Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ocak '12

 
Kategori
Anılar
 

Paletimde gözyaşı var

Paletimde gözyaşı var
 

Eğer elinizde imkan olsaydı hangi zamanda yaşamayı seçerdiniz ?

Bu soruyu uzunca düşünmenizi öyle cevap vermenizi istiyorum. Ben bu soruya şu şekilde cevap verirdim ; 1930'larda doğmayı isterdim.

Eğer 1930'larda doğsaydım, küçücük bir çocukken Atatürk'le tanışabilirdim belki. Onu bir kere görmek bile insanın hayatına yön verebilir tabi görmekden daha önemlisi onun fikirlerini anlayabilmektir. Sonra lise yıllarında daha 17'sinde, ergenliğindeyken ülkedeki kıtlığı görmek. 2. Dünya savaşının gölgesinde hayatı yeni yeni tanımak. Bir köşede gizli gizli Nazım Hikmet'in şiirlerini okumak. Polis evi aradığında onları saklamak. Arkadaşlarınla tenha yerlerde buluşup memleketi, kafan aldığınca toprak reformunu konuşmak ....

Sonra yeşilçamın parladığı dönemlere şahit olmak. Para kazanmak uğruna değil de sanat uğruna sanat yapanları, Sadri Alışık'ı, ayhan Işık'ı, Belgin Doruk'u ... tanımak ve belki de tanışmak.

Birini sevmek ve sevgini sır gibi saklamak. Onu görebilmek uğruna türlü türlü yollar denemek. Gece evden kaçıp, onun evine gidip penceresine taş atmak. Onun gizli gizli dışarı çıkması, onunla bir kaç saniye konuşman. 

Sonra o dönemde askere gitmek. Annenle konuşabilmek için komşuyu aramak. Size gelsinler ben beş dakika sonra tekrar arayacağım demek. Gaz lambasının ışığında sayfalarca mektup yazmak. Sevdiğinin tek kare vesikalık fotoğrafına uzun uzun bakmak. Onu gördüğünde kimseler görmesin diye tenha bir yere götürmek. Uzun uzun koklamak ve gerçekten özlemek.

Sevdiğin kızın babasıyla senin siyasi fikirlerin uyuşmuyorsa yada başka nedenden ötürü sevdiğin kızı başkasına vermek isterlerse onu kaçırmak. Küçücük bir evi ona saray gibi takdim etmek. Haliç'de dokuma tezgahlarında çalışmak. Atölyeyi su bastığında dizlerin su içindeyken çalışmak. Emek vermek, emeğinin karşılığını alamamak.

Sonra müziğin en parlak yıllarına tanık olmak. Bir tarafdan Erkut Taçkın'la yeni yeni oluşmaya başlayan Rock müzikle tanışmak. Altın mikrofan şarkı yarışmasında Mavi Işıklar'ı tanımak. O yıllarda ingilizce plak okuyan Barış Manço'yu dinlemek ....

Sonra belki Deniz'le tanışmak. Onlarla beraber 6. filoyu denize atmak, Samsun'dan Ankara'ya yürümek. Memleket uğruna hapislerde yatmak. Belki hapishanede Nazım'la tanışmak ...

60 darbesine bizzat şahit olmak. Amerikan üslerinden kurtulacağın umuduyla tanklarımıza elinde çiçekle koşmak. 

60 Darbesinden sonra okullarda okutulmaya başlayan pozitif bilimlerle sıkı bir tartışma ortamına girmek. İdeolojilerini, fikirlerini ve Türkiye'nin geleceğini masaya yatırmak. 

Ajans haberlerini radyodan dinlemek. Hayatında ilk kez bir kutunun içinde dünyayı görmek. Siyah beyaz evlere gelen televizyonun gizemini düşünmek. Sevdiğin kızla yıldızların altında açık hava sinemalarında film izlemek. 

sonrasında siyasi ortamında daha da kızıştığı 80 lere şahit olmak. Belki o dönemde bir üniversite öğrencisidir evladın. Memleketini savunmak uğruna işkence odalarında öldürülmüştür. Belki bu denli büyük bir acıyı yaşamazsın ama en azından görürsün o günleri. 

2000'li yıllara gelindiğindeyse, artık müziğin, sinemanın kalitesinin düştüğü, insanların birbirlerine asla değer vermediği, bilgisayarların en önemli dost kabul edildiği, insanların korkudan bırak siyasi fikrini söylemeyi siyasetle bile ilgilenemediği, kitap okumaya üşenirken bir futbol takımın tarihini ezbere bildiği, hangi futbolcunun kaç gol attığı aklındayken Arf teoreminden bir haber olduğu, Küçük Kara Balık kitabı serbestken onu evladına götürmediği bir dönemi görünce e artık ayrılma vakti geldi deyip dünyadan ayrılmayı dilerdim. 

Olmadı, 1990'da doğdum malesef.

Ender yılmaz

 
Toplam blog
: 13
: 545
Kayıt tarihi
: 10.08.11
 
 

21 yaşında hayatı gözlemleyen, gözlemlediğimi yorumlayan biriyim. Muğla üniversitesinden ayrıldım..