onulmaz acıların tarihçesini tutmuş, sürgünlüğü, nice ölümleri görmüş, evinden yurdundan, ailesinden olmuştu. Oturdu tevekkülle mezarın başına. Ne düşünüyordu acaba. İki gece önceyi mi?

 Oturuyorlarmış  başbaşa bir göz odacıklarında.  Küçümen kömür sobası sönmemiş daha. Nenem, yarım asrı hayli geçmiş beraberliklerinde yine bir sohbet faslı açmak istemiş olmalı ki "çayın da çok güzel olmuş"  demiş dedeme. " Ben her gün çay koyuyorum değişiklik yok" diye cevaplamış o da. Sonra can havliyle yerinden kalkmasıyla " öldüm" deyip  yıkılıvermiş oracığa nenem.

Şimdi iki elini birbirinin üzerine kavuşturmuş, puslu gözleriyle artık  hep uzaklara bakacağını düşündüğüm dedem sitemkârdı belki de. 93 yıllık bir ömrü yaşadıktan sonra "sıra bendeydi"  diyormuş. "Azrail sırayı şaşırdı"  

Duruyorduk, daha toprağı çökmemiş, kurt kuş gelmesin  diye üzeri yaş dallarla örtülü  mezarın başında. "Fazla toprak atmayın" diye takılırmış oysa nenem. "Ağırlık olmasın"

Sonsuz bir ağırlık vardı orda oysa. Teyzem de vardı. "Bu ne kadar acı" diye yakarıyordu. "Kalk aney, bak kimler gelmiş, senin şakaların bitmez,  kalk hadi! "  Belli ki affetmiyordu kendini. Yetinememiş el atamamış diye kahredip durdu. Kaldırmayı denedik, kızanlar oldu bu kadar yakarışına.Tuttum elini çıktık mezardan.

Köyün köpekleri  kaybımızı anlar gibi hüzünlü gözlerle bakıp durdular.Tavuklar umursamaz,kendi çöplüklerini eşeliyorlardı yine. Sonra  pişen köy  ekmeğinin kokusu yayıldı ortalığa. Heybetli ölüm bir yanda, taze ekmek kokusu diğer yanda...Bu duyduğumuz koku, bize yaşamalısınız  diyordu.

Nenem de   bir yaz sıcağında  toplaşıp meyvesi yenmez  Palamut ağacı altına, ölümü değil yaşamayı kutsayalım isterdi.

Ve  ağlamaktan  çok,  gülerek  yadedilmeyi...

 
Toplam blog
: 80
: 1644
Kayıt tarihi
: 02.12.06
 
 

..